
Meşerret Şerbetçi
@dikencomtr
meserretserbetci@diken.com.tr
Tam 15 yıl önce bugün Türk televizyonlarında bir kurşun sesi, herkes ekran başında ne olacak diye bekliyor. Bihter Ziyagil ‘korkak’ Behlül Haznedar’ın gözleri önünde kalbine bir kurşun sıkıyor.
Bir dizinin hikâyesi böylece bitiyor bitmesine ama Aşk-ı Memnu fenomeninin ortaya çıkışı da bu ana dayanıyor.
Sahi 15 yıldır bu halk niye tekrar tekrar Aşk-ı Memnu izliyor?

Rahmetli Halit Ziya Uşaklıgil mezarından kalkıp bu başarıyı görse çok duygulanırdı hatta belki bir iki damla yaş süzülürdü gözlerinden. Ne de olsa Servet-i Fünuncu adam (bilmeyenler açsın okusun, öğrensin Servet-i Fünun’u).
Zamanında Madam Bovary’den etkilenip yazdığı bu romanıyla edebiyat çevrelerinin dikkatini çeken Halit Ziya elbette ki 110 yıl sonra böyle büyük bir başarıyı tahayyül etmemiştir.
Ama olan oldu, iyi bir ekip herkesin kendini özveriyle verdiği bir iş Türk televizyon tarihinin merkezine oturdu.
Tabii diziyi her yaz yayınlamaya başlayan Kanal D’nin tekrar silahıyla bu yapımı seyircinin zihnine kazımış olması pek mümkün başka bir senaryo.

Aşk-ı Memnu’yu ben daha yayınlanmadan küçük kesitler halinde verilen tanıtım fragmanlarından hatırlarım. Adnan bey küçük kızına evleneceğini söylediğinde Nihal’in gözünden birkaç damla yaş dökülür.
Neyse gelelim ekibe…

Selçuk Yöntem ve Zerrin Tekindor’un geniş kitlelerce bu kadar benimsenip sahiplenildiği başka bir iş oldu mu, bilmiyorum.
Beren Saat’in hâlâ seyircinin gözünde Bihter olarak kalması ve Kıvanç Tatlıtuğ’la aralarındaki uyum. Kastın ne kadar özenerek ve düzgün yapıldığının bir kanıtı (İkilinin bu uyumu Netflix’in de gözünden kaçmadı, 2023’te ‘İstanbul için son çağrı’ adında bir film çekildi).
Mekandan görüntü yönetimine kadar gösterilen emeğin bir TV fenomeni yaratması kaçınılmaz gerçek.

Senaryo koması
Ama şöyle bir durum var ki dizinin senaristleri nasıl oluyor da aynı anda Yaprak Dökümü dizisinin de senaryosunu yazıyor.
Böyle bir şey mümkün olabilir mi, çünkü Yaprak Dökümü 2006-2010, Aşk-ı Memnu’ysa 2008-2010 döneminde yayınlanıyor.
Yatıp kalkıp 24 saat senaryo mu yazmışlar yoksa başlayıp sonradan ayrıldıkları işten adları mı kaldırılmamış mı, birilerinin emeğine mi çökülmüş, garip şeyler mi olmuş veyahut düpedüz senarist tekelleşmesi mi bilemiyorum.
Ama ortada eli yüzü düzgün bir iş var, Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu’nun bu noktada hakkını yiyemem.
Diziden bahsedeceksek biraz da kadın karakterlerden söz edelim.
Masum, küstah, fettan ya da aşık, zayıf, savrulan kadınlar
Bihter aşık olup (Behlül’ü kast ediyorum) annesi Firdevs Yöreoğlu’nu çıldırtsa da aslında akıllı, ne istediğini bilen biri olarak gösteriliyor. Sonra tam emin olmadan bir inat uğruna yaptığı evliliği, hiç aşık olmaması gereken birine aşık olmasıyla başına yıkılıyor.
Dizinin başlarında güçlü bir karakter olarak gösterilen bu kadın çöktükçe çöküyor. Madam Bovary romanındaki başkarakter Emma’yla biraz kaderi benziyor. Yoksa Bihter’in tek istediği sırtında bir kambur olan evliliğinden ve yalanlardan kurtulmak. Bir de aşık olduğu Behlül’le yeni hayat kurmak. Bihter olabildiğince kadın, dişi ve gerçektir.
Behlül de bir bakıma öyle (Sayın okuyucu erkek diye normalde yermem gerekir, beni tanıyanlar bilir ama yapmayacağım). Yaşadığı yasak aşktan pişman olması, sevdiği kadından uzaklaşması sonunda ona çocukluğundan beri aşık kuzeni Nihal’in gerçek sevgisini görmesi ve doğru olduğunu düşündüğü ilişkiye tutunması onun da ne kadar insani bir yerden yazıldığını siyah beyaz değil de gri bir karakter olduğunu ortaya koyuyor.

Üç yansıma
Adnan bey hakkında çok konuşmayacağım, etrafında o kadar dengi varken genç bir kadını tavlama derdine düşmüş, mezarlıkta evlilik teklif edecek kadar çapsız orta yaş sendromunda bir adam.
Firdevs, Arsen ve Matmazel ise dizide en sevdiğim karakterler.
Arsen kimseye müdana etmeyen asil duruşlu bir kadınken, Matmazel Deniz nahif, duygusal entelektüel bir kadın.
Firdevs Yöreoğlu’ysa fettan, zeki ve çekici tüm femme fatale özellikleri bünyesinde toplamış birisidir.
Kısaca bu üç kadın feminist bir yerden bakacak olursak bir kadının aynadaki üç tezahürü/yansıması gibidir.
Nihal (evin kızı) Beşir, Cemile (hizmetliler) edilgen ve basit karakterlerken Firdevs, Bihter, Adnan hikayeyi sırtlayan diğerlerinin kaderini de peşi sıra sürükleyen kişiler olarak karşımıza çıkıyor.
Peki hiç sordunuz mu: Bu dizi niye bu kadar başarılı oldu?

Buna net bir yanıt vermek zor. Belki kanalın diziyi sürekli tekrar tekrar vermesiyle ilişkili. Belki aşırı güçlü bir uyarlama olmasıyla. Çok güçlü oyuncu kadrosu, senaryo, çekim kalitesi vb. bir sürü sebep. Ama sanırım dizi ekibinin en önemli özelliği o dönem ellerindeki şansı çok iyi kullanıp böyle bir işi çekebilmiş olmaları.
Şu an bu siyasi konjonktürde bu işi çekmek sizce mümkün mü değil, bakın Şakir Paşa dizisinin başına gelenlere?
Zamanında sevişme sahneleri, yasak aşk konusuyla yerden yere vurulmuş bu dizi tek atımlık kurşunu tam hedefe isabet ettirmiş bir projedir benim nezdimde. Keşke daha çok böyle popüler kültür işleri olsaydı. Şimdi televizyonlarda sinirlenip kumandayı fırlatacağımız diziler dönüyor ve kimse abuk subuk işlerin yüzüne bakmıyor demek isterdim, o dizilerin reytinglerini görmeseydim eğer.
Son olarak bu dizi öyle bir işti ki diziyi gayriahlaki bulan AKP’li vekiller bile o akşam Meclis’te ayan beyan final bölümünü izlediler.
Artık bu dizinin helvasını kavuralım
Bu yazıyı Bihter Ziyagil’in ölümsüz tekerleme gibi sözleriyle noktalamak isterim:
“Tabi siz anneleri tarafından size emanet edilen çocuklara her bakımdan yetersiz gördüğünüz bir kadının annelik etmesine şiddetle karşısınız ama…”
Bihter Ziyagil’in ruhuna helva kavurmak isteyenler için irmik helvası tarifi:
Tereyağını tavada eritip irmiği ekleyin, üç dakika kavurun. Daha sonra kısık ateşte de üç dakika kavurun. İrmiğin rengi koyulaşınca şekeri ekleyin, dört dakika şekerle pişirin. Şekerle kavrulurken rengi çabuk koyulaşacağı için dikkat edin. Toplam 10 dakika kavurduktan sonra ocağı kısıp suyu ekleyebilirsiniz. Sıcaklığı artırın, su hemen kaynayacaktır. Daha sonra altını kapatın suyu çekip kıvamını bulmasını bekleyin. Konu komşuya ufak tabaklarda Bihter Ziyagil’in helvası diye dağıtın, zaten herkes o akşam birinci sezon birinci bölümden tekrar başlar. İzlemeyenler de Kanal D’de tekrar bölümüne mutlaka denk gelir.