MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Sağlık Bakanlığı çocuklara yönelik koruyucu aile diş hekimliği modelini deniyor. Üç ilde başlayan pilot uygulamada, iki-12 yaş arasındaki çocuklara düzenli, diş hekimi kontrolünde koruyucu ağız ve diş sağlığı uygulamaları yapılacak. Türk Dişhekimleri Birliği Başkanı Tarık İşmen bunun koruyucu diş hekimliği adına önemli bir adım olduğunu söyledi.

Pilot uygulama, Eskişehir, Kırşehir ve Karabük’de başladı. Pilot uygulamadan sonra sistemin 2023 içerisinde Türkiye geneline yaygınlaştırılması planlanıyor. Aile diş hekimliğinde, çocuklar ağız ve diş sağlığının durumuna göre düşük, orta ve yüksek risk gruplarına ayrılacak. Yüksek ve orta risk grubundakiler altı ay, düşük risk grubundakilerse yılda bir kontrol edilecek. Çocuklara hem ağız ve diş sağlığıyla ilgili bilinç kazandırılacak hem de diş çürüğünden koruyan fissür örtücü, florür uygulamaları yapılacak. Diş problemleri saptanırsa erken müdahale edilebilecek.
Aile diş hekimi için Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden randevu alınacak. Ebeveynler, 0-12 yaş arası çocuklarının tüm ağız ve diş sağlığı tarama sonuçları ve takip randevularını e-Nabız üzerinden görüntüleyebilecek.
Ne diş hekimine gidiyoruz ne de dişlerimize bakıyoruz
Türkiye’nin ağız ve diş sağlığı verileri koruyucu diş hekimliğine ihtiyacı gösteriyor. Verilerimiz çok kötü. Gelişmiş ülkelerde diş hekimine başvuru sıklığı kişi başına yılda 5 iken, bizde ortalama 0,9.
Yüzde 6 DMFT (çürük, kayıp, dolgulu dişler indeksi) oranıyla Dünya Dişhekimleri Birliği’nin hedefindeki yüzde 1’lik oranın çok uzağındayız.
19’uncu ve 20’inci yüzyıllarda diş çürüğü dünya genelinde epidemik salgın olarak tanımlanmıştı ve halen nezleden sonra dünyada en yaygın olarak görülen ikinci hastalık kabul ediliyor.
Son 30 yılda yüksek gelirli ülkeler diş çürüğü oranlarını aşağı çekmeyi başardılar. Ancak orta ve düşük gelirli ülkelerde toplum sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi sürüyor. Yüksek gelirli ülkelerde 11-14 yaş grubu çocuklarda tedavi edilen çürük dişlerin oranı yüzde 53 iken, düşük gelirlilerde yüzde 2 civarında.
Ağız ve diş sorunları arttıkça hem bununla ilişkili pek çok sağlık sorunu hem de tedavi maliyetleri artıyor.
Kişisel olarak üzerimize düşeni de yapmıyoruz maalesef. Türkiye’de yılda kişi başına sadece 110 gram (gelişmiş ülkelerde 400 gram) diş macunu tüketiyoruz. Kişi başına bir diş fırçası (gelişmiş ülkelerde üç) bile düşmüyor. 5 yaşındakilerin yüzde 70, 12-15 yaşındakilerin yüzde 61, 35-44 yaşındakilerin yüzde 76’sının ağzında çürük diş var. 5 yaşındakilerin yüzde 3,4, 12 yaşındakilerin yüzde 7,9, 15 yaşındakilerin yüzde 16,2, 35-44 yaşındakilerin yüzde 89,3, 65-74 yaşındakilerin yüzde 93,4’ünde en az bir diş eksik. Toplam dişsizlik oranı 35-44 yaşlarında yüzde 2,6, 65-74 yaşlarında ise yüzde 48.
Dişlerin çürümesi önlenecek
Türk Dişhekimleri Birliği Başkanı Tarık İşmen, koruyucu hekimlik olmadan, tedavi edici hekimlikle ne diş çürüklerinin önlenebildiğini ne de ülkenin kaynaklarının doğru kullanılabildiğini söyledi. Çürüklerin önlenmesinin ağız ve diş sağlığını korunmanın yanı sıra genel sağlık için de önemli olduğunu belirten İşmen, “Bu pilot uygulama başarılı olacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar koruyucu hekimliğin farkına varacak, kendi sağlıklarını korumayı öğrenecekler” dedi.
Pilot uygulamada önce çocuklardaki mevcut durumun tespit edilip, fissür koruyucu ve flor uygulaması yapılacağını hatırlatan İşmen, “Flor ve fissür örtücü çürüğü önlüyor. Risk gruplarına göre yapılan kontrollerde çürük saptanırsa, hemen tedavi edilecek. Dişler florla, çukurlar fissür örtücüyle koruma alınıp, doğru fırçalandığı ve ağız bakımı yapıldığında kolay kolay çürümüyor. Hollanda, Almanya, Güney Kore gibi ülkeler koruyucu diş hekimliğinde çok başarılı. Bu ülkeler bir dolarlık yatırımla kişi başına 56 dolarlık kazanç elde ediyorlar” dedi.
‘Ağız ve diş sağlığı ulusal bir sorun’
Koruyucu diş hekimliği önce kamu hekimliği üzerinden başlayacak. Ancak nüfusa göre planlama yapıldığı için kamu hekimlerinin sayısı yetmeyecek. Sağlık Bakanlığı ilerleyen süreçte dışarıdan hizmet alma modelini planlıyor. İşmen, “Özelden hizmet alınacak. Belli sayıda aile, belli diş hekimliğine bağlanacak. Kamuda neredeyse 15 dakikada bir randevu veriliyor. Kısa zaman, çok sağlıklı olmayan ağızlarda, çok da sağlıklı olmayan işlemlerin yapılmasına yol açıyor. Bu da başka bir sorun” dedi.
Meslek birliği olarak daha önce üzerinde çalışıp hazırladıkları projeyle bakanlığın projesinin birleştirildiğini belirten İşmen şöyle devam etti: “Sahada doğru uygulanmasını sağlamaya çalışıyoruz. Ağız ve diş sağlığının ulusal sorun olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nı ve projeyi sonuna kadar destekliyoruz. Projenin doğru yürüdüğünü görmek için bir yıla ihtiyaç var. Şu anda test aşaması başlıyor. İller ve ilçeleri ekonomik kalkınmalarına göre seçildi. Bir yılın sonunda değerlendirilecek. Eğer başarılı bulunursa Sağlık Bakanlığı projenin devamına karar verecektir.”
Bu projeyi 2007’de gündeme getirdiklerinde, beş yılda tedavi maliyetlerinde yüzde 50’ye düşüş hesapladıklarını anlatan İşmen, “Basit bir işlemle halledilecek sorunla, diş kaybı olduktan sonraki işgücü ve maliyet arasında büyük fark var. Beş yılın sonunda çok ciddi bir kazanım elde edebileceğimizi düşünüyoruz” diye konuştu.
‘Endüstriyel beslenme diş ve ağız sağlığını da bozuyor’
Ağız ve diş sağlığını bozan önemli faktörler arasında yanlış beslenme alışkanlıklarında da bulunduğunu belirten İşmen, “Yumuşak, endüstriyel gıdanın çok fazla kullanılması, çiğneme alışkanlığının azalmasına sebep oluyor. Çiğneme alışkanlığı olmayınca tükürükle yıkama, doğal temizleme olmuyor. Buna ilave diş fırçası ve macun kullanımımız hala çok çok düşük” dedi.
Yerli diş fırçası üretiminin çok az olduğunu, ithal edilen ürünlerdense çok yüksek vergiler alındığını belirten İşmen, “Koruyucu materyallerde verginin kaldırılması gerekiyor. Fiyatlar anormal değil, hatta sigara paketi fiyatına bir fırça alınabiliyor. Ama fırçalama alışkanlığı yoksa, ek olarak ekonomik gerekçeler de bahane edilince ürünlerden uzaklaşılıyor” dedi.