• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Alkışlamak ya da alkışlamamak, işte bütün mesele… Bu değil!

18/09/2014 16:42

umut ozkirimliUMUT ÖZKIRIMLI 

Kürt sorununun içinde debelendiğimiz kutuplaşma bataklığından etkilenmemesini beklemek saflık olur elbette (‘Kürt sorunu’ dediğimiz şeyin aynı zamanda bir Türk, bir Türkiye sorunu olduğunu not etmeyi atlamayalım tabii).

Bu bağlamda Kürt siyasi hareketini ya da bu hareketin temsilcilerinden herhangi birini eleştirdiğinizde ‘barış karşıtı olmakla, Kürtleri sokağa çekmeye çalışmakla, Kürtlere akıl vermeye çalışan kibirli bir Beyaz Türk ya da Beyoğlu marjinali/Cihangir solcusu olmakla’ suçlanmanız şaşırtıcı değil. Kürt sorunu konusunda yazıp çizmiş, nerede durduğu yıllardır belli olan biri olsanız da.


Şaşırtıcı olansa barış sürecini AKP’nin günahlarını örtmek için bir kalkan gibi kullanan ‘talimat gazetecileri’ kategorisine sokamayacağınız bazı isimlerin de yukarıda saydığım suçlamaları ya da benzerlerini kullanmaya başlamaları. Bu isimlerden biri de Bas News sitesindeki yazılarıyla son dönemde siyasi tavrını netleştiren Mesut Yeğen.

Hemen belirteyim, bu yazının amacı yakın dostum, akademik çalışmalarından her zaman yararlandığım Yeğen’le ‘kamusal alanda’ polemiğe girmek değil. Niyetim daha çok Kürt siyasi hareketini destekleyen başka değer verdiğim kişilere de sirayet ettiğine tanık olduğum bir tutumu Yeğen’in ‘Erdoğan’ı alkışlamak!’ başlıklı yazısından (http://basnews.com/tr/News/Details/Erdogan-i-alkislamak—Mesut-Yegen/33118) hareketle tartışmaya çalışmak.

Alkış rahatsızlığını hiç de ‘kof’ bulmuyorum

demirtas alkis

Yeğen’in söz konusu yazıdaki hedefi ‘cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve başka siyasi karar anlarında Kürd hareketinin yanında’ olsalar da Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı yemin töreninde Erdoğan’ı alkışlamasına ‘asabı bozulan memleket solcuları’.

Sadece son seçimlerde değil, akademik kariyerinin başından beri Kürt hareketinin yanında olan, yine de Demirtaş’ın alkışına, Yeğen’in biraz sivri deyimiyle ‘asabı bozulan’ solculardan biri olarak yazıda dile getirilen eleştirileri üzerime alınıyorum. Yeğen’in aksine, söz konusu rahatsızlığı hiç de ‘kof’ bulmuyorum. Açayım.

Demirtaş’ı eleştirdim, eleştiriyorum

demirtas tanitim1

Yeğen’e göre rahatsızlık duyan solcular yekpare değil. Kimi Erdoğan’ı Berkin Elvan cinayeti, Roboski katliamı gibi olaylardan sorumlu tuttuğu için; kimi Erdoğan’ın meşruiyetini sorguladığı için; kimi de “mecliste olmak yeterdi, alkışa gerek yoktu” dediği için tepki göstermekte. Ben sayılan nedenlerin üçünü de son derece haklı buluyorum.

Demirtaş’ı meşruiyeti tartışmalı; gerek üslubu, gerek siyasi görüşleri, gerekse bu üslup ve görüşlerin yön verdiği politikaları sorunlu bir siyasetçiye; seçim kampanyası süresince dile getirdiği ilkelerle çatışmayı da göze alarak gereksiz bir destek verdiği için eleştirdim, eleştiriyorum.

Yeğen’in önermelerinin hepsi sorunlu

Yeğen’e göre Erdoğan’a örneğin Roboski katliamından ötürü tepki duymak anlamsız, çünkü bu katliamlar kadim bir devlet geleneğinin ürünü. Erdoğan’ın bu olaylardaki ‘dolaylı’ rolü de kendisinden önceki siyasetçilerden farklı değil. Erdoğan’ın tek farkı, çözüm sürecini başlatmış olması. Bu önermelerin hepsi sorunlu. Madde madde sıralayalım.

1. Yeğen’in verdiği örnekler, Ecevit, Demirel, Özal askeri vesayet döneminin siyasetçileri. Bu siyasetçileri vesayetle yeterince mücadele etmedikleri, Kürt sorununun çözümünü askere havale ettikleri için kınayabiliriz. Kınadık da. Peki Erdoğan kendi döneminde gerçekleşen katliamlar için neyin arkasına sığınacak? Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanı olduğu tarihten bu yana askeri vesayetten ne ölçüde söz edebiliriz?

2. Erdoğan çözüm sürecini başlattıysa, tam da bu yüzden, çözüm süreci devam ederken yaşanan katliamlardan ötürü daha fazla kınanması gerekmiyor mu?

3. Çözüm sürecini başlatan Erdoğan mı? Kürt siyasi hareketinin, daha da açık söyleyelim, sadece son dönemi 30 seneden fazla süren silahlı mücadelenin devletin çözüme yanaşmasında payı yok mu? Bunu Kürt olmayan bir akademisyen, diyelim ben, söylesem Kürt siyasi hareketinin kazanımlarını küçümsemekle suçlanmaz mıydım?

4. Özal ve Erbakan başta, geçmiş siyasetçiler de Kürt sorununu çözmeyi denemediler mi? Asker engelini geçemedikleri için başarısız oldular, evet. Ama Erdoğan bu engeli aştı! Burada ikinci maddeye geri dönüyoruz. Erdoğan’ın bu katliamların üzerine gitmemesinin bahanesi ne?

Seçimlerin meşruluğunu tartışmaya açan ‘asabi solcular’ değil Demirtaş

demirtastrt

Demirtaş’a Erdoğan’ı gayrımeşru gördükleri için tepki göstermek de yersiz, çünkü ‘formel hukukun’ askıya alınmadığı şartlarda gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimleri hem siyaseten, hem de hukuken meşru. Bu nokta son derece enteresan. Enteresan çünkü bu seçimlerin meşruluğunu tartışmaya açan ‘asabı bozuk solcular’ değil, bizzat Demirtaş! Yeğen’in Demirtaş’ın seçim vizyonu konuşmasını izlememiş olması mümkün değil.

Bu durumda ya Demirtaş’ın “bu seçimin adına demokratik bir seçim demedik, demeyeceğiz. Halk tarafından seçilmesi tek başına demokratik olmasına yetmiyor” şeklindeki sözleri gözünden kaçmış ya da Demirtaş da ‘asabı bozuk bir solcu’.

Bunlara yine Demirtaş’ın hazine yardımları ya da medyada partilere ayrılan zaman konusundaki eşitsizlikleri dile getirdiği sayısız açıklamayı da ekleyebiliriz tabii. Ya da ‘meşru’ cumhurbaşkanının seçim kampanyası sırasında sarfettiği HDP’nin bu mecliste yeri yok şeklindeki sözlerini.

Biz, ‘asabı bozuk solcular’, unutmadık

Demirtaş, kampanyası sırasında söylediklerini unutmuş olabilir. Fikrini değiştirmiş, seçimlerin sonucunun ‘halk iradesini’ yansıttığına kanaat getirmiş, bu iradeyi alkışlamaya karar vermiş de olabilir.

Biz, ‘asabı bozuk solcular’, unutmadık. Biz Demirtaş’ı başka nedenlerin yanı sıra bu söyledikleri için de destekledik. Ve desteklediğimiz bir adayın söyledikleriyle çelişen bir tutum içinde olduğunu düşünüyorsak bunu dile getirmek en doğal hakkımız (Yeğen’in ‘desteklemeseydiniz o zaman’ ya da ‘alın diyetinizi gidin’ tarzı sığ bir yaklaşımı savunmayacağını tahmin ediyorum).

Hem Demirtaş’ın ‘anlık’ alkışını – ki olayın anlık olması neyi değiştiriyor, onu da anlamış değilim; alkışın kendisi sembolik bir eylem; 30 saniye de sürse, 60 saniye de sürse sembolik anlamı değişmeyecek – ‘duruma ait jestini’ eleştirmenin nesi siyasetten kaçmak?

Destekledigimiz siyasetçinin kendisiyle çelişmesine karşı çıkıyoruz

Fotoğraf: DHA

Fotoğraf: DHA

Daha genel ifade edecek olursak, söylemini, dünya görüşünü benimsediğimiz bir siyasetçinin herhangi bir eylemine tepki duymak, o eylemi eleştirmek siyaset değil mi?

Demirtaş’ı eleştiriyoruz çünkü Demirtaş’ın bu eleştirileri dikkate alacağını düşünüyoruz. Çoğulculuğu, eşitliği, özgürlüğü savunan bir siyasetçinin kendisine yönelik eleştirileri önemseyeceğine inanıyoruz ya da inanmak istiyoruz. Bu eleştirimizle bizzat siyasete müdahil oluyor, başka bir siyaset öneriyoruz. Destekledigimiz siyasetçinin kendisiyle çelişmesine karşı çıkıyor, “dün dündür, bugün bugündür” dememesi için çaba sarfediyoruz.

Birbirimizi aptal yerine koymayalım

Şu soruya da cevap bekliyoruz. Demirtaş o gün meclise gitse, tüzük gereği ayağa kalksa ama alkışlamasa çözüm süreci sekteye mi uğrayacaktı? Yeğen de çok iyi biliyor, sürecin alkışla, hatta Demirtaş’la pek ilgisi yok. Süreci yürüten irade ‘başka bir yerde’.

‘Asabı bozuk solcular’ olabiliriz, ama barışa zarar gelmesini istemediğimiz için sürecin yürütülüş biçimini, daha genel olarak Kürt siyasi hareketinin en temel sorunu olan ‘önderlik’ müessessini tartışmaya bile açmıyoruz (Kürt siyasetinin demokrasi sorunu, son DTK kongresinde Aysel Tuğluk tarafından da açıkça dile getirildi). Açmıyoruz ama senelerdir birbirini tanıyan, Kürt meselesi üzerine kafa yoran bir grup insan olarak birbirimizi aptal yerine de koymayalım. Odanın içindeki fil hakkında konuşmuyor olmamız, o fili yok saymamızı gerektirmiyor sonuçta.

Aşırı genelleme tuzağından sıkıldım

Ve son nokta. Demirtaş’ın ‘anlık’ alkışına tepki duyanlar ‘onları’, yani AKP’ye oy verenleri meşru görmüyor meselesi. Görmeyenler olduğu kesin, ama sevgili dostum Yeğen’in de içine düştüğünden sandığım (umarım yanılıyorumdur) bu aşırı genelleme tuzağından ben artık sıkıldım!

Erdoğan’a tepki duymak neden ona oy verenleri meşru görmemek olsun? Farklı nedenlerle bu toplumun büyük bir çoğunluğu Erdoğan’a oy vermiş olabilir. Bu seçimi kabul etmekle yükümlüyüm (seçimlerin meşruluğu meselesine tekrar girmiyorum), ama beğenmekle yükümlü değilim! Beğeniyor olsam Demirtaş’ı değil, Erdoğan’ı desteklerdim. Kaldı ki çoğunluğun oyuna sahip olmak Erdoğan’ı demokrat, Türkiye’yi de demokrasi yapmıyor. Bunu Yeğen’in de bildiğinden kuşkum yok. O halde?

 Beğenmeyebilirsiniz ama ‘siyaset değil’ diyemezsiniz

O halde şu. Erdoğan’ı alkışlamamak, alkışlamak gibi sembolik bir tavır. Üstelik çözüm sürecine de en ufak bir zararı dokunmayacak bir tavır. Demirtaş’ın Erdoğan’ı alkışlamasına tepki duymak da siyasetin dışına kaçmak değil. Sadece Yeğen’inkinden, Kürt siyasi hareketini destekleyen bazı başka isimlerinkinden farklı bir siyaset. Bu siyaseti beğenmeyebilir, onaylamayabilirsiniz. Ama buna “siyaset değil” diyemezsiniz.

 

 

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Umut Özkırımlı

SON HABERLER

Özel'e göre KAAN gücünü milletten alıyor: Sonuna kadar arkasındayız

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ‘yerli’ ve ‘mili’ diye tanıtılan KAAN’ın (Milli Muharip Uçağı) sonuna kadar arkasında olduklarını bildirdi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi soruşturması: 22 kişiden 10'u serbest

Antalya Büyükşehir Belediyesi odaklı ‘rüşvet’ ve ‘yolsuzluk’ soruşturmasında gözaltına alınan 22 kişiden 10’u serbest bırakıldı.

ABD'de hükümet kapalı: Altın zirvede

ABD’de hükümet kapanırken altın fiyatları tarihi zirvede.

KOBİ'lere 'nefes kredisi': Yeni dönem başvuruları yarın başlıyor

KOBİ’lere destek olmak için oluşturulan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Nefes Kredisi’nde yeni dönem başvuruları yarın alınmaya başlıyor.

Büyük bir şehri yıkabilecek 'görünmez asteroitler' Dünya'ya çarpabilir

Bilim insanları uyardı: Venüs’ün yörüngesinde ve tespit edilmesi zor yüzlerce asteroit, Dünya için uzun vadede ciddi bir risk oluşturabilir.

Çözüm sürecinde ateşkes masada, eller tetikte, gergin bekleyiş sürüyor
'Canavar anne' müebbete mahkum edildi, huzur içinde uyuyabiliriz

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 892 gündür hapiste

YAZARLAR

Karar vermenin yorgunluğu

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Gölgelerin arasına taşınan sır; Claudia

Ayhan Tinin

İmzalı ve Birinci Baskı Kitaplar Müzesi

C. Hakkı Zariç

Yerli ve milli Nokta.

Mustafa Alp Dağıstanlı

Düşünceye tolerans hava gibi su gibi bir ihtiyaç

Murat Sevinç

Apti'ye veda: Şekerim, benim fıtratım böyle…

Murat Sevinç

Mutluluk dayatması

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

GÜNÜN 11’İ

Yıldıray Oğur: Hamas evet derse Netanyahu'nun başbakan kalması kolay gözükmüyor

Abdulkadir Selvi: Bu zihniyet sivil cumhurbaşkanlarını sevmez

Mustafa Mutlu: Nedir bu; 'Manisa tipi demokrasi'

Nuray Babacan: DEM'li siyasetçiler, sık sık AKP'lileri arayıp 'Açılımla ilgili yasa çalışmaları ne zaman başlayacak?' diye soruyor

Şeref Oğuz: Fiziki altın candır, gerisi heyecandır

Mustafa Yalçıner: Plan budur ve Trump, Erdoğan'ın seyretmesini istemektedir

Mehmet Ocaktan: Rusya sevdasıyla S-400 güzellemesi yapanlar çok üzülecek ama masalın sonuna gelindi

Berkant Gültekin: AKP'de Erdoğan sonrası döneme ilişkin yer kapma mücadelesi ve semptomları var

Murat Sururi Özbülbül: Hakan Fidan konuşmasıyla KAAN projesini gömdü, koca savaş uçağını bir planöre çevirdi

Barış Pehlivan: İsrail'in vahşetini, dahası vatandaşlarımızı ilgilendiren bir dosya var Ankara'da

Barçın Yinanç: KKTC'deki seçimlerin Erdoğan'a soru olarak gündeme getirilmesi ilginç

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×