MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
19 yıllık hekim Ahmet Ayhan sağlıkta şiddetin önlenmesinde devletten umudunu kesince, kendini koruyabilmek için dövüş ve savunma sporlarını öğrendi. 12 yıl önce ving çun (wing tsun) yapmaya başlayan Dr. Ayhan, “Çok acı ama çekmecemde de bıçak tutuyorum. Birini öldürmek için değil, saldıran olursa kendimi korumak için” dedi.

Ülkenin farklı hastanelerinden, aile hekimliklerinden, tıp merkezlerinde hemen her gün sağlık çalışanlarına şiddet haberleri geliyor. Bir şekilde duyduklarımızın çok üzerinde sayıdaysa sineye çekilen, istatistiklere yansımayan şiddet olayı var.
Her alanda olduğu gibi sağlık alanında da kutuplaşma yaratıldı. AKP iktidarının ilk gününden itibaren hekimler ve hastalar ayrı taraflardaymış gibi kodlandı. Ekonomik ve siyasi bir dizi değişimden oluşan ‘sağlıkta dönüşüm’ün harcanan tarafı hekimler ve sağlık çalışanlarıydı. Daha fazla oy uğruna binlerce yetişmiş, yetişen ve hekim olmayı hayal eden genç feda edildi. Devasa hastaneler inşa edilirken, sağlık hizmeti verenler ihmal edildi.
Yanlış politikaların sonuçları birer birer ortaya çıktı. Sistem kilitlenmeye başladı. Hasta ve yakınları sorunlardan sistemi ve asıl sorumlularını değil, en kolay ulaştıkları hekimleri ve sağlık çalışanlarını sorumlu tutuyor. Şiddet uygulamayı neredeyse bir hak olarak görüyor. Cezasız kalan her şiddet olayı, bir başkasına zemin hazırlıyor.
Sağlıkta şiddet en son Konya’daki şehir hastanesinde kalp ve damar hastalıkları uzmanı olarak çalışan Dr. Ekrem Karakaya’yı hayattan kopardı. Hacı Mehmet Akçay poliklinikte silahla saldırdığı Karakaya’yı öldürdü.
Sınırlı istatistik verilerini bir kez daha hatırlatalım. Sağlık Bakanlığı’nın Beyaz Kod verilerine göre, son 10 yılda 110 bine yakın şiddet bildirildi.
Sağlıkta şiddeti gösteren Beyaz Kod bildirim sayısı 2020’de 11 bin 942 iken, 2021’de 29 bin 826’ya yükseldi. Günde ortalama 80’den fazla sağlıkta şiddet vakası yaşanıyor. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) anketine göre, hekimlerin yüzde 84’ü meslek hayatlarında en az bir kez fiziksel veya sözel şiddete uğrasa da sadece yarısı bildiriyor.
‘Bellerinde tabancayla muayeneye geliyorlar‘
Ayhan 2003 yılında hekimliğe başladı. 2010 yılına kadar Adıyaman ve İstanbul’daki devlet hastanelerinin acil servislerinde çalıştı. 2010’da bakanlığın da zorlamasıyla aile hekimliğine geçti.
Avcılar’da aile hekimliğine devam eden Ayhan, “Belinde tabancasıyla muayeneye gelen kaç kişi oldu bir bilseniz?” dedi.
2006’ya kadar sağlıkta şiddet olaylarının münferit olduğunu belirten Ayhan, şöyle konuştu: “Acillere sadece gerçek acil hastalar başvurur ve onlara bakardık. 2006’da Bağcılar Araştırma ve Eğitim Hastanesi’ne geldim. Burada günde toplam 400 hastaya bakardık. Hükümetin politikaları değiştikçe aciller hem daha kalabalık oldu hem de şiddet arttı. Yavaş yavaş yeşil alan diye bir şey uydurdular. ‘Bir yıldır belim ağrıyor’, ‘Üç gündür burnum akıyor’ diyen hastalar gelmeye başladı. Neredeyse iki nöbette bir kavga çıkıyordu.”

Ayhan’ın bizzat yaşadıkları sağlık hizmetine ve hekime bakışını gösteriyor. Ayhan, kalp masajıyla hasta hayatını kurtarmaya çalışırken, dışarıdan birinin “Bize bakmanız için ölmeniz mi gerekiyor?”, bir başkasının “Doktor yok mu?” diye nasıl bağırdığını anlattı.
‘Her kuyrukta saatlerce bekleyenler, hastanede sabırsız‘
Bıçaklanmış bir hastaya müdahale ederken, elinde iğnesiyle gelen birinin ortalığı nasıl karıştırdığını anlatan Ayhan, şöyle dert yandı:
“Ortalık kan revan, herkes bıçaklanan kişiyle uğraşıyor. Bağırıp olay çıkardı. Bıçaklanan başka birini plastik cerrah gördü, yatırıp ameliyata alacaktı, koca bir aile ‘Hala bizi yatırmadılar’ diyerek koridorda bize saldırdı. Güvenlik daha sona gelip ayırıyordu. Tek çarem kendimi korumaktı. Eşim iki kere beni karakoldan gelip aldı. Çünkü şiddetle karşılaşınca hastaları bırakıyoruz, şikayetçi olmak için polise gidiyoruz. Bankalarda, pasaport kuyruklarında, noterlerde, nüfus müdürlüklerinde vs. saatlerce bekleyenler poliklinik kapısında, acillerde 15 dakika bekleyemiyorlar.

Birbirlerini ‘Ne kadar yavaş bakıyorlar’ diye dolduruyorlar. Acilde bir saatte 35 kişiye baktığım oldu. Devlet hastanelerinin polikliniklerinde öğlen 12’ye kadar 60 hasta alınıyor. ‘Doktor bizim yüzümüze bakmadı’ diyorlar. Doktorun yüzüne bakacak zamanı yok ki. ‘Bir şey soracaktım cevap bile vermedi’, evet çünkü süren iki dakikaydı, doldu. Kaldı ki hastayla biraz uzun süre ilgilenildiğinde, ‘Amma beklettiniz içeride muhabbet mi ettiniz?’ diyorlar.”
‘Müdafaayı görünce, ikinci yumruğu atmaktan çekiniyorlar‘
Ayhan çocuğunu yüzmeye götürüp getirirken, aynı yerde uzak doğu sporlarıyla uğraşanları görünce, karşı tarafa zarar vermeden kendini koruyabileceğini düşündü. Acil serviste çalışırken karşılaştığı şiddete karşı kendi korumak için ving çun öğrenmeye başladı. Ayhan, bir salonda haftanın iki günü de ders veriyor.
Artık aile hekimliği yapan Ayhan, şöyle dedi: “Aile hekimliğine başladıktan sonra da iki kez saldırıya uğradım. İkisinde de hastayı sadece kollarını bükerek kapının dışına çıkarabildim. Müdafaayı görünce, ikinci yumruğu atmaktan çekiniyorlar. Şu anda rahat rahat kendimi koruyabiliyorum.”
‘Bizi koruyacak bir yapı yok‘
Spora başladıktan sonra meslektaşlarına da tavsiye ettiğini anlatan Ayhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Meslektaşlarım, ‘Ben doktorum niye dövüş sporu öğreneceğim?’ diyor. Ben de ‘Devlet seni korumuyor’ yanıtını veriyorum. Evet korumak zorunda ama korumuyor. Onlara anlatamıyorum, bizi koruyacak bir yapı yok. Ancak öldüğümüzde taziye dileyecek, darp edildiğimizde kınayacak bir bakanımız var. Önceki sağlık bakanları da böyleydi. O yüzden ben inatla herkesin kendi kendini koruyabilmesi gerektiğine inanıyorum. Hukuk da bizden yana değil. Bana hakaret eden bir hasta yakını mahkemede beraat etti. Mahkemede ‘Doktora değil, kızıma hakaret etmiştim’ dedi. Benim elimde kamera ve ses kaydı vardı. Mahkemede ona inandılar. Avukatım hakimlerden birinin ‘Doktorlar hak ediyor’ dediğini söyledi. Böyle bir adalet sistemi var. Benim cenazem çıkacağına, hapse girerim olur biter!”
Adaletin Twitter’la geldiğini söyleyen aile hekimi şunları dedi: “Birileri tepki gösterdi diye adalet olur mu? Sokakta birine saldırdığınızda mahkemeye çıkarılıyorsunuz. Doktora saldırıldığında takipsizlik veriyorlar. Çünkü ‘hasta psikolojisi, o anda kendini bilmiyordu’ . Cumhurbaşkanım ‘doktora gidince iyileşeceksin, beklemeyeceksin, turp gibi çıkacaksın’ diyor. Ama biz Tanrı değiliz ki…”

Biri bıçak çekecek diye bekliyorum‘
Ayhan’ın eşi de aile hekimi. Aynı aile sağlığı merkezinde çalışıyorlar. Sadece kendi için değil, eşi ve birlikte çalıştığı sağlık çalışanları için de endişeli.
“Biri bana bıçak çekecek diye bekliyorum” diyen Ayhan, bir ara çekmecesinde biber gazı, elektro şok tabancası, cob da bulundurmuş:
“İstediği ilacın ona uygun olmadığını, beyin kanaması yapabileceğini söyledim için bastonuyla saldıran hastam var. Sevgilisine rapor vermedim diye kafa tutan liseliyle karşılaştım. Uzağı görmediğini tespit edip göz polikliniğine sevk ettiğim öğretmen, kızıp başka aile hekimine geçti. Hastalardan biri eşimin, hamile tıbbi sekreterin üstüne yürüdü. Koştum, ensesinden tutup dışarıya çıkardım. Orada olmasam darp etmişti.”
‘Yurtdışına gitmek için kesin başvuracağım‘
Emekliğinin geldiğini, yaşını beklediğini söyleyen doktor, şöyle devam etti: “Meslekten o kadar sıkıldım ki anlatamam size. 16 ve altı yaşlarında iki çocuğum var. Onların geleceğine düşünerek yurtdışına gitmek için kesin başvuracağım. Başvurumu yaparken, dövüş, atlı okçuluk, su altında işler yaptığımı söyleyip, ‘nerede kullanırsanız kullanın, yeter ki doktorluk yaptırmayın’ diyeceğim.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yurt dışına giden hekimlerle ilgili “Bizim devletimizde okudular, giderlerse gitsinler” sözlerini hatırlatan Ayhan, “Evet ama bedavaya okutmadılar. En yüksek harç tıp fakültesinin, babam yıllarca ödedi. Kitaplarımı kendim aldım. Yurda para verdim. Hatta burs değil kredi verdin, yıllar sonra yüksek faizle geri ödedim” karşılığını verdi.