Tutuklu eski Medya A.Ş. genel müdürü Dr. İpek Elif Atayman ‘aylık tutukluk incelemelerinin avukatlarına bilgi verilmeden yapıldığını’ söyledi.
Ataman şöyle devam etti: “Hakim yüzüme bakmıyor, cep telefonuna bakıyor ya da mübaşirle konuşuyor. Cümlem biter bitmez; ‘Tutukluluğun devamı! Koğuşuna gidebilirsin’ deniyor. Her şey bu kadar otomatik.”

Atayman, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) odaklı soruşturmalar kapsamında 23 Mart’ta tutuklanmış ve Afyonkarahisar’daki bir cezaevine sevk edilmişti. Ailesi ve avukatları sevkten büyük uğraşlar sonunda haberdar olabilmişti.
Atayman’ın oğlu Efe Çakır, 9 Haziran’da X’ten şöyle yazmıştı: “Sürüldüğü Afyon Cezaevi’nde beş gündür yerde yatıyor. Devletine milletine maddi ve manevi hiçbir yanlışı olmayan sicili tertemiz bir insana yapılan bu insanlık dışı hareket kabul edilemez.”
10 Haziran’daysa Atayman’ın şu açıklaması yayınlanmıştı:
“Afyon’a sevkle en somut halini alan fiziki ve psikolojik şiddet, yaşanan süreci paylaşmayı gerekli kıldı. 72 gün hücrede, ardından beş gün koğuşta tutuldum.
Sonra bir parça ekmekle, 7,5 saat bileklerim kelepçeli halde, bir metrekarelik zırhlı bir kabinin içinde Afyon’a sevk edildim.
Bileklerim kelepçeden mor. Burada yerde yatıyorum. Eşyam çöp torbasında. Haftada sadece bir kez, 10 dakikalık görüşme hakkım var. Bu bir yargılama değil, şiddet ve açık bir cezalandırmadır.”

‘Hakim cübbesiz geliyor, yüzüme bakmıyor’
Eski İBB yöneticisi, avukatları Faik Eren Kaptan ve Mehmet Ümit Erdem’e yeni bir açıklama yaptı ve SEGBİS’ten yapılan tutukluluk incelemelerinde savunma hakkının fiilen yok sayıldığını ifade etti.
ANKA‘nın aktardığına göre Atayman şunları dedi:
* Her ayın ortasında SEGBİS’le İstanbul’daki mahkemeye bağlanıyorum. Avukatlarıma bilgi verilmiyor. 15-20 dakika boş mahkeme salonunu izliyorum.
* Hakim cübbesiz geliyor, ‘Önceki beyanına ek var mı?’ diyor. Yine anlatıyorum: ‘Medya A.Ş.’de 21 ay görev yaptım, tüm süreçler kamu denetimiyle yürütüldü. Suçumun ne olduğunu bile bilmiyorum’. Ama hakim yüzüme bakmıyor, cep telefonuna bakıyor ya da mübaşirle konuşuyor. Cümlem biter bitmez; ‘Tutukluluğun devamı! Koğuşuna gidebilirsin’ deniyor. Her şey bu kadar otomatik.
‘Yalnızlaştırıldım’
* Afyonkarahisar’a sevkle yalnızlaştırıldım, savunmanın etkili biçimde yürütülmesi neredeyse imkansızlaştı. İnsanlığı, vicdanı, adaleti, masumiyet karinesini en çok SEGBİS ekranında sorguluyorum.
‘Hakim cümlem biter bitmez kararını söylüyor’
* Hakim kararını sembolik de olsa bir ara verip açıklamıyor. Cümlem biter bitmez kararını söylüyor. Bu kadar net, bu kadar hızlı. “Adaletin yarısı yasa ise yarısı vicdandır” demişti bir hakim büyüğüm; ama göremiyoruz. Devlete, kurumlarına güvenim var ama kararlar önceden mi belirleniyor, artık bunu sorguluyorum.
‘Tutukluluk kararındaki ifadeler onur kırıcı’
* Her ay tekrarlanan tutukluluk kararında yer alan ifadeler onur kırıcı. Her defasında ‘delilleri karartma şüphesi’ ve “Adli kontrol yetersiz kalır” gibi ifadeler yer alıyor. Bunlar canımı yakıyor. Kaçacağımı mı düşünüyorlar? Ne saklayacak sırrım, ne de gidecek yerim var. Burası benim memleketim.
* Dört ay oldu, hala iddianame yok. Davayı, yargılamayı ve aklanmayı bekliyorum. Suçsuzluğuma sonuna kadar sahip çıkacağım.
‘Bu hafta AYM’ye başvuracağız’
Atayman’ın avukatları Kaptan ve Erdem de SEGBİS oturumlarına ilişkin kendilerine bilgi verilmediğini, müvekillerinin savunma hakkının ihlal edildiğini belirtti.
“Müvekkilimiz dört aydır iddianamesiz, somut hiçbir delile dayanmadan, yalnızca klişe ve varsayımsal gerekçelerle tutuklu bulunmaktadır. Bu tablo masumiyet karinesinin ve ölçülülük ilkesinin açık ihlalidir.
SEGBİS üzerinden yürütülen tutukluluk incelemeleri ise adeta bir boşluk tiyatrosuna dönüşmüştür. Savunma hakkı şeklen tanınmakta, mahkeme salonları otomatik kararların sahnesine çevrilmektedir. Yüzüne bile bakılmadan alınan tutukluluk kararları, adaletin vicdani boyutunu tamamen dışlamaktadır.
Ayrıca İstanbul’da yaşayan müvekkilin zor şartlarla Afyonkarahisar’a habersiz sevki savunmayı fiilen imkansız kılmış, tutukluluğu keyfi bir cezaya dönüştürmüştür.
Sorumlular hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesi uyarınca ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan işlem yapılmasını talep ettik.
Bu sürecin derhal sona erdirilmesi, müvekkilimizin tutuksuz yargılanma hakkının tanınması ve süreçte yaşanan tüm hukuksuzluklar hakkında bu hafta Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunacağız.”