Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Ucuz kahramanlıklar peşinde koşarak ‘yerli-milli’ ve de ‘güçlü devlet’ olma hayali kurduk ama sonunda hep duvara tosladık…
İşte S-400 maceramız, bu kahramanlık hikayemizin en net göstergesidir.
Eğer 2017’de bir rejim değişikliği ile devletin kurumsal hafızasını yok etmeseydik, birileri iktidara NATO’ya giriş hikayemizin arkasında Rusların kabaran emperyalist iştahının olduğunu rahatlıkla söylerdi.
Ama o günlerde kimsenin gerçeklerle yüzleşmek gibi bir niyeti yoktu, iktidar yanaşması medya dahil herkes S-400 hayaline kapılarak “Yaşasın yeni bir dünya kuruyoruz, artık bağımsız ve güçlü olacağız” benzeri sevinç şarkıları söylüyordu.
Ama on yıl boyunca aralıksız anlatılan ‘Şangay masalları’nın sonuna gelindi ve Türkiye yüzünü yeniden Batı ittifakına çevirdi, doğrusu iyi de oldu…
Rusya sevdasıyla S-400 güzellemesi yapanlar çok üzülecek ama masalın sonuna gelindi ve Türkiye bu füzelerden kurtulmak zorunda… İtiraf etmek gerekiyor ki şu anda Türkiye’nin hava savunma sisteminde büyük bir açık var. Elimizdeki F-16’lar ömrünü çoktan tamamladı, yenilerini ya da F-35’leri alabilmemiz için S-400 hikayesinin kesinlikle bitmesi gerekiyor.
Bu füzeleri başka bir ülkeye mi gönderir, yoksa Rusya’ya iade mi ederiz bilemem. Kim bilir belki de turşusu kurarız bu S-400’lerin…