Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
İktidar mahallesinde bir gerilimin büyümekte olduğu sır değil. Hem ittifak ortakları arasında bir sürtüşme söz konusu hem de AKP içinde Erdoğan sonrası döneme ilişkin yer kapma mücadelesi ve bunun semptomları var.
Özellikle bir süredir, emsallerine yakın dönemde rastlamadığımız sızıntılara şahitlik ediyoruz. Bunlardan en öne çıkanı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Erdoğan’ın, Trump’ın oğluyla Dolmabahçe’de görüşme yaptığına ilişkin sözleriydi. Erdoğan “Sağır duymaz uydurur” dedi ama gelişmeler Özel’in anlattıklarıyla birebir örtüştü.
Sürecin en sansasyonel çıkışlarından biri ise Dışişleri Hakan Fidan’dan geldi. Bakan Fidan, “KAAN’ın motorları Amerikan Kongresi’nde bekliyor, lisansı durmuş durumda. O lisansların hayata geçip motorların gelmesi lazım ki KAAN’ların üretimi başlayabilsin” diyerek ortaya adeta bir bomba bıraktı. Çünkü iktidar, bu uçakların F-16 ve F-35’lerin yerini alacağını söylüyordu.
Ancak Fidan’ın açıklaması, ABD’nin ürettiği uçakların yerini alacağı söylenen uçakların da ABD’nin onayıyla yapılabildiğini gösterdi.
Bu, iktidar açısından öylesine sorunlu bir açıklamaydı ki Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Fidan’ı düzeltmek zorunda kaldı. Görgün, “KAAN savaş uçağımızın teslimat takviminde bir gecikme bulunmamaktadır” dedi.
İktidar, dışarıya vermeye çalıştığı imajın aksine yekpare bir siyasi yapı değil. Devlet mekanizması da aynı şekilde… Yukarıdaki örnekler, alan mücadelesi ve paylaşım rekabetinden türeyen sistemsel uyumsuzluğun görünen krizleri.
Erdoğan’ın etrafında yaşanan ve farklı noktalara sirayet eden bu güç savaşı, er ya da geç daha sert bir karşılaşmaya dönüşecek. Muhalefetin baskısı ve halkın etkin mücadelesi, sürecin en belirleyici unsurlarından biri olacak.