Gazeteciler Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari’nin üç kitabı hakkında verilen toplatılma kararına yapılan itiraz, bu kitapları okuyanların şiddet eylemi yapabileceği gerekçesiyle reddedildi.
Okuyanlar şiddete girişebilirmiş
Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre itirazı değerlendiren Gaziantep 1. Sulh Ceza Hakimliği, 24 Aralık 2015 tarihinde, Hasan Cemal’in ‘Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri’ ve ‘Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri’ adlı kitapları ve Tatari’nin ‘Anneanne, Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim’ adlı kitabının toplatılması kararını kaldırırken, dağıtım ve satışını yasakladı.
Mahkeme, gerekçe olarak ise şunları sıraladı: “Üç kitabın da silahlı terör örgütünü övücü, örgüte sempati duyarak örgüt adına milli güvenliği, kamu düzenini, kamu güvenliğini, toprak bütünlüğünü bozacak içerikleri sahip olduğu, bu kitapları okuyanların PKK/KCK örgütünün faaliyetleri doğrultusunda şiddet ve tehdit içeren faaliyetlere girişebilecekleri, kitaplarda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olan kişilerin birbirlerine karşı suç işlemelerine, kin ve düşmanlığa tahrik, nefret söylemi olabilecek söz ve fotoğraflar, övgüler bulunduğu, silahlı terör örgütünün propagandasının yapıldığı…”
Öcalan’la fotoğraf ve Nevroz suç sayıldı

Fotoğraf, T24’ten alınmıştır.
Hasan Cemal’in ‘Çözüm Süreci’nde Kürdistan Günlükleri’ kitabında 1993’te Abdullah Öcalan ile birlikte görüldüğü resim dahi suça delil olarak gösterildi.
Tatari’nin ‘Anneanne, Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim’ kitabında, Nevroz’a dair yazdığı şu satırlar da ‘suç’ kabul edildi: “Sayfa 26: Benim katıldığım ilk Newroz. Kürtlerin coşkusunu, halaylarını izlemekten kendimi alamıyorum, o gün gördüğüm coşkulu kalabalıktan etkileniyorum. Biraz da hayranlıkla bakıyorum bu biraradalık haline. Belki de Kürtlerde beğeni duyduğum temel özellik bu: bir arada mücadele, bir arada yaşam, bir arada hak arama, bir dil, bir vücut olabilme hali…”
‘Bu sefer okumuşlar’
Hasan Cemal’in avukatı Fikret İlkiz, mahkemenin en azından bu sefer kitapları okuyarak karar verdiğini belirterek şunları söyledi: “Karardan memnun oldum. Çünkü bu sefer kitapları okuyarak karar vermişler. En azından bir mahkeme, bir başka mahkeme kararının nasıl verilmesi gerektiği konusunda iyi bir örnek oluşturmuş. Ama meselu şu: İtirazımız bu anlamdaki sınırlandırılmanın kaldırılması yönündeydi. Mesele çözülmüş değildir. İfade özgürlüğünün ihlali hala devam ediyor.”
Tatari’nin avukatı Aslı Kazan Gilmore de şöyle konuştu: “Çözüm sürecinin buzdolabına kaldırılmasıyla birlikte hukukun da askıya alındığı, Kürt meselesini anlatan kitapların yasaklandığı o karanlık günlere geri dönüldüğü anlaşılıyor. Türkiye’nin herhangi bir yerindeki operasyonda, şüphelilerin evinde bulunmuştur diye her biri tek adet olan onlarca kitap şüpheli bulunmuş, topluca toplatma kararı verilmiştir. Haksız ve hukuka aykırı bu karara itiraz etmiştik. Ancak bu defa kitapların dağıtım ve satışının yasaklanmasına karar vermiştir. Karar kesinlikle hukuka, AİHM ve AYM kararlarına aykırıdır.”