CANAN COŞKUN
[email protected]
@canancoskun
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) çalışanlarını terör örgütleriyle ilişkilendirerek özel teftiş başlatmasına dayanak olan Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) davasında dosyaya jandarmanın hazırladığı rapor girdi. Rapora göre, yardım kartı dağıtılan 272 kişiden yedi kişi hakkında en eskisi 2010 yılından kalma soruşturma veya dava bulunuyor. 19 kişinin de yakınları hakkında soruşturma veya dava açılmış.
İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde dördü tutuklu olmak üzere DİAYDER’in 23 üyesinin yargılandığı davanın üçüncü duruşması bugün görüldü. Duruşmaya derneğin tutuklu olarak yargılanan başkanı Ekrem Baran, Hafit Tunç, Ali Fuat Hatip ve Mehmet Emin Aslan bulundukları Silivri Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) katıldı. Duruşmayı, tutuksuz yargılanan imamların yanı sıra sanıkların yakınları da takip etti. Yakınların dışında salonda sivil polisler de vardı.
Jandarma İstihbarat’ın raporu
Geçtiğimiz duruşmada mahkeme, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesi’ne yazı yazarak sanıklar hakkında istihbarat kaydı varsa bunların istenmesine hükmetmişti.
Jandarma’nın hazırladığı rapor bu celse dosyaya girdi. Raporda 272 kişi hakkında istihbarat toplandı. Raporda, 150 liralık yardım kartı dağıtılan 272 kişiden yedisi hakkında soruşturma veya dava olduğu belirtilirken 19 kişinin de yakınları hakkında soruşturma veya dava olduğu tespit edildi.
Duruşmada ilk olarak savcılığın tanığı olan Elhem Demir ifade verdi. SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılan Demir, savcılığa verdiği ifadenin kendisine ait olmadığını savundu.
Hasta olduğu için savunma yapamadı
Tanığın dinlenmesinden sonra daha önce ifadesi alınmayan tutuksuz sanık Halil Bulut ifade vermek için SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı. Söyleyecek bir şeyinin olmadığını belirten Bulut, konuşamadığı için eşi söz aldı ve Bulut’un çok yaşlı olduğunu, savunmaya yapacak durumda olmadığını söyledi.
‘Sivil cuma namazı’ suçlaması
Bulut’un konuşmasından sonra derneğin başkanı Ekrem Baran’a savunma için söz verildi. Baran, daha önce ifade vermişti ancak İstanbul 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosya bu dosyayla birleştirildiği için ‘sivil cuma namazı’ suçlamasıyla ilgili savunma yaptı.
Sivil cuma namazlarına katılmasının suç olmadığını belirten Baran, şunları söyledi:
“Herhangi bir yerde namaz kılmak suç değildir. Bunun yanında bir yasal engel de yoktur. Ayrıca dinen de caizdir. Herhangi bir legal örgüt için faaliyet yürüttüğüme dair iddiayı kabul etmiyorum. Çatışmaların son bulması için DİAYDER’den imamlar oruç tutmuştur. Ben de bir gün oruç tutum. Bu suç değil, sünnettir. Ben ilke olarak sınırlara karşıyım.”
‘Demokratik İslam Kongresi’ suçlaması
Baran, iddianamede suçlama olarak öne sürülen ‘Demokratik İslam Kongresi’ne (DİK) katılma’ suçlamasıyla ilgili de şöyle konuştu:
“Bu bir suç değildir. DİK gibi birçok derneğin çalışmalarına katıldım. Ayrıca bir diğer suçlama ise Medine Sözleşmesi. Bu sözleşme tarihi bir belgedir. Birlikte yaşama dair çokça şey var içinde. Bunu savunmak suç sayılamaz. Hiçbir zaman birine kötülük etmedik. Biz yoz yaşama, uyuşturucuya karşı mücadele ettik. Yaptığımız her hizmeti götürüp örgütle ilişkilendirmek doğru değildir.”
Mahkeme başkanı Akın Gürlek, Baran’ın WhatsApp uygulamasında ‘İBB Sultan’ olarak kayıtlı kişiyle yazışmaları da sordu. Baran da bu kişiyi şahsen tanımadığını belirterek “Kart meselesi… Kart gelmişti. Listede yer alan isimleri bilmiyordum. İhtiyaç sahibi insanların ismi vardı” dedi.
Savunmalardan sonra duruşma savcısı tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini talep etti. Diğer tutuklu sanıklar ve avukatları da tahliye talebinde bulunarak savunma yaptıktan sonra mahkeme ara kararını açıkladı.
İBB çalışanları soruşturmasının akıbetini sordu
Mahkeme, tutuklu dört sanığın ‘kaçma şüphesi, delil durumu, somut olgu ve kanıtlar’ gibi gerekçelerle tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Heyet, İstanbul başsavcılığına yazı yazarak Ekrem Baran’ın telefonunda ‘İBB Sultan’ olarak kayıtlı kişinin kimlik bilgilerinin istenmesine ve tanık olarak dinlenmesine karar verdi.
Heyet, önceki celse haklarında suç duyurusunda bulunulan İBB çalışanları Nilüfer Taşkın ve Yavuz Saltık hakkında yürütülen soruşturmanın akıbetinin sorulmasına hükmetti ve bir sonraki duruşmanın 17 Haziran saat 10.00’da yapılmasına karar verdi.
Ne olmuştu?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İBB çalışanlarını yasadışı örgütlerle ilişkilendiren açıklamalarından sonra İstanbul başsavcılığı tarafından İstanbul 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’de zaten yargılanan DİAYDER üyeleri hakkında bir iddianame daha hazırlandı. Yargılanan kişilere İBB’de çalışan gassallar da eklenmişti.
İddianamede IŞİD’e karşı olmak, HDP’nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın derneği ziyaret etmesi, İzmir HDP binasına yapılan silahlı baskında öldürülen Deniz Poyraz’ın anmasına katılmak, HDP’nin seçim barajını aşarak TBMM’ye girdiği 7 Haziran 2015 genel seçimlerini atıfta bulunmak ve İBB çalışanlarının 150 liralık yardım kartından alması suçlama olarak sıralanmıştı.
Davanın iddianamesi bugüne kadar Selahattin Demirtaş, HDP’li eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar ve Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan üç akademisyene hapis cezası veren, gazeteci Can Dündar’ın mal varlığına el koyan ve CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan ve son olarak Gezi Parkı davasında verilen mahkumiyet ve tutuklama kararına yapılan itirazı reddeden hakim Akın Gürlek’in başkanı olduğu mahkemeye gönderildi.
İddianameyi kabul edilmesiyle başlayan yargılamanın ilk duruşmasında tutuklu olarak yargılanan İBB çalışanı gassal Aydın Ayhan, belediyeye eski başbakan Binali Yıldırım’ın kardeşiyle konuşarak girdiğini söylemişti.
Mahkeme başkanı Akın Gürlek, ikinci duruşmada İBB çalışanı iki kişiyi tanık olarak dinlemiş, aynı duruşmanın ara kararında bu kişilerin hakkında iddianame düzenlenmesi için suç duyurusunda bulunulmasına hükmetmişti.
Bu dava ayrıca Soylu’nun İBB çalışanlarını terör örgütleriyle ilişkilendirerek özel teftiş başlatmasına da dayanak olmuştu.