Müslüman Kardeşler‘de veya farklı uyanış ülkelerindeki hısım-akraba Sünni kimlikli hareketlerde bu ‘farkındalığın’ olmadığı, istikrara götürücü bir strateji algısının kenara itildiği gerçek. Ama ‘uyanış’ oldu bir kere. Rejimler sarsıldı, Mısır‘da muazzam bir yarılmaya; Suriye, Irak ve Libya’da da iç savaşa, çeteleşmeye, boğazlaşmaya dönüştü. Bağdat yakınlarına kadar açılan IŞİD işi, devasa ‘vahşi Ortadoğu’ havzası bir ara sonuç. Libya bir diğeri. Kesindir: Bu oynak hal, artçı sarsıntılarıyla belki on yıllar boyu sürecektir; belki daha da uzun.
Adının İslam Ortaçağı olarak konmasında hiçbir sakınca yoktur. Türkiye’yi 12 yıldır yöneten AKP iktidarının bu gelişmelerin alt akıntılarını bundan sonra nasıl okuyacağını bilemiyoruz. Bilinen en önemli şey, son üç-dört yılın okunmasında kullanılan AKP merceklerinin, partinin de içinde yer aldığı siyasal İslamcılık tecrübesini de bir yenilgiler hanesinin içine itelediğidir. AKP’nin, dışarıdaki hısım-akraba hareketlerden en önemli farkı, ekonomiyi önceleri eşitlik yönünde, orta sınıfları güçlendirecek şekilde, akıllıca kullanmasıydı.