ELMAS TOPCU*
17 Aralık’ta patlak veren yolsuzluk soruşturmasından sonra haftalarca ‘tapeler’le yatıp kalkan Türkiye’nin bir NATO müttefiki, Almanya tarafından beş yıldır dinlendiği ortaya çıktı.
Peki nasıl, neden? Sonuçları ne olabilir? Dinleme faaliyeti Almanya’nın Türkiye’ye bakışına dair ne anlame geliyor? Almanya Türkiye’den ne gibi tehditler algılıyor?
Dokuz Soruda…
Skandal nasıl ortaya çıktı?
BND’nin Türkiye’yi 2009 yılından beri ‘Aydınlatılması gereken ülke’ ilan edip dinlediği, izlediği, muhtemelen saha çalışması da yürüttüğü 16 Ağustos’ta Alman Der Spiegel dergisi tarafından duyuruldu.
Alman istihbarat görevlisi Markus R.’nin iki yıl boyunca ABD gizli servisi CIA’e sızdırdığı 218 belgedeki bazı belgeler bir önceki hafta yayımlanmış, ABD’nin eski dışişleri bakanı Hillary Clinton’ın sürekli, mevcut Dışişleri Bakanı John Kerry’nin en az bir defa, ‘bir NATO müttefikinin de yıllardır dinlendiği’ ortaya çıkmıştı.
Der Spiegel, işte bu NATO ülkesinin Türkiye olduğunu yazdı.
Der Spiegel dergisi 23 Ekim 2013’te de, Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi’nin (NSA) Almanya Başbakanı Angela Merkel’i yıllardır dinlediğini yazmıştı. Haber Almanya’da deprem etkisi yaratmıştı, zira ABD ile Almanya’nın ilişkisi ‘dost ve müttefik’ kategorisinde olup bu durumda biri diğerini dinlememeliydi.
Medyanın önüne çıkmaktan ve konuşmaktan pek de hoşlanmayan Angela Merkel günler sonra, “Dostlar birbirini dinlemez” demişti.
Bu nedenle Alman Dış İstihbarat Teşkilatı’nın (BND) NATO müttefiki Türkiye’yi dinlediğinin ortaya çıkması en çok Washington’u mutlu etmiş olmalı. Zira Almanya kendisi ABD’nin konumuna düşmüş oldu ve artık Washington‘a ‘dır dır’ etmeyi bırakacaktı muhtemelen.
Nihayetinde Ankara da Alman Büyükelçi Eberhard Pohl’u Dışişleri Bakanlığı’na çağırıp aynı şeyleri söyleyecekti: “Dostlar ve müttefikler arasında böylesi faaliyetler kabul edilemez.”
Almanya Türkiye’yi dost olarak görüyor mu?
Her ne kadar Ankara, Almanya ile ilişkilerini dost ve müttefik kategorisinde değerlendirse de Almanya’nın yaklaşımı farklı. Alman yetkililere bakılırsa, Türkiye ‘dost’ değil ‘müttefik’; ayrıca bir ABD, Britanya veya Fransa da değil.
Mesela Angela Merkel’in partisi CDU’nun ağır toplarından, Federal Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı Wolfgang Bosbach, BND’nin Türkiye’yi ‘gözetim altına alması’ için yeterli nedeni bulunduğunu söyledi. Buna örnek olarak da PKK’nın Almanya’daki faaliyetleri ile Almanya’daki sağcı ve solcu Türk derneklerinin varlığına dikkat çekti. Ayrıca uyuşturucu ve insan kaçakçılığı nedeniyle de Türkiye’nin izlenmesi gerektiğini savundu.
Bosbach’tan önce de birçok politikacı ve hükümete yakın kaynak benzeri açıklamalar yaptı.
Anayasa’yı Koruma Teşkilatı’nın Türkiye raporunda neler var?
Almanya’da iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın 2013 yılı raporuna göre, ülkede Türkiyeli 350 Hizbullah’çı var.
İslamcı veya radikal İslamcı kategorisinde dikkat çeken bir diğer örgüt ise Milli Görüş. Aynı rapora göre onların da 31 bin üyesi bulunmakta. PKK’nın 13 bin, DHKP-C’nin 650, TKP-ML’nin 1300, MLKP‘nin 600.
Sayıları son yıllarda giderek artan ve aralarında çok sayıda Türkiye kökenli de bulunan radikal islamcı Alman Selefilerin sayısı da rekor artışla 5 bin 500’e ulaşmış. Bir not; Selefiler son üç yıldır Suriye ve Irak’taki El Nusra ve özellikle de IŞİD’e en fazla üye gönderen grup olarak biliniyor.
Almanya, Türkiye’nin takip edilmesine yukarıda adı geçen grupların Almanya’daki faaliyetlerini gerekçe gösteriyor, bir de ekliyor: “Ayrıca Türk hükümetinin de Almanya’daki bazı dernekler üzerinden gücünü artırması da söz konusu.”
Berlin’nin Ankara’nın izlediği iç ve dış politikadan duyduğu rahatsızlık da düşünülürse, Türkiye’yi gözetlemesi kendince haklı.
Skandalın baş aktörü Markus R. kim?
Almanya’nın Türkiye dahil dinleme faaaliyetlerinin ortaya çıkması, geçen temmuz ayında düzenlenen bir operasyonla BND çalışanı Markus R.’nin ajan şüphesiyle gözaltına alınmasının sonucu…
Alman medyasının ABD ve Almanya’ya ikili çalıştığını ileri sürdüğü bu ajan, 31 yaşında, bir aşı sonrası sakatlandığı için yürümekte ve konuşmakta zorlanan bir kişiydi. Üst düzey bir memur değil, düz bir memurdu.
Bu nedenle skandal ilk ortaya çıktığında, Almanya İçişleri Bakanı Thomas De Maizière, zararın ‘komik derecede’ olduğunu söylemiş, Federal Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble ise ‘ABD’nin 3. sınıf bir BND çalışanını muhbir seçtiği için oturup ağlaması gerektiğini’ kaydetmişti.
Acaba gerçekten öyle miydi yoksa olay içeride ‘zararsız’ gösterilmeye mi çalışılıyordu? İçerde olayın derecesini küçültecek açıklamalar yapılırken, Washington ile temaslarda Almanya, Merkel ile çok sayıda bakanın telefonlarının dinlenmesini ABD’nin devamlı başına kakacaktı. Kaktı da…
Türkiye ne yapacak?
Türkiye muhtemelen Almanya’nın telekulak skandalında ABD’ye karşı izlediği politikayı izleyecek; içerde ve dışarda skandalı farklı yansıtacak. Süddeutsche Zeitung’dan Türkiye uzmanı Christiane Schlötzer’in de yorumunda yazdığı gibi, “Erdoğan konuyu işine geldiği gibi kullanacak.”
Bugün hükümete yakın medyanın yaptığı haberlerde de görüldüğü gibi Almanya suçlanacak ve hatta suçlamaların ucu ‘paralel yapı’ya bile bağlanabilir.
Dışarıda ise daha sakin bir çizgi izlenecek. Kimi medya kuruluşları Alman Büyükelçi ile Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan görüşmeyi ‘flaş gelişme’ olarak verse de gazete okuyan herkes bilir ki bu en basit diplomatik adımdır. Üstelik söz konusu temas bütün Alman medyasında önce, ‘Büyükelçi bakanlığa çağrıldı’ diye verildiyse de, yarım saat zarfında özenle düzeltilerek, “Görüşme çok dostane bir atmosferde geçti ve Türk tarafı bilgi verilmesi ricasında bulundu” diye aktarıldı. İstisnasız!
Son iki gündür yorum sütunlarını Türkiye ’nin BND tarafından izlemesine ayıran Alman basınında çıkan yazılarda da Ankara’nın bu yumuşak tavrına dikkat çekiliyor.
Örneğin Berliner Zeitung’un bugünkü sayısında şu görüşlere yer verildi:
“Türkiye BND’nin faaliyetinin ortaya çıkmasında Almanya’ya karşı kullanılabilecek şantaj potansiyeli görüyor olmalı, ancak dikkatli tutumu BND’nin elindeki bilgi ve belgelerden çekindiği izlenimi de yaratıyor. Belli ki Ankara Berlin ile büyük bir çatışma riskine girmek istemiyor.
Şimdi Ankara’da, acaba BND yolsuzluk skandalı ya da IŞİD ile Türk resmi kurumları arasındaki bağlantı meselesi hakkında ne biliyordur konusuna kafa yoruluyordur.
Ankara, detayların hem iç, hem de dış politika açısından felaket anlamına geleceğinin farkında.”
Peki BND ne biliyor?
Bu soru şu sıralar en çok AKP iktidarını ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ı endişelendiriyor muhtemelen. Zira 2009 yılından beri dinleme, izleme ve hatta muhtemelen Türkiye’de saha çalışması yürütmüş BND çok şey biliyor olmalı.
Mesela geçen aylarda ortaya çıkan tapelerin ne kadarı montaj? Adı yolsuzlukla anılan bakanlara yönelik suçlamalar konusunda BND’nin elinde neler var? Gezi, Roboski, Reyhanlı olaylarına yönelik BND ne biliyor? Paris suikastlerinde MİT’in rolü hakkında BND’nin istihbaratı hangi aşamada?
Sonra Cemaat-AKP çatışmasında Türkiye’de son aylarda yürütülen operasyonlar ve yargı ile polisteki tasfiye veya görev değişiklikleri? Ya çözüm süreci müzakerelerinde BND ne kadar bilgi sahibi?
Bunların çoğu Alman hükümetine yakın kaynakların sıraladığı dinleme gerekçeleri kapsamına giriyor.
Şu da var tabii: AKP’nin Avrupa’daki uzantısı olarak nitelendirilen ve Erdoğan’ın Avrupa’daki mitinglerini ve seçim kampanyasını yürüten Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) hükümetten ne kadar destek alyor ve lobi faaliyeti çerçevesinde kimleri, nasıl etki altına almaya çalışıyor?
AKP’nin Almanya’daki dernekler üzerinden nüfuzunu artırması da BND’nin Türkiye’yi takibine gösterilen gerekçelerden bir diğeri.
Türkiye’nin dinlenmesinde en önemli etken ne?
Gerekçelerde öne çıkan en önemli nokta da IŞİD meselesi.
Alman yetkililer, hükümet üyeleri, terör uzmanları AKP’nin IŞİD’e katılıma göz yumduğu, hatta IŞİD savaşçılarının Türkiye’de tedavisine izin verdiğini belirtiyor.
Buna örnek olarak da Almanya’dan gidip IŞİD‘e katılan ve yaralandığında Türkiye’de tedavi gören IŞİD üyeleri gösteriliyor.
BND’nin bildiklerini sadece BND mi biliyor?
Muhtemelen hayır. Zira NATO müttefiki Türkiye’nin 2009 yılından beri izlenip, dinlenen ülke olduğunu, çifte ajan Markus R.’nin NSA’ye aktardığı 218 dokümanda yer alıyor.
Zaten bu bilgi aktarımı olmasa Türkiye’nin BND tarafından ‘Profili çıkarılması gereken ülke’ ilan edildiğini öğrenemeyecektik.
O vakit sorulması gereken bir sonraki soru da, Markus R.’nin ABD’ye sattığı en az 218 belgede Türkiye ile ilgili hangi detaylar var ve NSA da bunu başka ‘dost ve müttefik’ ülkelerin gizli servisiyle paylaştı mı?
Türkiye’de nasıl algılanıyor?
Almanya’nın Türkiye’yi dinlediği Spiegel tarafından duyurulduktan sonra, Türkiye’de hükümete yakın medyanın önce temkinli davrandığı ve ufak bazı haberler yaptığı görüldü.
Ne diyeceklerdi ki? ‘Flaş, flaş, flaş… Skandal! Aylardır, Yahudi lobisinin medyası, Gezi’nin sorumlusu, 3. köprü ve 3. havalimanını çekemeyen komplocu diye yazdığımız Der Spiegel, BND’nin bizi gözetlediğini yazdı’ diyecek halleri yoktu herhalde.
Tabii şin ‘paralel yapı’ya yıkılması da mümkündü ve nitekim bazı medya organları öyle de yaptı.
*Elmas Topcu, gazeteci, Batı Almanya Radyo-TV Kurumu WDR için çalışıyor.