Birleşmiş Milletler’in (BM) 74’üncü genel kurulunda konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘Dünya beşten büyüktür’ sözünü tekrarlayarak, nükleer silahların ya herkese yasak ya da herkese serbest olmasını istedi. Erdoğan, 2015’te Bodrum açıklarında yaşamını yitiren Aylan Kürdi bebeğin fotoğrafını gösterip Suriyeli sığınmacıların çabuk unutulduğunu belirttikten sonra ‘güvenli bölge’ye 2 milyon Suriyeliyi yerleştirmek istediklerini açıkladı.

Erdoğan’ın konuşmasından bölümler şöyle:
Dünya beşten büyüktür
“Bugün dünyamızda, ne hakların, ne de sorumlulukların gerektiği gibi paylaşılmadığı ortadadır. Adaletsizlik ise istikrarsızlığı, güç mücadelelerini, krizleri, israfı beraberinde getiriyor. Halbuki şu an içinde bulunduğumuz kurum, İkinci Dünya Savaşı sonrası, işte bu adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla kurulmuştu. Oysa bugün, uluslararası camia, geleceğini tehdit eden terör, açlık, sefalet, iklim değişikliği gibi sorunlara kalıcı çözüm üretme kabiliyetini giderek yitiriyor. Dünyanın bir tarafı yüksek refah seviyesi ve lüks içinde hayatını sürdürürken, diğer tarafta açlığın, sefaletin, cehaletin kol gezmesi kabul edilemez. Dünyanın şanslı bir azınlığı, dijital teknolojiyi, robotları, yapay zekâyı, obeziteyi tartışırken, 2 milyarı aşkın insanın yoksulluk, bir milyara yakın insan açlık sınırının altında yaşıyor olması çok acıdır. Şayet her birimiz güvende değilsek, hiçbirimizin güvende olamayacağı gerçeğine sırtımızı dönemeyiz. Bu kürsüden yıllardır insanlığın kaderinin, sınırlı sayıdaki ülkenin ihtiyarına bırakılamayacağını söylüyorum. Burada sizlerin huzurunda tekrar ediyorum. Dünya beşten büyüktür. Zihniyetimizi de kurumlarımızı da kurallarımızı da değiştirme zamanı çoktan gelmiştir.
Nükleer ya herkes için yasak, ya herkes için serbest olmalı
Nükleer silahlara sahip olanların, nükleer silahı olmayanları özellikle tehdit ediyor olması anlamlıdır. Nükleer güce dayalı kitle imha silahlarının tümden yok edilmek yerine, her krizde bir koz olarak ortaya konması, herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Bu güç ya herkes için yasak, ya herkes için serbest olmalıdır. Gelin insanlığın huzurlu geleceği için bu sorunu bir an önce adalet temelinde bir çözüme kavuşturalım. Dakikada 13 kişinin hava kirliliğinden öldüğü, küresel ısınmanın dünyamızın geleceğini tehdit ettiği bir dönemde, bu sorunlara hiçbirimiz bigâne kalamayız.
Aylan bebeği dünya çabuk unuttu
Yaklaşık 1 milyon insanın ölümüne, 12 milyonu aşkın insanın yerinden edilmesine, bunların yarısının da ülke dışında yaşamak zorunda kalmasına yol açan Suriye krizini artık sona erdirmenin zamanı gelmiştir.
Ülkemizdeki sığınmacıların üç milyon 650 binini komşumuz Suriye’den gelenler oluşturuyor. Yani şu an New York şehir nüfusunun yarısı kadar Suriyeli kardeşimizi topraklarımızda misafir ediyoruz. Türkiye sekiz yılda sığınmacılar için 40 milyar dolar harcama yaptı. Avrupa Birliği’nden gelen destek ise sadece 3 milyon avro.
Ülkemize gelen sığınmacılardan 365 bini, Suriye’de güvenli hale getirdiğimiz bölgelere geri döndü. Nereye? Cerablus’a. Suriyeli sığınmacıların yarıya yakını 18 yaşın altındadır. Ülkemiz topraklarında doğan Suriyeli çocuk sayısı ise 500 bine yaklaşmıştır. Biz bunlara sadece barınma değil, eğitim ve sağlık başta olmak üzere, her türlü imkânı sağlıyoruz. Buna karşılık dünya, canlarını kurtarmak için çıktıkları yolculukları ya Akdeniz’in karanlık sularında ya da sınırlara gerilen tel örgülerin önlerinde sonlanan milyonlarca mazlumu maalesef çok çabuk unuttu. Özellikle işte gördüğünüz gibi Aylan bebeği dünya çok çabuk unuttu. Unutmayın ki bir gün ola ki aynı durum sizlerin de başına gelebilir. Çünkü Aylan bebekler bir değil, binler, milyonlar. Bütün bunlara karşı tedbirimizi almak durumundayız.

Kıbrıs
Kıbrıs meselesi 50 yıldan uzun süren müzakerelere rağmen, Rum tarafının uzlaşmaz tavrı sebebiyle çözüme kavuşamamıştır. Rum tarafı, Kıbrıs Türkleri ile siyasi gücü ve refahı paylaşmayı reddeden, adaletsiz ve hakkaniyetsiz bir dayatma siyaseti izliyor. Türkiye, derin tarihi ve kültürel bağlara sahip olduğu Kıbrıs Türk halkının garantörüdür.
Doğu Akdeniz
Doğu Akdeniz’de, hem Türkiye’nin, hem de Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını sonuna kadar koruyacağız. İş birliğini ve adil bir paylaşımı esas alan her türlü teklife ise kapımız sonuna kadar açık olmaya devam edecek.
İsrail, neresidir?

Ben merak ediyorum. Bu İsrail neresidir? Acaba, bu İsrail’in toprakları nereleri kapsıyor? 1947’de İsrail neresiydi, bunun ardından 1949, 1967’de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi? İsrail doyuyor mu? Hayır doymuyor. İsrail şimdi de kalanını almanın gayreti içerisinde. Peki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Birleşmiş Milletler’in, İsrail’le almış olduğu kararlar var. Bu kararlar uygulamaya geçiyor mu? Hayır geçmiyor. Peki o zaman Birleşmiş Milletler ne işe yarıyor? O zaman bu çatının altında bizler aldığımız kararlarla tesirli olamıyorsak, adalet nerede temerküz edecek? İşte sıkıntımız burada. Mevcut İsrail yönetimi, bu cinayetlerinin yanında, Gazze’deki insanlık dışı abluka, yasadışı yerleşim faaliyetleri, Kudüs’ün tarihi ve hukuki statüsüne yönelik saldırıları gibi eylemleriyle, uluslararası hukukun ötesinde, insanlığın tüm değerlerini ayaklar altına alıyor.”