• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sünni dünyanın liderliğinden bekçiliğine!

11/09/2014 08:12

 

NURAY MERT sonNURAY MERT

Askeri müdahalelere her zaman karşı oldum. 11 Eylül’den sonra Afganistan, daha sonra Irak işgaline karşı çıktım. Filistin’de İsrail’in askeri operasyonlarına da, 2006’daki Lübnan saldırısına da, Türkiye’nin Kürt bölgesine askeri operasyonlarına da, NATO’nun Libya müdahalesine de, Fransa’nın aynı günlerdeki Fildişi Sahili’ne askeri müdahalesine de, benzerlerine de…

Siyasal sorunların, toplumsal isyanların askeri müdahaleler ve güvenlikçi politikalarla çözülebileceğini hiç düşünmedim, düşünmüyorum.


‘Savaşa karşı koalisyon’ kurulamadı

Son olarak, İŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonun bölgeye barış ve huzur getirmeyeceği de belli. Ancak, cinayet pornografisine dönmüş, insanlık dışına taşmış bir hareket söz konusu olduğunda tavır almak artık eskisi kadar kolay değil.

Tam da bu nedenle, artık, ne küresel düzeyde, ne Türkiye’de ‘savaşa karşı koalisyon’ kurulamadı, yeni bir ‘müdahaleye hayır’ diye sokağa çıkacak kimse kalmadı.

İşin içinden sıyrılmak kolay değil

Geldiğimiz noktada, Batı dünyasında sol liberaller, İŞİD’i doğuran nedenlerin göz ardı edilmesine, şeytanlaştırmadan ibaret bir siyasete ve böylece askeri müdahaleleri maşrulaştırmaya karşı çıkabiliyor. Aynı durum bizler için de geçerli. Hepsi bu. Ama artık, kendimizi böylesi muğlak ve muğlak olduğu için konforlu bir alana çekerek, işin içinden sıyrılmak bana doğru gelmiyor.

11 Eylül’den bu yana, İslam adına yapılıp edilen korkunç işlerden tüm Müslümanları ve hatta İslam dinini sorumlu tutma yaklaşım ve siyasetlerine karşı çıktım. Böylesi düpedüz haksızlıktı, dahası askeri müdahalelere zemin hazırlama işlevi görüyordu.

Açık bir tartışma yok

Ancak, karşı çıkmak, ama orada durmamak gerekiyordu. Haklı olarak, Kaide gibi örgütlerin İslam’ı ve Müslümanları temsil etmediğini ileri sürüyoruz. Ama, artık Müslümanlar/Müslümanlık adına konuşan herkesin, bu konuda daha açık bir tartışmaya girmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ne yazık ki durum bu değil. Kaide’ye bile ılımlı dedirtecek bir savrulma hareketi olan İŞİD konusunda Türkiye’de, İslamcı-muhafazakar çevrenin böylesi bir tartışmaya, hala son derece uzak durmasına şaşırmadım desem yalan olur. Bu çevrenin İŞİD ideolojisine yakın olmadığını/olamayacağını biliyoruz. Ama bakıyorum da İŞİD değerlendirmeleri fazlasıyla ‘soğukkanlı’ ve ‘analitik.’

Hesaplaşmadan olmaz

İŞİD’i doğuran sebeplerin dini referanslardan çok siyasi gelişmeler ve çatışmalar olduğu doğru. Ama nihayetinde birilerinin bir dini referans alarak işlediği cinayetler sözkonusu olduğunda en çok itiraz etmesi gerekenin o dinin mensupları, dahası o dini referansları siyasetlerinin temeline oturtanlar olması gerekmiyor mu?

Solcular olarak, ömrümüz, Sovyetler’in sosyalizm adına düşürdüğü kara lekeler üzerinden hesap vermekle geçmedi mi? Stalin’in yaptıkları sosyalizmi karşı konulamaz biçimde lekelemedi mi, kendine sosyalist diyen herkesin bu tarihsel deneyimle hesaplaşması gerekmedi mi? Her sosyalist, Stalinci ve benzeri sol diktatörlerden yana değildi ama, doğrusu sosyalizm adına işlenen cinayetlerle bir şekilde hesaplaşmaktı. Dahası, ‘sosyalizm’i gözden düşüren, bu hesaplaşmadan kaçanlar oldu.

İslam dünyasının, daha doğrusu İslamcı hareketlerin de, artık bu hesaplaşmayı yapması gerekiyor. İŞİD’in hilafet iddiasına karşı, kırk dereden su getirmeden, ‘Bu adamların İslam’la alakası ne olabilir ki, hilafet iddialarını ciddiye alalım?’ demek bu kadar zor muydu? Böylesi bir hareketin iddiasını ciddiye alıp ‘Hilafetin şartları oluştu mu?’ diye tartışmak bile zul sayılmalı değil miydi?

Batı icadı mı!

Diğer taraftan, ‘İŞİD aslında Batılı güçlerin, İslam dünyasını yıpratmak, bölgeye müdahale etmek için icat ettiği bir oluşumdur’ tezine ne demeli? Müslümanların, Arapların, Türklerin, Kürtlerin, Farsların, diğerlerinin başına gelen her şeyin müsebbibinin Batılı güçler olduğu tezinin kendisi bir zavallılık itirafı değilse nedir?

Tüm bu bahsi geçen toplumlar, halklar, bu kadar aciz midir? Bizlerin olan bitende mükellefiyetimiz yok mu, neden Müslüman halklar hep ‘kandırılıyor’, ‘ifsat ediliyor’, bölünüyor, yönetiliyor? Kandıran varsa kandırılan da var demektir ve bu mesele hiçbir zaman çok da masum bir ilişki değildir. İşin esası nedir diye sorgulamak gerekmiyor mu?

Kolaycı ve bir o kadar da aşağılayıcı bir hikaye

En sıradan ve en yaygın iddialardan başlayalım; Ortadoğu’nun bir yüzyıldır Batılıların çizdiği sınırlarda yaşadığı, parçalandığı, bölündüğü vs. kolaycı ve bir o kadar da aşağılayıcı bir hikaye. Osmanlı’nın yıkılışı ve parçalanması meselesini çözmek isteyen, Osmanlı tarihi okusa daha anlamlı bir iş yapmış olur. Dahası, Birinci Dünya Savaşı’na gelinene kadar, çözülme son noktasına zaten varmıştı.

Tabii, işin daha sonrası da var; ne yaptı bu ‘yapay sınırlara mahkum edilmiş’ toplumlar? Yok öyle ‘Laik-Batıcı diktatörlükler toplumları esir aldı’ diye ezberden gitmek. Bu esnada İslamcı hareketlerin ne yaptığını merak eden var mı? Varsa hemen söyleyeyim; Soğuk Savaş’ın ‘kömünizmle mücadele’ siyasetine eklemlendiler, şimdi şikayet ettikleri ABD başta, Batılı güçlerle ittifak edip onlara yaslanarak Arap milliyetçiliğine, sosyalizme ve hatta ‘solculuk’ diye her türlü hak ve eşitlik mücadelelerine savaş açtılar. Müslüman coğrafyaya müdahale ediyor diye şikayet edilen Batılı güçler, aslında birçok kez ‘müdahaleye’ davet edildi.

Hala öyle değil mi? ABD ve Batı dünyası, Suriye’de muhalefete daha fazla destek vermedi, sonra da doğrudan müdahale etmedi diye sızlananlar kimler? İŞİD’in meydan bulmasının sorumlusu olarak bile ‘Batı müdahalesizliği’ gösterilmeye devam edilmiyor mu?

‘Kandırma’ya gerek var mı?

Bu denli tutarsızlık içinde çırpınan toplumları, ülkeleri, halkları ‘kandırma’ya gerek kalıyor mu? Bırakın her şeyi bir yana, Müslüman ülkeler diye, daha fazla para ve kazanç uğruna her gün iş cinayetleri işlenen ülkelerden bahsediyoruz. Sadece Türkiye’den söz etmiyorum, Katar’da resmen köle koşullarında çalışan ve ölen binlerce yabancı işçi yıllardır gündemden düşmüyor… Bu liste çok uzun. Kim bu ‘masum Müslüman’ toplumları ‘Para delisi olun, insanlıktan çıkın’ diye kandırıyor?

Düşünüp taşınma vakti

‘Batı dünyası masum, ortada binbir hesap kitap yok’ demiyorum. Müslüman toplumların, en iyi ihtimalle, onlardan farkı yok diyorum. Sadece daha güçsüz oldukları için suçu Batılı güçlere yükleyip kendi kabahatlerini bastırmaya çalışıyorlar, diyorum. Geçin bunları bir kalem, sadede gelelim diyorum.

Zaten ben demesem de daha güçlü olanlar diyor. NATO zirvesinden önce mesajı geldi; ‘Bizi bu işe bulaştırmayın demek yok, sizi dinliyoruz, her şeyi biliyoruz’ denilmiş olmadı mı? Sünni dünyanın liderliğinden, bekçiliğine, hatta sınır bekçiliğine dönülmüş olmuyor mu? Sahi tüm bunlar neden böyle diye düşünüp taşınmanın vakti gelmedi mi?

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Nuray Mert

SON HABERLER

Beyin ameliyatında klarnet çaldı

Denise Bacon, beyin stimülasyonu tedavisi görürken klarnet çaldı. 65 yaşındaki kadın tedavinin sonuçlarından ‘çok memnun.’

ABB konser iddianamesi kabul edildi

Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) odaklı konser soruşturmasında 14 kişi hakkında hazırlanan iddianame mahkeme tarafından kabul edildi.

Kreşte üç yaşındaki çocuğu ısıran bakıcı tutuklandı

Edirne’de özel bir kreşte üç yaşındaki çocuğu ısırdığı iddiasıyla gözaltına alınan çocuk bakıcısı tutuklandı.

Atletico Madrid öfkeli: Arsenal rakibine su vermedi

UEFA Şampiyonlar Ligi’nde bugün oynanacak Arsenal-Atletico Madrid maçı öncesinde soyunma odasında su krizi çıktı. İspanyollar öfkeli.

Rekor: Arap tayı 'Hızlı Yasin' 10,5 milyon liraya satıldı

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) açık artırmasında Arap tayı ‘Hızlı Yasin’ 10,5 milyon liraya rekor bedelle satıldı.

IŞİD'e ebelik edenler şimdi cellatlığa soyundu
Her an hepimiz çakılabiliriz: Türkiye'deki her 100 asansörden 91'i 'sakat'!

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 912 gündür hapiste

YAZARLAR

Kıbrıslı Türkler yıllardır tepeden inşa edilen vesayet düzenini sandıkta çökertti

Mete Hatay

Kıbrıs'ta kim kazandı, kim kaybetti?

Cenk Mutluyakalı

Görünmeyen iletişim: Kokuyla konuşan zihin

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Ah ödüller vah ödüller!

Ayhan Tinin

Sohbeti seven dikenine katlanmaz

Mustafa Alp Dağıstanlı

Büyük restorasyon ve Zizek'in 'utanmazlığı'

Göksun Yazıcı

5 bin yıllık ekmeğin izinde

Nazlı Pişkin

GÜNÜN 11’İ

Mehmet Şakir Örs: Hemen hiçbir ülkede asgari ücret bizdeki kadar önem taşımaz

Ümit İnatçı: Yalnızlık ne mutlak bir iyilik ne de kaçınılması gereken bir kötülüktür

Fehmi Koru: Yalnızca Ersin Tatar kaybetmedi, AK Parti iktidarı da kaybeden tarafta

Ayça Söylemez: Kokain veya meth gibi maddelerin tehlikesine odaklanmışken, fentanil 'yan tehlike' olarak karşımızda duruyor

Haluk Şahin: İşe bak, 2025 yılında da Kıbrıs yazısı yazmak varmış!

Ali Akay: 18'nci İstanbul Bienal'inde karşımıza bir ayağı eksik sıkıntılı bir dünya ortamı çıkıyor

Kamil Tekin Sürek: Devletlerin silahlanmaya ayırdıkları bütçe sürekli artıyor

Alaattin Aktaş: Ekim aylarının klasiği, enflasyon oranının yüksek gelmesidir

Orhan Uğuroğlu: Yerel seçimde öyle bir Osmanlı tokadı yedi ki, sesi sarayın tüm odalarında yankılandı

İbrahim Kiras: Türkiye'nin mevcut siyasi yapısı AB'yle iş birliğinin derinleştirilmesine müsait değil

Soner Yalçın: Kıbrıs'taki sandıktan gayrimeşru işlere duyulan öfke çıktı

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×