Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Gazeteciler, yazarlar, sanatçılar ve birçok kesimden yüzlerce kişi 18. Uluslararası İstanbul Bienali’nin 18 Eylül Perşembe akşamı yapılan açılış partisi için İKSV’den davet aldı.
Parti mekânı olarak upper class sosyete mekânı olan ve üyelik sistemiyle çalışan Beyoğlu’ndaki Soho House seçilmişti. Davetiyelerde ‘davetin kişiye özel ve tek kişilik olduğu’ vurgulanmıştı.
Yüzlerce davetlinin neredeyse üst üste binerek bardan -plastik bardaklarda- içecek bir şey almaya çabaladıkları parti, gözün gözü göremediği büyük bir kalabalığa sahne olmuştu. Derken o hengâme içinde pos cihazlarının sinyalleri duyulmaya başlanmıştı. Zira Soho görevlileri, ellerinde pos makineleriyle, plastik bardaklarda limonata kıvamındaki içeceklerini yudumlayan davetlilerden para istiyorlardı!
Herkes birbirine bakmaya, “Biz davetliydik” diye homurdanmaya başladı, ancak kâr etmedi. Daha doğrusu sadece Soho House kâr etti!
Kuzum İKSV; gözü kör olsun paranın, o bir yana, ama yıllardır büyük bir saldırı karşısında bulunan gazeteciliği değersizleştirmek için sen de mi sıraya girdin! ‘Kişiye özel’ diye davet ettiğin bir gazeteciyi, anlaşma yaptığın mekânda, plastik bardakta içtiği limonatamsı tek kadeh için yaklaşık bin lira ödeme mecburiyetinde bırakmak da nedir?
İKSV çok istiyorsa bundan böyle davetiyelerin altına davetlerinin ‘paralı’ olduğunu yazsın, bakalım kaç kişi gidecek, gazeteci gidecek mi!