Seçim döneminde Anadolu’daki dolaşmalarım da gösterdi ki bu coşkulu ve feragatli bağ tek başına bugünkü sembollerle ilgili değil; başörtü yasağının kamuda kalkmasından, imam hatiplerin sayısının arttırılmasına, tarikatların rahat bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesine kadar uzanan geniş yelpazeyi kapsıyor.
Erdoğan da her bir adımda onlara “bugüne kadar dokunulmaz sanılan konulara ele atabilen olağanüstü kimliğini” gösteriyor. Yukarıda da belirttiğim gibi, seçim gezilerinde de gözledim ki, bu kesim ekonomik güçlüklerle yaşamasına karşın, Erdoğan’ın her sorunun üstesinden geleceğine inanıyor.
Dış saldırılar altında bulunduğu hissi ile tahkim ettiği cephede yanında saf tutuyor; olağanüstülüğüne destek vermek için her güçlüğe katlanmaya hazır seçmen kitlesi oluşturuyor. Dolayısıyla Ayasofya konusu, yeni kurulan iki partiye taban kaymasını engellemek yerine, Erdoğan’a “yapabilirlik” gücü katan ve sosyolojik tabanına “olağanüstülüğünün devam etmekte olduğunu” sergileyen bir adım.