Arjantin’in yeni Cumhurbaşkanı anarko-kapitalist diye nitelenebilecek aşırı sağcı Javier Milei oldu. Ona deli lakabını uygun görenler Arjantinliler, sevimsiz bulan da affınızla bendeniz.
Aslında Milei’nin seçilmesi tüm dünyada aşırı sağın yükselişinin zirve noktası oldu. Kapitalist küreselleşme sürecinde uygulanan neoliberal politikalar gelir ve servet dağılımını iyice bozdu, kamu hizmetlerinin piyasalara devri toplumun geniş kesimlerini yoksullaştırdı. Bu politikalara tepki temelinde halkın merkez sağ partilerden uzaklaşması, sarkacın merkez sola meyli de emekçi kesimlerin hoşnutsuzluğunu gidermedi. Çünkü onlar da dünyanın yeni dengeleri içerisinde biraz yumuşatarak da olsa, benzer reçeteleri uyguladılar. Avrupa’da Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos gibi sol partilerin yükselişi, Latin Amerika’da radikal adayların seçim başarıları yine küresel kapitalizmin sabotajı, özellikle finansal tehdit mekanizmaları, cezalandırma hamleleriyle boğuldu.
İşte böyle bir umutsuzluk, karamsarlık ortamında ABD’de Trump, Brezilya’da Bolsonaro, İtalya’da Meloni gibi aşırı sağcı, reaksiyoner, otoriter figürler “elit politikacı sınıfa” yönelik keskin eleştirileri; çevre, toplumsal cinsiyet, anti-militarist duyarlıkları mahkum eden tepkiselliği beslemeleri; sade insanın çaresizlik içerisinde hurafelere, bilim dışı tezlere prim vermesi gerçeğini okşamaları sonucu “sürpriz” seçim başarıları kazandılar.