Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack New York’ta katıldığı bir toplantıda Trump dönemindeki Türk-Amerikan ilişkilerini tek cümleyle özetledi: “Onlara ihtiyaç duyduklarını verelim: Meşruiyet…”
Büyükelçi Barrack dile getirmemiş ama ana muhalefet partisi CHP’ye yönelik dava süreçlerini, Gezi olaylarından dolayı yapılan tutuklamaları, Selahattin Demirtaş ve Ekrem İmamoğlu gibi Erdoğan’a rakip olan/olabilecek siyasetçilerin hapiste tutulmalarını bunlara eklemek gerek elbette.
Trump göreve geldiğinden bu yana Türkiye’deki antidemokratik uygulamalara yönelik Washington’dan tek bir cümle edilmemiş olması manidar.
Trump’ın Erdoğan’a vermeye çalıştığı ‘meşruiyet’, Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletindeki geri gidişle birleşip, ülkenin yönetim sistemini bir çeşit ‘meşrutiyete’ çevirmekte.
Atatürk’ün vizyonuyla oluşan demokratik Türkiye için, bugün parlamentoyu işlevsiz hale getiren mevcut sistemin ‘geri gidiş’ olduğu çok açık.
Washington’dan bakınca, Türkiye’nin tam ortasında yer aldığı ve kaosun hakim olduğu coğrafyada bir çeşit ‘meşrutiyet’ sistemi daha işlevsel görülebilir elbette.