Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Fransa’yla okul krizine ilişkin baklayı ağzından çıkardı: “Gelin bu okulları meşru hale getirelim. Bunun karşılığında da sizden biz de Fransa’daki Türk vatandaşları için bazı taleplerimiz olacak.“

Türkiye’de birçok Fransız okulu var ama bunlardan sadece ikisinin idaresi doğrudan Fransa’ya bağlı: İstanbul’daki Pierre Loti ve Ankara’daki Charles de Gaulle.

Pierre Loti
Ankara ile Paris arasında Türkiye’deki iki Fransız okulunun statüsüne ilişkin yıllardır alttan alta süregiden anlaşmazlık önceki gün su yüzüne çıkmıştı. Fransız büyükelçiliğince velilere gönderilen bilgilendirme yazısında Türk yetkililerce ‘nota’ verildiği, anlaşma sağlanamazsa bu yıldan itibaren okullara Türk öğrenci alınamayacağı, mevcut öğrencilerin de ilişiğinin kesileceği belirtildi.
Yıllar sonra işi kriz noktasına getiren ‘anlaşma taslağı’nda ne dendiği, Ankara’nın talepleri tam olarak bilinmiyor. Buna karşılık Türkiye’nin başta Fransa’da aynı statüde Türk okulları açılması olmak üzere bazı taleplerde bulunduğu sır değil.
Tekin’in bugünkü açıklaması da yönde:
Bakan şöyle konuştu:
“Bugün sabah medyada görmüşsünüzdür, saçma sapan bir eleştiri var. Ben iki tane Fransız okuluna resmi yazı yazdım. Şimdi enteresan bir kitle var. Yalan yanlış şeyleri uyduruyorlar ve yazıyorlar. Onu bir açıklamam lazım. Çünkü bura benim açımdan önemli bir şey.
Biz Cumhuriyetle beraber Lozan Anlaşması’nı imzaladık ve Lozan Anlaşması’nda Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarımızın altına imza attığı Türkiye’de yabancı okullarımız var (Diken’in notu: Lozan Anlaşması’nda söz konusu okullarla ilgili bir madde yok). Bu okullarımızın her türlü eksiğini gidermek, bu okullara yardımcı olmak, o zaman metnin altına imza atan ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün taahhüdü.
Taahhüt doğrultusunda okullara saygı duyduk. Hçbir sıkıntı çıkarmadık. Tam tersine o okulların da ihtiyaçlarını gidermek için biz kendileriyle iletişim halindeyiz. Kim bunlar? Türk vatandaşı olan azınlık mensupları ve Lozan’daki mektup teatileriyle Lozan sonrası mektup teatileriyle kendilerine söz verdiğimiz yabancı okullar var. 12 tane yabancı okul var, Fransız, Alman, İtalyan okulu var. Bunlara biz Lozan’da taahhüt ettiğimiz için hiçbir problem çıkartmıyoruz. Onlarla ilgili hiçbir sıkıntımız da yok.
‘Müstemleke ülkelerine yakışan davranış’
Fakat enteresan bir biçimde Fransa bu mektuplarda da olmayan, sadece müstemleke ülkelerine yakışan şekilde davranarak, Türkiye’de iki tane daha okul açmışlar (Diken’in notu: Kriz konusu Pierre Loti ve Charles de Gauelle okullarından bahsediyor). Ve açarken de ‘Biz buraya Fransızları alacağız sadece’ demiş olmalarına rağmen şu an öğrenci sayısı yüzde 90 oranında Türk vatandaşı. Şimdi bu çocuklar bizim sistemimizde legal ya, ben 12 yıllık zorunlu eğitimi uygulamakla mükellef bir bakanım. Dolayısıyla o okula giden bir Türk vatandaşının eğer bende kaydı yoksa ben o çocuğu okullaştırmadığım için görevimi yapmıyorum demektir. Ben şimdi diyorum, çocuklar nerede? Okulda. Hangi okulda? Bizim kaydımızda yok, nereye gidiyorlar? O iki Fransız okuluna. O benim literatürümde resmi olmadığı için bu çocuklar okullaşmamış gözüküyorlar.
Fransız büyükelçisiyle görüştüm. ‘Ya bu yaptığınız doğru değil.’ Ben müsteşarken yazmıştım yazıyı. Oyaladılar bizi, ‘Ya evet haklısınız, işte düzeltelim…’ Okula müfettiş gönderiyoruz, okula almıyorlar. (Diken’in notu: İki okul da doğrudan Fransız devletine bağlı, bu bağlamda Türkiye tarafından denetlenebilmeleri söz konusu değil). ‘Türk öğrenci var mı’ diye bakalım diye almıyorlar müfettişi. Şimdi ‘Siz bizi denetleyemezsiniz’ diyorlar. Sonra çocuklar mezun oluyorlar. Oradan mezun çocuk diplomasının denkliğini bize getiriyor, diyor ki ‘Diplomamın denkliğini ver.’ Yani vatandaşla beni karşı karşıya getiriyor.
Yetmedi, bu çocuklar ayrıcalıklı bir pozisyonda YÖS’ye (Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı) sınavlarına giriyor. Yani yabancı öğrenciler için yaptığımız yüksek öğretim kurumu sınavlarına giriyorlar. Yani bir kere de adaletsizlik var orada.”
‘Bizim koşullarımıza göre hareket edeceksiniz’
Şimdi diyoruz ki bunlara, ‘Gelin konuşalım…’ İşte ‘Geliriz, yarın geleceğiz, öbür gün geleceğiz, işte şöyle oldu’ deniliyor. Büyükelçiyi davet ettik, geldi, ‘İlk fırsatta çözeceğiz’ dedi. Ne zaman konuştuk bunu, aralık ayında. İlk fırsatta çözeceğiz demesinin üzerinden yedi sekiz ay geçti, hala lütfedip bizi muhatap almıyorlar. Ben de diyorum ki ‘Ya kardeşim bak biz sizin müstemleke sömürge, sömürdüğünüz ülkeler gibi değiliz. Biz bağımsız ve milli bir devletiz. Dolayısıyla bizim literatürümüze göre burada eğitim vermek istiyorsanız, bizim koşullarımıza göre hareket edeceksiniz. Gelin bu okulları meşru hale getirelim. Bunun karşılığında da sizden biz de Fransa’daki Türk vatandaşları için bazı taleplerimiz olacak.’ Sen benim oradaki vatandaşlarımızın taleplerini reddet, Türkçe, Türk kültürü derslerini engelle, burada kafana göre hareket et…
Ahlaksızca bir yalan
Ondan sonra da biz resmi yazı gönderdik, ‘Okullara Türk öğrenci alamazsınız’ diye. Şimdi de büyük köşe yazarlarına yazılar yazdırıyorlar. Öyle saçma sapan bir yazı yazmış ki mesela çok büyük bir gazeteci (Diken’in notu: Ertuğrul Özkök’ü kastediyor). Diyor ki ‘Milli Eğitim bu okullarda din kültürü dersi veremediği için okulları kapatıyor.’ Gerçekten ahlaksızca bir yalan bu.
Bu vesileyle ben bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ulusal ve uluslararası hukukunu korumak adına sorumlu davranan bir milli eğitim bakanı olarak bu okullara biz gerekli adımları attık. Bizim koşullarımıza gelirlerse hayatlarına devam ederler. Gelmezlerse de biz de gerekli hukuki prosedürü takip ederiz.”
Yüzlerce Türk öğrencinin okuduğu, yuvadan (üç-beş yaş) üniversiteye kadar eğitim veren bu iki okul, öncelik sırasıyla Fransız öğrenciler ve kontenjana göre mezun çocukları, Türk çocuklar ve diğer ülke yurttaşlarının çocuklarını alıyor.
Mevcut öğrencilerin durumu belirsiz
Anlama sağlanamazsa okullara yeni Türk vatandaşı çocuk alınmayacağı kesin. Halihazırda okuyan öğrencilerin durumu ise belirsiz.
Fransız büyükelçiliğince velilere gönderilen bilgilendirme yazısına göre ‘nota’ mevcut öğrencileri de kapsıyor ve yüzlerce öğrencinin Türk okullarına naklini öngörüyor. Ancak bakan Tekin dün Habertürk yazarı Nagehan Elçi’ye verdiğ demeçte, “Onlar zaten kayıtlı, eğitimlerini tamamlarlar” dedi.
Müfredata müdahale: Bakana göre yok, Fransızlara göre var
Bakan aynı demecinde ‘müfradate müdahale’ iddiasını, ‘apaçık bir yalan, çok ahlaksız bir çarpıtma’ diye neteledi. Buna karşılık Le Figaro gazetesi bugünkü sayısında söz konusu anlaşma taslağından haberdar bir kaynağa dayanarak şöyle yazdı: ”Türk hükümeti, Türkiye’deki Fransız okullarındaki müfredatın ‘en azından bazı konularda’ Türk müfredatına ‘yaklaştırılmasını’ talep etti.”
Yüzlerce Türk öğrencinin okuduğu, yuvadan (üç-beş yaş) üniversiteye kadar eğitim veren bu iki okul, öncelik sırasıyla Fransız öğrenciler ve kontenjana göre mezun çocukları, Türk çocuklar ve diğer ülke yurttaşlarının çocuklarını alıyor.
İki okul 1942’den beri eğitim veriyor. Doğrudan Fransa devletine bağlılar. Dolayısıyla tüm idare Fransızlarda ve müfredat Fransızlarca belirleniyor. Bir başka deyişle bu okullarda okumak ile Fransa’daki okullarda okumak arasında hiçbir fark yok.