• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Hata mı, kasıt mı?

21/02/2016 20:38

 

levent gultekin kelle

LEVENT GÜLTEKİN

acikcenk@gmail.com


Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi, “Ülke beka sorunuyla karşı karşıya.”

Bu aşamaya nasıl gelindiğini hepimiz biliyoruz. Yapılanlar, söylenenler… hepsi bütün dünyanın gözü önünde oldu.

Gazeteciler, yazarlar, akademisyenler… aklıselim herkes iktidarın Suriye meselesinde benimsediği politikalarla böyle bir felakete sürükleneceğimizi baştan beri yazdı, söyledi.

Aynen Gabriel Garcia Marquez’in ‘Kırmızı Pazartesi’ romanındaki gibi bir cinayetin işleneceğini kasabada herkes biliyordu ama kimse bir şey yapmıyordu. Ve sonunda katil herkesin bildiği o cinayeti işliyordu.

Türkiye’de de benzer bir cinayete tanıklık ettik. Fakat iktidar uyarılara kulak asmadı. “Yanlış yapıyorsunuz” diyen herkesi susturdu, dışladı. Düşman ilan etti.

Şimdi korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız.

Bunca ‘yanlış’ peş peşe nasıl yapılır?

Tüm bunlar ‘iktidarın yanlışlarının sonucu’ diyerek geçiştiremeyiz.

Çünkü öyle işler yaptılar, öyle politikalar uyguladılar ki, iktidar kendi ülkesine zarar vermek isteseydi ancak böyle davranırdı.

Geldiğimiz noktada izah edilmesi gereken bir durum var.

Nasıl olur böyle bir şey? Bunca ‘yanlış’ peş peşe nasıl yapılır? Ülkeyi yönetenler, ülkenin çıkarının nerede olduğunu nasıl göremez?

Hadi diyelim ilk adımda göremediniz ikinci, üçüncü, dördüncü… yirminci adımda da mı göremediniz?

Politikalarınızın ülke aleyhine sonuçlar doğurduğu görülmeye başladığı halde niçin değiştirmediniz?

Üstelik kendi ‘yanlışlarınızın’ neticesinde ortaya çıkan tabloyu bahane ederek ülkeyi daha da büyük bir bataklığa sürüklemek istiyorsunuz.

Esas soru

“Türkiye’yi Suriye yapmak istiyorlar. Bu nedenle gerekirse savaşı bile göze almalıyız” diye akıl almaz bir bahaneyle ülkeyi ateşe atmaya çalışıyorsunuz.

Suriye’yi bu hale kim getirdi?

Savaşın en ateşli taraftarı, destekleyicisi siz değil miydiniz? Hatta müdahale etsin diye ABD’yi harekete geçirmek için çaba göstermediniz mi?

Suriye meselesini çözmek için yapılan uluslararası her toplantının sonuçsuz kalması için elinizden gelen her şeyi yaptınız.

Şimdi kalkmış “Suriye’yi bu hale getirenler” diye ipe sapa gelmez bahaneler uyduruyorsunuz.

Esas soru: Ülkeyi felakete sürükleyen bu politikaları kararlılıkla neden sürdürdünüz? Uyarıları, itirazları niçin dikkate almadınız?

Mesela gidişatı gören herkes “Savaşı körüklerseniz Suriye parçalanır. Parçalanırsa orada bir Kürt devleti kurulur” dedi, duymazdan geldiniz. Neden?

Üstelik tam tersine adeta Suriye parçalansın diye elinizden gelen her şeyi yaptınız.

Yeni koşullarda da PYD etkinlik kazandı.

Hem Kürtlerin bağımsızlığına zemin hazırlayan politikalar uyguladınız hem de PYD’yi bahane ederek ülkeyi yeni felaketlere sürüklemek istiyorsunuz. Niçin?

PYD Türkiye için tehlikeli bir oluşumsa onlara yapılan silah sevkiyatına niçin aracılık ettiniz?

Suriye’nin bölünmesini Kürtlerin devlet olmasını istemiyorsanız Suriye’nin bütünlüğünü koruyacak tek formül olarak görülen Esad’lı geçişe niçin karşısınız?

Kaldı ki Suriye’de Kürtlerin özgürlüklerini kazanmasından size ne? Niçin rahatsız oluyorsunuz? Irak Kürdistanı ile dost oluyorken Suriye Kürtlerini niye düşman görüyorsunuz?

Hem PYD’yi istemiyorsunuz hem de Suriye’nin bütünlüğünü koruyacak Esad formülüne karşısınız.

Nasıl oluyor bu? Hangi akıl, hangi mantık bu yaptıklarınızın basit bir hatadan ibaret olduğunu söyleyebilir?

Bu kadar cahil olamazsınız

Sadece dışarıda değil, yangını büyüten ‘yanlış’ politikaları içeride de inatla sürdürdünüz.

Mesela barış süreci.

Herkes, “Ortadoğu giderek karışıyor. Eğer barış sürecinde süratlice yol kat etmezseniz bu mesele içinden çıkılmaz bir hal alacak” diye adeta size yalvardı.

Fakat kimseyi dinlemediniz.

Demokratik hak ve özgürlükleri sağlayacak, barışı tesis edecek tek bir somut adım atmadınız.

PKK’nın şehirleri silah deposuna çevirmesini beklediniz.

O dönemde “PKK şehirlerde silah depoluyor” diye uyaranları ‘Barış sürecini bozmak istiyor’ diyerek linç ettiniz.

Sonunda olan oldu çatışmalar yeniden başladı.

Şimdi “PKK ile mücadele ediyoruz” diyerek yakıyorsunuz, yıkıyorsunuz, bodrum katlarında insanları katlediyorsunuz.

30 yıllık tecrübe bize gösteriyor ki çatışmalardan kazançlı çıkan yalnızca PKK.

Buna rağmen bu yaptıklarınızın PKK’ya yaradığını göremeyecek kadar cahil olamazsınız.

Tüm bu politikalarınızla Suriye’de PYD’yi, Türkiye’de PKK’yı büyütmek için özel bir gayretiniz var gibi. Diğer taraftan bunların güç kazanmasını bahane ederek ülkeyi yeni felaketlere sürüklüyorsunuz.

Türkiye kaybederken, siz hep kazanıyorsunuz

Tüm bu yaptıklarınızı ‘yanlış politika’ ile açıklayamayız. Çünkü hiçbir iktidar kendi ülkesine zarar verecek bu kadar yanlışı peş peşe yapamaz. Üstelik sonuçlarını gördüğü halde ‘yanlışta’ bu kadar ısrarcı olamaz.

Sizinkisi başka bir şey.

Durup durup arı kovanına çomak sokuyorsunuz. Sonra da ülkeye saldıran arılarla kavga ediyorsunuz. Bu arada insanlar ölüyor. Ülke yara alıyor.

Fakat ilginç bir durum var: Türkiye kaybederken, siz hep kazanıyorsunuz.

Türkiye adım adım beka sorunu yaşayan bir ülkeye dönüşürken siz zaferlerinize zafer katıyorsunuz. Nasıl oluyor böyle bir şey?

Nedense bütün hesapsızlığınız, öngörüsüzlüğünüz ülke çıkarı konu olduğunda tutuyor. Kendi çıkarınız mesele olduğunda siyasi deha kesiliyorsunuz.

Seçim kazanmaya, şeytana pabucu ters giydirecek türden siyasi hamleler yapmaya aklınız yetiyor da ülkenin çıkarlarının nerede olduğunu görmeye yetmiyor, öyle mi?

Hakikaten ne istiyorsunuz bu ülkeden? Ne alıp veremediğiniz var?

Bunca kötülüğü niçin yaptınız? Niçin yapıyorsunuz?

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Levent Gültekin

SON HABERLER

Kuvvetli sağanak bekleniyor: 20 ile sarı ve turuncu kodlu uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) sağanak yağış beklentisiyle 20 ili sarı ve turuncu kodla uyardı.

İçişleri Bakanlığı uyardı: Sel, yıldırım, kuvvetli rüzgar, hortum…

İçişleri Bakanlığı, Türkiye’nin birçok bölgesinde kuvvetli sağanak yağış beklendiğini duyurarak vatandaşları uyardı.

28 Şubat davası: 13 kişiye 'darbe girişimine yardım' suçlamasıyla 18'er yıl hapis

Yargıtay’ın bozma kararının ardından emekli orgeneraller Orhan Yöney, Şükrü Sarıışık ve dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz’ün de aralarında bulunduğu 16 ismin yeniden yargılandığı 28 Şubat davasında karar açıklandı.

Halep'te SDG ve Suriye güvenlik güçleri arasında çatışma

Suriye’nin kuzeyindeki Halep kentinde, omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalar çıktı.

Afife Ödülleri töreninde Tamer Karadağlı'ya teşekkür yuhalandı

27’nci Afife Tiyatro Ödülleri töreninde ‘En iyi kadın oyuncu’ ödülünü alan Sükut Işıtan’ın konuşması sırasında Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’ya teşekkürü salonda yuhalamalara neden oldu.

Yüzse… yüzse… Mesela bir Yunan adasına kadar yüzse…
Gazetecilerin ruh hali: Alnımızın çatından vurulabiliriz

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 897 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir illüzyon: Çalışırsan başarırsın

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

'İnsan Avı: Usame Bin Ladin': Belgesel mi istihbarat operası mı?

Ayhan Tinin

Edebiyat Müzesi… Şiir Kütüphanesi… Nâzım'ın bavulu küçük İskender'de mi?

C. Hakkı Zariç

Türkiye'nin yeni dili

Mustafa Alp Dağıstanlı

Sürtünmesiz dünya

Diken

'Av'ını kaybetse de muhabbeti bâki tutanların mekânı 

Behzat Şahin

Memleketin geleceği hangi fotoğrafta?

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Örsan K. Öymen: Faşizm, 1930'larda Almanya'da ırkçılık, 2010'larda Türkiye'de dincilik temelinde ortaya çıktı

Erdal Sağlam: Ekimde faiz indirimi yapılmaması gerekiyor

Orhan Uğuroğlu: Erdoğan, Fidan'ı dışladı; Hamas'la diyaloğa Kalın'ı yolladı

Zeynep Gürcanlı: KAAN uçağı için, daha geçenlerde Endonezya ile 'satış sözleşmesi' imzalanmamış mıydı?

İpek Özbey: 'İstanbul'dan başka yerde yaşayamam' diyenlerin artık söyledikleri tek şey var; 'Emekli olduğum gün kaçacağım'

Deniz Zeyrek: Mehmet Şimşek'e soruyorum; yabancı sermaye neye güvenerek Türkiye'ye gelecek?

Gökhan Aktürk: İtalyan hocayı düşünceli günler bekliyor

Yıldıray Oğur: Sumud tecrübesinden herkese ve her kesime çıkarılacak dersler var

Bekir Ağırdır: 'Çalışırsan sınıf atlayabilirsin' umudu, yerini 'Çalışsan da yaşlılıkta yoksullaşacaksın' hissine bırakıyor

Faruk Bildirici: Anadolu Ajansı editörleri kendilerine yeni bir iş edindi; Hakan Fidan'ı düzeltmek

Mehmet Y. Yılmaz: Can Holding'i bu işe yönelten meğerse 'bir devlet büyüğü' imiş

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×