• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Erdoğan'ın korkusu

02/07/2017 21:00

 

LEVENT GÜLTEKİN

Ülke, korkunun teslim aldığı bir siyasetçi tarafından yönetiliyor.

İçeride ve dışarıda uyguladığı çatışmacı, baskıcı, tehdide dayalı politikalar Erdoğan’ı dünya nezdinde istenmeyen bir siyasetçi konumuna sürükledi.


Erdoğan, bütün dünyanın kendisini yok etmek için hesaplar yaptığı vehmine teslim oldu.

Gülen cemaatinin içeride ve dışarıda yaptığı kirli işler de Erdoğan’ın korkusunu besledi.

Bu korkunun oluşmasında kuşkusuz Irak’ın, Suriye’nin, Libya’nın ve bu ülke yöneticilerinin başına gelen olayların etkisi yok değil.

“Acaba sıra bizde mi?.. Dünya sistemi şimdi de Türkiye’yi ve beni mi yok etmek istiyor” düşüncesi korkuyu daha da körüklüyor.

Bu endişenin bütünüyle yersiz olduğunu düşünenlerden değilim. ABD’nin Suriye’de yapıp ettiklerine bakınca ülkemize dönük hesapları olduğu çok açık.

Fakat bu korkuyla belirlenen politikalar bu odakların amaçlarına ulaşmasını daha da kolaylaştırıyor.

Çünkü Erdoğan’ın bütün politikalarını, bütün söz ve davranışlarını ne yazık ki artık bu korku belirliyor.

O kadar tedirgin, o kadar gergin, o kadar hassas ki en küçük itirazdan, sesten, hareketten büyük bir tedirginlik duyuyor.

Tavırlarını, bütün bunların kendisine karşı bir kalkışmanın kıvılcımı olabileceği endişesi belirliyor.

En büyük sorunumuz

Evet, hukuk sisteminde, ekonomide, eğitimde, dış politikada, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasında… bir çok alanda devasa sorunlar var.

Fakat hepsinden daha büyük sorun, iktidarı kilitleyen bu korku.

Çünkü korkuya teslim olmuş, gerçekliğini kaybetmiş birinin atacağı yanlış bir adımın neden olacağı büyük yıkım bizi 100 yıl geriye götürür.

Erdoğan korktukça daha büyük yanlışlar yapıyor.

Tam da korkusunu gerçeğe dönüştürecek politikalara yöneliyor. “Olacakları engelleyeyim” derken olacaklara zemin hazırlıyor.

Mesela içeride kendisine karşı eleştirilerin, itirazların önünü kesebilmek için baskıcı politikalara daha da ağırlık veriyor.

“Herkes bana düşman” düşüncesiyle dış politikada attığı adımlar, çizdiği zikzaklar, savurduğu tehditler, hakaretler dışarıdaki karşıtlarını daha da agresifleştiriyor, amaçlarına ulaşmalarının bahanesi oluyor.

Erdoğan sadece korkuya teslim olmakla kalmadı.

“Batı Türkiye’yi bölmek istiyor” anlayışıyla geçmişte ülkeyi yaşanmaz hale getiren kimi ulusalcı çevrelerle ittifak da kurdu.

Diyeceğim o ki, ülke olarak büyük bir korku tünelinin içinde uçuruma doğru yol alıyoruz.

Ülke ne yazık ki giderek iki kampa ayrılıyor.

Bir tarafta “Erdoğan kalsın da ne olacaksa olsun” diyenler, diğer tarafta ise Erdoğan’ın korkuyla yaptığı haksızlıklardan ötürü oluşan öfke nedeniyle “Erdoğan gitsin de ne olacaksa olsun” diyenler.

Bu açmaza sıkışıp kalamayız. Bu, hepimiz için büyük bir felaket olur.

Aklıselimle hareket etmeliyiz. Ülkemiz daha büyük bir yıkıma uğramadan bu tünelden çıkmanın yolunu bulmalıyız.

Bulabiliriz. Mutlaka bir yol bulunur.

Dış müdahaleye umut bağlayamayız

Dışarıdan gelecek bir müdahalenin ülkemizi daha da yaşanmaz hale getireceği ortada.

Beri taraftan Erdoğan’ın bu korkuyla ülkeyi yangın yerine dönüştürme olasılığı da çok yüksek.

Erdoğan, kendisini Türkiye olarak görüyor. Ona yapılan her itirazı, her eleştiriyi Türkiye’ye yapılmış gibi görüyor, gösteriyor.

Fakat aslında Erdoğan, Türkiye olamıyor. Bütünleştiremiyor. Kuşatamıyor. Ülkenin yarısı ile kavga etmekten kendini alamıyor. Çünkü korkusu buna müsaade etmiyor.

“Türkiye Erdoğan’dır, Erdoğan Türkiye’dir” yaklaşımı bu ülkeye büyük bir kötülüktür.

Türkiye’nin tek umudu, tek kurtuluşu, tek lideri, tek yolu budur anlayışı bizi yıkıma götürür.

“Erdoğan kalsın da ne olursa olsun” demek, Irak olmayı, Suriye olmayı peşinen kabul etmek demektir.

Diğer taraftan “Erdoğan gitsin de ne olacaksa olsun” yaklaşımı da farklı değil.

Bu tür durumlarda dışarıdan müdahalelerin ülkeleri nasıl bir yıkıma götürdüğünü hepimiz gördük.

Dünya sisteminin derdinin otoriter liderler olmadığını, otoriter liderlerle kavga ederken o ülkeleri nasıl harabeye döndürdüklerini hepimiz biliyoruz.

Ne dışarıdan gelen sahte eleştirilere, kınamalara, ayak oyunlarına bel bağlayabiliriz, ne de kaderimizi, ülkemizin kaderini korkuya teslim olmuş bir kişinin iki dudağı arasına bırakabiliriz.

***

Bu durumun farkına varıp ona göre politika, ona göre yaklaşımlar geliştirmeliyiz.

Önceliğimiz ne Erdoğan’dan kurtulmak ne de Erdoğan’ı kurtarmak.

Tek bir önceliğimiz olmalı, o da ülkemizi daha büyük bir felakete uğramadan bu girdaptan sağ salim çıkarmak.

Kendi sorunumuzu kendimiz çözebiliriz.

***

Dışarıda, Erdoğan üzerinden oluşan Türkiye karşıtlığına ve ona dayalı kirli hesaplara “Hadi oradan, sizi işinize bakın” diyebiliriz. Aynı zamanda Erdoğan’a “Türkiye senden ibaret değil” deyip siyaseten farklı çözümler üretebiliriz.

Gidişatın ülkeyi bir felakete sürüklediğini artık AK Parti’ye oy verenler de görüyor.

Farkında mısınız, bilmiyorum ama Erdoğan olmasa ayakta kalabilecek, yaşamını sürdürebilecek tek bir kişi bile artık Erdoğan’ı, onun politikalarını açıktan desteklemiyor.

Herkes suskun, herkes mutsuz.

Bir grup bağımlı yandaş dışında kimse Erdoğan’ın yaptıklarının doğru olduğunu söylemiyor.

Destekleyenlerin de Erdoğan’a dostluk değil düşmanlık yaptıklarını düşünüyorum.

Çünkü onların alkışı uçuruma doğru gözü bağlı koşan bir kişiyi cesaretinden dolayı alkışlamaktan, pohpohlamaktan başka bir şey değil.

Diyeceğim o ki, korkuya teslim olmuş bir liderin bu durumuna sevinecek değiliz.

Tam tersine daha özenli, daha hassas, daha dikkatli olmalıyız.

Yoksa iktidardan kurtulalım derken ülkemizi de kaybedeceğiz.

Aynen Irak’ta, aynen Libya’da aynen, Suriye’de olduğu gibi.

Erdoğan’ı teslim alan korkuyu ve bu korkuyla yapıp ettiklerini görünce “Bu ülkede Erdoğan’ı uyaracak, durduracak bir tek dostu kalmadı mı?” sorusunu sormaktan kendimi alamıyorum.

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Levent Gültekin

SON HABERLER

TÜİK ilk kez açıkladı: Yapay zeka kullanım oranı yüzde 19,2

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ilk kez yapay zeka istatistiği açıkladı. Üretken yapay zeka kullandığını beyan eden bireylerin oranı 2025’te yüzde 19,2.

Özel'e göre KAAN gücünü milletten alıyor: Sonuna kadar arkasındayız

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ‘yerli’ ve ‘mili’ diye tanıtılan KAAN’ın (Milli Muharip Uçağı) sonuna kadar arkasında olduklarını bildirdi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi soruşturması: 22 kişiden 10'u serbest

Antalya Büyükşehir Belediyesi odaklı ‘rüşvet’ ve ‘yolsuzluk’ soruşturmasında gözaltına alınan 22 kişiden 10’u serbest bırakıldı.

ABD'de hükümet kapalı: Altın zirvede

ABD’de hükümet kapanırken altın fiyatları tarihi zirvede.

KOBİ'lere 'nefes kredisi': Yeni dönem başvuruları yarın başlıyor

KOBİ’lere destek olmak için oluşturulan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Nefes Kredisi’nde yeni dönem başvuruları yarın alınmaya başlıyor.

Adalet yerine, torpil arayanlar…
İşte bir karayolu, 'forum' oluverdi…

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 892 gündür hapiste

YAZARLAR

Karar vermenin yorgunluğu

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Gölgelerin arasına taşınan sır; Claudia

Ayhan Tinin

İmzalı ve Birinci Baskı Kitaplar Müzesi

C. Hakkı Zariç

Yerli ve milli Nokta.

Mustafa Alp Dağıstanlı

Düşünceye tolerans hava gibi su gibi bir ihtiyaç

Murat Sevinç

Apti'ye veda: Şekerim, benim fıtratım böyle…

Murat Sevinç

Mutluluk dayatması

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

GÜNÜN 11’İ

Yıldıray Oğur: Hamas evet derse Netanyahu'nun başbakan kalması kolay gözükmüyor

Abdulkadir Selvi: Bu zihniyet sivil cumhurbaşkanlarını sevmez

Mustafa Mutlu: Nedir bu; 'Manisa tipi demokrasi'

Nuray Babacan: DEM'li siyasetçiler, sık sık AKP'lileri arayıp 'Açılımla ilgili yasa çalışmaları ne zaman başlayacak?' diye soruyor

Şeref Oğuz: Fiziki altın candır, gerisi heyecandır

Mustafa Yalçıner: Plan budur ve Trump, Erdoğan'ın seyretmesini istemektedir

Mehmet Ocaktan: Rusya sevdasıyla S-400 güzellemesi yapanlar çok üzülecek ama masalın sonuna gelindi

Berkant Gültekin: AKP'de Erdoğan sonrası döneme ilişkin yer kapma mücadelesi ve semptomları var

Murat Sururi Özbülbül: Hakan Fidan konuşmasıyla KAAN projesini gömdü, koca savaş uçağını bir planöre çevirdi

Barış Pehlivan: İsrail'in vahşetini, dahası vatandaşlarımızı ilgilendiren bir dosya var Ankara'da

Barçın Yinanç: KKTC'deki seçimlerin Erdoğan'a soru olarak gündeme getirilmesi ilginç

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×