Fahiş harç zamlarının ardından, “bu harç değil haraç” dendiğine rastlamışsınızdır. Sahi, bir harcı, haraç olarak nitelendiren seviye nedir? Hangi aşamadan sonra harç tutarı bize fahiş gelmektedir? Yurtdışına çıkış harcı 150 TL’yken makul de, 3 bin TL’ye çıkınca mı “haraç” haline gelmiştir?
Eğer kamu gelirleri üzerine çalışan bir araştırmacıysanız, önünüze gelen ilk konulardan biri harç ile vergi arasındaki farklar olacaktır. Enteresandır, neden yurtdışına çıkış harcı diyoruz da yurtdışına çıkış vergisi demiyoruz?
Vergi ile harç arasındaki en temel farklılık karşılıklılık ilişkisinde aranıyor. Vergi karşılıksız bir kamu geliri iken, harç bir kamu hizmetinin karşılığı olarak ödeniyor. Misal; gelir vergisi… Bir ev hanımı hiç gelir vergisi ödemez fakat ev hanımının bu durumu kamu hizmetlerinden mahrum kalacağı anlamına da gelmez. Vergi mükellefi olmayanlar da mükellef olanlar kadar hizmetten faydalanma hakkına sahiptir. Mesela milyarder bir iş insanı gelir vergisi rekortmeni olabilir. Daha fazla vergi ödedi diye, daha fazla kamu hizmetinden faydalanması gerekmez. Vergiler karşılıksızdır. Bu haliyle vergi haraca benzer, ödeyene ilave bir avantaj kazandırmaz. Bu yüzden vergi vermek yükümlülüktür.
İşte vergi ile harcı birbirinden ayıran en temel özellik; harçlar bir kamu hizmetinin karşılığı olarak tahsil edilir ama vergiler karşılıksızdır. Öğrenim harcı, mahkeme harcı ya da yurtdışına çıkış harcı…