-Sen bu işleri hiç öğrenemeyeceksin, anlaşıldı! Yahu hiç düşünmüyor musun, sokaktaki rastgele iki adamdan birinin yekdiğerinden nefret ettiği bir toplumsal psikoloji inşa ettik ve başarana kadar anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi. Düşünsene, bir seçim kaybettiğin anda, hakkında savcılığa teslim edilecek dava dosyalarının niteliği hakkında en küçük bir fikrin var mı? Duman oluruz resmen duman!
Sen kendini iktidar bende zannediyorsun ama öyle değil; seni bu koltukta tutan şey nedir; basit bir genel seçim zaferi. İktidarız, muktediriniz ama gönlüm rahat değil, kendimi tam emniyette hissedemiyorum bir türlü… Yarın kaybettiğimizde ne olacak peki? Biz kılıç sırtında ayakta duruyoruz birader; bir an evvel fırsattan istifade yeni bir anayasa yapıyor gibi görünüp oyun kurallarını yeniden yazmasak âkıbetimiz meçhûldür.
-Hmm, öyle mi, bakın bunu hiç düşünmemiştim…
-Bana göre hava hoş arslanım; kanunen sahip olmadığım yetkileri bile kullanıyorum zaten. Yetki meselesinde sıkıntı yok; meşrûlukta sıkıntı var. Üniformalısıydı, üniformasızıydı bu bürokrasinin, muhtemel bir seçim sarsıntısında ışık hızıyla saf değiştireceğini bilmiyor musun?
-Öyle mi yaparlar; bilmem, çok samimi görünüyorlar da?
-Sen öyle san! Bak, bu arada senin meseleyi sahiplenmen lazım; sağda solda garip lâflar ediyor, ‘en hür basın bizde’ filan gibi komik espriler yapıyorsun. Bunları bırak; olaya sahip çık. Git muhalefet liderlerini gez, fikirlerini alıyormuş gibi yap. Şu meşhur istikşâfî görüşmeler numarasını hatırla! Nasıl, ‘Aman geçimsiz görünmeyelim; belki oyumuz artar’ diye kuzu kuzu gelip gitmişlerdi bir ay boyunca? Yine öyle yap. Küçük muhalefeti kafana takma; büyük olanını biraz oyala yeter, anladın?..