Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Amerikan Başkanı Trump’ın yakasında F-35 rozeti, Oval Ofis’teki masasında ise, Boeing maketi.
Sömürge valisi tavrındaki Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Tom Barrack Beyaz Saray’daki Erdoğan-Trump buluşmasını ‘destansı görüşme’ diye niteliyor.
Görüşmede varılan milyarlarca dolarlık satış anlaşmaları ‘görüşmenin destanını’ yazıyor!..
Beyaz Saray’da kaza yaşanmıyor, kaza Ankara’da yaşanıyor, Cumhur İttifakı’nın tam göbeğinde. Arka arkaya iki kaza.
İlkinde Erdoğan Amerika’ya giderken iktidar ortağı Devlet Bahçeli ani bir çıkışla:
“Dünyaya meydan okuyan Amerika-İsrail şer ittifakına karşı en uygun seçenek Türkiye-Rusya-Çin ittifakıdır.”
Trump’la görüşmeden memnun çıkan Erdoğan’ın neşesini Bahçeli ikinci kez bozuyor:
“Trump ABD’si tam kadro İsrail’in yanında yer alıp, onun hukuk tanımaz eylemlerine fırsat vermektedir.
Ayrıca ‘terörsüz Türkiye’ sürecini kışkırtıyor, Türkiye’nin milli güvenliğini, egemenlik haklarını tehdit eden gelişmelere çanak tutuyor.”
Erdoğan Beyaz Saray’da Trump ile al takke-ver külah, Ankara’da Devlet Bahçeli Amerika ve İsrail’i suçlamayı sürdürüyor.
Bahçeli Rusya ile ittifak önerirken, Trump Erdoğan’a “Rusya’dan petrol ve doğalgaz alımını durdur” diye bastırıyor.
Böylece…
Erdoğan beklenmedik biçimde Bahçeli ile Trump arasında sıkışıyor.
Dış politikayı Erdoğan hep iç politika malzemesi olarak kullanıyor.
Bu kez dış politika ters teper, iç politika sorununa dönüşebilir mi?..
Yoksa, Bahçeli’nin feryatları görmezden mi gelinir?..