• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Hürriyet'ten ayrılan Mehmet Y. Yılmaz: Türkiye diktatörlüğe çok yakın

27/09/2018 10:27

 

Eylül başında Hürriyet’ten ayrılan deneyimli gazeteci Mehmet Y. Yılmaz, “İslâm ve demokrasi bir arada olamıyor. AKP ideolojisinin istediği bizim yok olmamız. Türkiye diktatörlüğe çok yakın” dedi.

Yılmaz, journo’dan Nilay Örnek’e konuştu.


Söyleşiden satırbaşları şöyle:

Ayrılık süreci:  Geçen sene Cumhurbaşkanı 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda resepsiyonu Kuran-ı Kerim’le açtı biliyorsun. Ben de bir yazı yazdım. Laik devletin töreni laik olur. Ve Recep Tayyip Erdoğan bu yazıya çok sinirlendi. Sinirlenince Aydın Doğan’ı aradı; bizzat. Aydın Doğan da çok zor durumda kaldı. Buna gönlüm razı olmadığı için, “Ben bir süre izin yapayım. Yazı yazmayayım bu ara. Sakinleşsin ortalık, bir süre sonra yeniden başlarım” dedim. Bir süre yazı yazmadım. İzin yapayım, ortalık sakinleşir diye düşündüm. İki üç ay sonra da “Siniri geçmiştir artık yazmaya başlayayım” diye düşündüğümde o dönemki yayın yönetmeni Fikret Bila, “Üstadım bir konuşalım” dedi. Konuştular Ankara’dan olumsuz haberler gelmiş, kim ne dedi tam bilmiyorum. “O zaman boş durmayayım bari, maaş alıyorum ayıp denen bir şey var” diye düşünerek cumartesi ana gazetede yazdığım türde yazıları pazar ekinde yazmaya başladım. Eylül sonunda ayrılmak istediğimi söyledim Vahap’a (Munyar). O da “Ben aileyle (Demirören) bir konuşayım, başka bir çözüm bulabiliriz belki” dedi. Aile “Beklemesin hemen gitsin” demiş. Ben de hemen şimdi ayrıldım (gülüyor). Ay sonunda ayrılacakken, ay başında ayrılmış oldum.

Bundan sonrası: Hepimiz ya bir yol bulacağız, ya da yapacağız… Tabii yazmaya devam edeceğim, kaçınılmaz olarak. Bildiğim şeylerden devam etmeliyim. Dergi çıkarmayı bilirim, bir sürü dergi çıkardım. Yine onu deneyeceğim… Memleketin gittiği yerle ilgili bir değerlendirme, analiz kitabı yazacağım. Ama yaptığım, yapacağım şeyle ilgili hissettiğim şey şu biraz; memleketi kurtarmak, meslektaşlarımızı kurtarmaktan ziyade, kendi kendimizi tatmin edeceğiz gibi hissediyorum biraz. “Bu yaşta da emekli olunup, evde oturulur mu kardeşim?” deyip kendimizi tatmin etmiş olacağız gibi geliyor.

Ama temel bazı sorunlar var. Bunu nerede basacağım ve bunu nerede dağıtacağım? Bütün baskı ve dağıtım imkânları iktidarın eline geçmiş durumda. İktidarın hoşuna gitmeyen bir şeyin uzun süre basılıp dağıtılması bence artık mümkün değil. Bence birinci sorun bu. İktidarın, AKP ideolojisinin istediği şey, bizim yok olmamız, buharlaşıp uçmamız ama o da olamadığı için işte böyle idare ediyoruz.

İkincisi bunu yaptığımız zaman bu bir sermaye işi. O gazetecilerin para alması lazım. Hadi benim yaşımda olan insanlar, çocuğunu okutmuş olabilir, bir birikimi olabilir belki, idare edebilir. Ama evinin taksidini, çocuğunun okulunu ödeyen insanlar var, bu insanlar düzgün para almak zorunda yaptıkları iş için. Reklamın olmadığı, reklam piyasasının iktidar denetiminde olduğu bir ortam da var. Muhalif gazetelere uygulanan reklam ambargosunu biliyorsun. Karar gazetesine bile reklam ambargosu uygulatan bir iktidardan bahsediyoruz, düne kadar aynı insanlardı. Birazcık bile farklı bir şey söyledikleri için cezalandırılıyorlar. Yani ‘birazcık’. Bu insanların paralarını nasıl ödeyeceğiz?

Okuyucu okuduğunun bedelini ödemek istemiyor. Okuyucu kendi sorumluluğunu, ülkesine, kendi yaşam biçimine karşı sorumluluğunu yerine getirebiliyor mu, bunu istiyor mu? Bu da bir muamma. Bu da önemli bir konu.

Yeni açıkta kaldığı için yazamayanlar da bugün-yarın yeniden bir yerlerde yazmaya başlarlar diye düşünüyorum. Diken’de, GazeteDuvar’da, T24’te, Journo’da, kendi bloglarında bir şekilde okuyorum, okuyoruz.

En kolay, en bilinen, en geleneksel yol ya bir dergi ya gazete çıkarmak veya şimdi internet sitesi kurmak. Ancak işin kötü tarafı böyle bir şeyi besleyecek, buna para vermeye, satın almaya hazır bir okuyucu kitlesi yok. Bu sadece gazetecilerin yetersizliğiyle açıklanabilecek bir şey de değil. Basın faaliyeti nispeten çok daha özgür bir ortamda sürdürülebilirken de nüfusa göre okuyucu azdı, şimdi daha da az. Şimdi böyle bir talep olmayınca, arzın da anlamı yok.

İşte zaten okumaya da hazır değiller gibi bir görüntü de var. Sosyal medyadan edindikleri bilgi kırıntıları insanlara yetiyor. Zaten artık herkes hayata kendi bulunduğu kamptan, o kampın gözlüğüyle bakıyor. Başka bir şey görmüyor, gördüğünde de hoşlanmıyor.

AKP ideolojisi: AKP’nin ideolojisi, islâmcı ideoloji, başka sese tahammülü olmayan bir ideoloji. Dünyanın başka yerlerinde de böyle. Tipik şuna döndük: İslâm ve demokrasi bir arada olabilir mi, olamıyor işte, bir kez daha görmüş olduk.

Türk burjuvazisi: Türk burjuvazisinin en üst, kaymak tabakasına bakarsak, Türkiye’de ekonomik kriz yok, zorluklar var. Domates bilmem kaç liradan bilmem kaç liraya çıkmış. Onlar farkında değil mi kriz olduğunun, farkındalar. İktidarla ilişkilerinde darbe yememek için suyuna gidiyorlar diye düşünüyorum. Medyanın bu duruma getirilmesinde, Aydın Doğan’ın yalnız kalmasında da bu tavrın etkili olduğunu düşünüyorum.

Gazetecilik: Gazeteciliğin bittiğini düşünmüyorum. Gazetecilik dün ortaya çıkmış bir şey değil; ihtiyaçlardan doğuyor. Demokrasi varsa, gazetecilik de bunun ayrılmaz bir parçası olacak. Tabii bugüne kadar yaptığımız, bildiğimiz işi aynen yapabilir miyiz ondan emin değilim. Her şey değişiyor. Gazetecilik de bu değişime ayak uydurmanın sancılarını yaşıyor. Türkiye özelinde değil, genel anlamda tüm dünyada bu var. Türkiye’nin kendine özel problemleri var tabii. Gazetecilik bu dönüşümdeki temel sorunların yarattığı problemleri çözemedi. Çok kısa sürede kâğıda karşı online, sonra mobil araçlar, gazetecilik hep uyum sağlamaya çalışıyor.

Türkiye’deki sorun gazetecilik mesleğinden önce, bir demokrasi sorunu. Bir rejimi diktatörlükle demokrasi arasında bir sarkaç gibi düşünürsen Türkiye’de bizim bulunduğumuz yer, o sarkaçta diktatörlüğe çok yakın. Ve bu nedenle bizim mesleğimizin başka büyük sorunları var. En yeni haberlerden biri; internet üzerinden yayın yapan televizyon tipi oluşumlarının bile artık RTÜK’ten lisans alması gerekmesi. Lisans almak yayın serbestliği sağlamıyor, tersine RTÜK’ün talebiyle bir mahkeme kararı olmaksızın BTK’nın (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) yayını kapatmasına yol açıyor. E şimdi çocuğuna pantolon alamadı diye intihar eden babanın haberini yapan gazetecinin gözaltına alınıp sorgulandığı bir ülkeden söz ediyoruz. Bu varsa zaten, Türkiye’de demokrasinin varlığından söz edemiyor hâle geliyoruz. Demokrasinin olmadığı yerde de, özgür basın faaliyeti olamıyor zaten. Bunun dışında iktidarın medyayı tümüyle kendisine bağlamak için her türlü imkânı kullandığı, gazetelerin devlet bankalarından verilen kredilerle el değiştirdiği, o kredileri alan kişilerin büyük tesadüf eseri her zaman hükümet yandaşı olduğu bir yerdeyiz. Tek sesli bir medya haline gelme durumu. Aynı insanlar bir akşam CNN Türk, bir akşam NTV, bir akşam Habertürk ekranında çıkıyor, aynı şeyleri söylüyorlar ve hemen hemen hepsi iktidarın adamları.

Pişmanlık: Ben kendimle ilgili olarak görevimi düzgün yaptığımı düşünüyorum. Genel olarak. Benimle birlikte çalışan insanlara olanaklar yaratmaya çalıştım. Önlerini açmak için elimden geleni yaptım. Çok başarılı olan insanlar da oldu. Bir sürü gazete çıkardım, satmadım kendimi. Onun için kendimle ilgili iyiyim yani… Haber anlamında da âzamî derecede doğru davrandığımı, davrandığımızı düşünüyorum. Bugün olsa bazı şeyleri eminim ki farklı görüp farklı değerlendirebilirdik. Ama o günün şartlarıyla, bakış açısıyla öyle olması gereken durumlar vardı. Öyleydi.

Kategori:Medya

SON HABERLER

Bilal Erdoğan'dan doğurganlık açıklaması: Yeni bir demografik el bombası şu an ortada

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan “Yeni bir demografik el bombası şu anda ortada” dedi.

Fatih Akın: Ayşe Barım ve Kavala benim filmim yüzünden görüştü

Yönetmen Fatih Akın, menajer Ayşe Barım’ın tutukluluğunu eleştirdi: “O bir menajer, bir yetenek ajansı sahibi ve neoliberal bir kapitalist”

Trump: Pazartesi Putin ve Zelenski'yle görüşeceğim

ABD Başkanı Donald Trump pazartesi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodemir Zelenski ile görüşeceğini açıkladı.

AB: Türkiye'nin Schengen başvuruları arttı, ret oranı düştü

Avrupa Birliği (AB) verilerine göre Türkiye’den yapılan Schengen vizesi başvuruları arttı, ret oranı önceki yıllara kıyasla azaldı.

Grand Kartal yangını: 13 kişiye 1998'er yıl, 19 kişiye 22'şer yıl hapis istemi

Bolu başsavcılığı, 78 kişinin öldüğü Grand Kartal Otel yangınına ilişkin 13 kişi hakkında 1998’er, 19 kişi hakkında da 22 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle dava açtı.

NewsLabTurkey: Türkiye'nin 'dijital gazetecilik akademisi' yayın hayatına başladı
Fişlemede dijital çağı yakaladık: İnternette tv izleyen herkesin bilgileri RTÜK'e gidecek

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 755 gündür hapiste

YAZARLAR

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

Yeşil zeytini neden yemedin Sait?

Ayhan Tinin

Editör eksikliği fazlalık yaratır

Mustafa Dağıstanlı

Anne dediğin başlangıçtır

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Dilsiz bir ülkenin çığlığı

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sırrı Süreyya Önder'in 'Cumhuriyet' eleştirisi üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Berkant Gültekin: Saray, demokrasi musluğunu uygun gördüğüne açacağının sinyalini veriyor

Salih Cenap Baydar: Demokrasinin özü hesap soran vatandaş, hesap veren siyasetçidir

Remzi Özdemir: Türkiye'de en büyük sorun gelir adaletsizliği

Attila Aşut: Arapça sevdalısı siyasetçiler tehlikeli sonuçlar doğuracak sözcükleri kullanırken kılı kırk yarmalı…

Orhan Gazi Ertekin: Aleviler, Kürtlerin kaçınılmaz olarak dahil olacağı anayasal sürece hazırlandılar mı? 

Özgür Orhangazi: Dış sermayeye yapılan ödemeler 2025'in ilk çeyreğinde 6,5 milyar dolara ulaştı

Ender İmrek: Çözüm süreci sağlam hukuki güvenceler, uluslararası gözetim ve toplumsal seferberlikle doğru hatta ilerleyebilir

Orhan Gökdemir: Halk demokrasisine ihtiyacımız var

Umur Talu: Ne iktidar devletinin ne de 'devlet'in özündeki nefret ve şiddet bitiyor

Emin Çölaşan: AKP'li belediyelerde yolsuzluk molsuzluk yok, tertemiz!

Onur Çanakçı: Kronikleşen kriz hali

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×