Corona virüsü nedeniyle havalanmayan uçaklar dünyanın farklı yerlerinde kısılıp kalan ve evine dönmeye çalışan insanları ‘epik’ yolculuklara çıkardı. Binlerce kilometreyi at sırtında, bisikletle ve botla kateden dört insanın yol hikayeleri…
Annabel Symes: At sırtında 1600 km
Britanyalı genç Annabel Symes, uçuşu iptal edildiğinde Arjantin Patagonya’da gözlerden uzak bir at çiftliğinde gönüllü olarak çalışıyordu.
Mayıs ayında ülkesinin dışişleri bakanlığıyla evine dönebilmek için irtibata geçti. Genç kadın için 1600 kilometre uzaklıktaki Buenos Aires havalaanından kalkacak bir uçuş ayarlandı.
Ancak havaalanına varmak kolay olmayacaktı. Symes yarım gün süren at sırtında yolculuk sonunda en yakın yola vardı. Buradan en yakın kasabaya gitmek için dokuz saat süren taksi yolculuğu yaptı. Sonunda 17 saatlik otobüs yolcuğunun ardından havaalanına vardı.
Kleon Papadimitriou: Bisikletle 3 bin 200 km
İskoçya’da üniversite eğitimi alan Kleon Papadimitriou’nun Yunanistan’daki evine bisikletle gitmeye karar vermesinin birkaç nedeni varmış.
20 yaşındaki Papadimitriou kendini meydan okumaları seven biri olarak tanımlıyor. Evine bisikletle gitmeye çalışarak sınırlarını test edebileceğini düşünmüş. Ayrıca yaşadığı evin kira sözleşmesi sona erdiği için boşaltması gerektiğini de belirtiyor.
48 gün sürdü
Bu uzun yolculuk öncesi bisikleti sadece gezmek için kullandığını söyleyen Papadimitriou kendine güveni sayesinde yanını çadır, uyku tulumu, yiyecek alıp mayıs ayında 48 gün sürecek Atina yolculuğuna başlamış.
Yolculuğunu seyahat kısıtlamalarını dikkate alarak planlayan Papadimitriou sınırları geçerken herhangi bir sorun yaşamadığını belirtti.
3 bin 200 kilometrelik yolculuğu fiziksel olarak yorucu olsa da onu en çok zorlayan kısmı yalnızlık olmuş. Yine de yol boyunca gördüğü harika manzaralar, keşfettiği yerler ve tanıştığı insanların oyalanmasına yardım ettiğini söylüyor.
Haziran sonunda memleketine vardığında ise onu sadece ailesi ve arkadaşları değil, macerasını duyup merak edenler de karşılamış.
Bu yolculuk sayesinde düşündüğünden çok daha fazlasını yapabilecek bir insan olduğunu anlayan Papadimitriou yine de eylül ayında İskoçya Aberdeen’e uçakla dönmeyi planlıyor.
Garry Crothers: Tekneyle 6 bin 500 km
Garry Crothers en küçük kızının düğününü kaçırmama konusunda kararlıydı. Bu yüzden 6 bin 500 kilometrelik eve dönüş yolculuğunu tek başına, yelkenliyle Atlantik’i geçerek yapmaya karar verdi.
2019’dan beri Karayipler’de yelkenlisiyle ‘takılan’, zaman zaman arkadaşlarının eşlik ettiği Crothers mart ayı sonunda Kuzey İrlanda’daki evine dönmeyi planlıyordu.
Ancak salgın patlak verince 64 yaşındaki denizci kendisini Sint Maarten adasında mahsur kalmış halde buldu.
Nisan ayında seyahat kısıtlamaları hala kalkmamıştı ve fırtına sezonu yaklaşıyordu. Crothers eve varmak için tek çaresinin yalnız başına yelken açmak olduğuna karar verdi.
Tek koluyla, tek başına Atlantik’i geçti
Herhangi bir mürettabat olmadan Atlantik’i yalnız geçmek bile yeterince ürkütücüyken Crothers, motorsiklet kazası sonucu bir kolu ampüte edildiği için bu yolculuğu tek koluyla yaptı.
37 gün süren yolcuğlun en zorlayıcı tarafı yemek pişirip yiyecek zamanı bulmaktı: “Tek başıma olduğum için her anımı havayı kontrol etmek, yelkenleri ayarlamak, gerekirse rotayı değiştirmek, başka araçları dikkat etmek ve elbette biraz uyumak için geçirdim. En büyük korkum bir hata yapmama neden oalcak kadar yorulmaktı. bir yanlış karar muhtemelen son kararım olabilirdi.”
Temmuz başında evine dönen Crothers şimdi dört gözle kısıtlamalarla yapılacak da olsa kızının düğünü bekliyor.
Juan Manuel Ballestero: Tekneyle 11 bin km
Arjantinli denizci Juan Manuel Ballestero uçaklar ‘corona‘ nedeniyle yere indiğinde Portekiz’deydi.
Ballestero’nun bu epik yolculuğa çıkma motivasyonu babasının yaklaşan 90’ıncı yaş günüydü.
“Eve varmanın en iyi yolu başka ülkelere gidip virüsü kapma riski almadan okyanusun ortasında yolculuk yapmak” diye düşünen Ballestero uzun uzun planlar yapmadan yelkenleri açtı.
85 gün okyanusta tek başına
47 yaşındaki denizcinin 60-80 gün arası sürmesini beklediği yolculuğun sonunda 85 gününü okyanusun ortasında, kendisine eşlik edecek radyodan başka bir şey olmaksızın geçirdi: “Ben ve evrenden başka bir şey yoktu. Geceleri bol bol yıldızları izledim, arada yunusların suyun üzerindeki ışık oyunlarını da gördüm.”
Ballestero babasının doğum gününe yetişemedi ancak haziran Mar del Plata’daki evine vardığında ikili Babalar Günü’nünü birlikte geçirebildi.