CENK MUTLUYAKALI
@CenkMutluyakali
Kıbrıs adasının kuzeyinde gerçekleşen seçimler sonucu öne çıkan üç kavram var:
Haysiyet… Ciddiyet… İtibar…
Elbette CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman kazandı. Hem de her partiden seçmenin desteğiyle…
Onun bilgisi, duyarlılığı, bilgeliği, birleştirici ve sorumlu siyasi tavrı olmasaydı, böyle bir sonuç alınamazdı.
Erhürman, halkın önüne ‘keskinliği‘ değil, ‘makuliyet‘i koydu.
Ama şu gerçek de ortada: Kıbrıslı Türklerin haysiyetiyle, itibarıyla, iradesiyle çok oynadılar son dönemde…
Hem güneyden yaptılar bunu, hem kuzeyden.
Türkiye’den adadaki iradeye ve demokrasiye müdaheleler çok keskin oldu, çok orantısız.
“Siz karar veremezsiniz” dediler her defasında. “Sizin söz hakkınız yok…”
Seçimin sonucu buna da bir tepki…
Karanlık bir dönemin anatomisi
Bir ‘garip’ siyaset uyduruldu ve ‘iki devlet’ üzerinden ambalajlandı.
Ne siyasi temeli vardı, ne altyapısı… Bir anlatı vardı, ama pratik bambaşkaydı.
Kıbrıslı Türkler yaşadığı topraklara yabancılaştıkça, birileri ‘devlet, egemenlik, statü’ diye bağırdı.
Şaibeli ihaleler bağlandı.
Laiklik tartışılır hale geldi.
Gençler göç ederken Soğuk Savaş’tan kalma korkular yeniden yayılmaya başladı.
Yalan söylediler halka, hem de çok fazla.
Ne kadar kirlilik, ne kadar haramilik varsa üzeri bayrakla örtülmek istendi.
Tarihle, siyasetle, hukukla dalga geçildi.
Her gün biraz daha pişkin, biraz daha laubali, biraz daha ciddiyetsiz davranıldı üstelik.
Kıbrıs’ın kuzeyinde AKP–MHP marifetiyle kurgulanan hükümet, kendi halkına sırtını döndü.
Müteahhitler ‘tutuklanma’ korkusuyla barikattan geçmeye çekinir oldu.
Muhalifler Türkiye’den geri gönderildi, havaalanlarında saatlerce nezarette bekletildi.
Halkın yeniden doğuşu
Tufan Erhürman’ın kazandığı bir seçimin ötesindedir bu sonuç.
Kıbrıs’ta bir toplum yeniden umudunu kazandı.
Özgüvenini kazandı yeniden.
Sesini, sözünü, yüreğini kazandı.
“Biz varız” dedi.
Birleşti, kenetlendi, ayrışmadı, bölünmedi.
Erhürman’la birlikte yeniden umutlandı, dünyaya dair. Kendisiyle, ülkesiyle yeniden gurur duydu.
Umarım bu seçim yeni bir dönüm noktası olur.
Elbette gerçek başarı, Kıbrıslı Türklerin dünyayla buluşmasıdır; ortak bir yurtta çözüm, güvenli ve umutlu bir gelecektir.
Çok mu kolay?
Belki değil.
Ama en azından şimdi umutları var.
Kırılan efsaneler ve ‘ilhak’ hayali
Türkiye’den Kıbrıs’a uzanan ‘siyasi müdahale kültürü’ kaybetti.
Kıbrıslı Türkler, bu seçimle birlikte ‘çözümsüz’ ve ‘müzakeresiz’ bir süreci de reddetti.
Türkiye’nin bir yandan adada ayrı devleti yasaklayan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nı ‘garanti’ ederken, öte yandan ‘ayrı devlet’ siyasetini desteklemesi; işte bu çelişkiyi ada seçmeni onaylamadı.
Aslında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sözleri, bu siyasetin — en azından bir grubun — ‘Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye ilhakı’ hayali olduğunu da açıkça ortaya koydu.
Ne Kıbrıslı Rumların adayı Yunanistan’a bağlama hayali var artık, ne de Kıbrıslı Türklerin Türkiye’ye ilhak…
Bu aşırı milliyetçi söylemlerin adada karşılığı kalmadı.
Meclis’teki oylama ve halkın cevabı
Seçim sürecine damgasını vuran bir diğer olay da, seçime beş gün kala Meclis’ten geçirilen ‘iki devletli karar tasarısı’ydı.
Oy birliğiyle değil, ‘hükümet’in oy çokluğuyla alınan bu karar, bir seçim manevrası olarak tarihe geçti.
Erhürman, seçim süreci boyunca ‘iki kurucu devletin siyasi eşitliğinde federal çözüm’ vizyonunu anlattı.
Bir çözümde ortak yetki alanlarının önemine dikkat çekti.
‘Egemen eşitli’ değil, ‘eşit egemenlik’ dedi.
Tüm bu tutarlılık karşılık buldu.
Kardeşlik dili kazandı
Erhürman’ın Türkiye’yle her koşulda istişare sözü, birleştirici dili ve kardeşlik çağrısı; adadaki Türkiye kökenli seçmeni de etkiledi.
Sonuçta sadece Kıbrıslı Türklerin değil, bu adada yaşayan herkesin iradesi sandığa yansıdı.
Tufan Erhürman, son 25 yılın en yüksek oy oranına ulaşmakla kalmadı; tüm ilçelerde seçimi kazandı.
Hem de…
Süleyman Soylu’dan Binali Yıldırım’a, Mesut Özil’den Yavuz Bingöl’e, Cevdet Yılmaz’dan Hulusi Akar’a, Mevlüt Karakaya’dan Ahmet Erbaş’a kadar adaya yığılan onca ‘misafir’e rağmen…
Trafiğin yönünü değiştiren, ‘yapay zekadan halk yaratan’ Tatar’ın ithal kampanya ekibine rağmen…
Ve en nihayetinde…
Ersin Tatar’la birlikte, Erdoğan’ın adada ‘kukla yönetim’ olarak anılan müdahaleci anlayışı da kaybetti — bir toplum beş koca yılını kaybederken.