MESUDE ERŞAN
@mesudersan
Hemen her gün farklı hastanelerin acil servislerinden doktora yönelik şiddet haberleri geliyor. Türkiye Acil Tıp Derneği (TATD) Acil Servislerde Şiddeti Önleme Raporu’na göre, acil tıp uzmanlarının hemen hemen tamamı (yüzde 98’i) meslek yaşantıları boyunca en az bir kez şiddete maruz kaldı. Yüzde 38’si 10 kez ve üzerinde şiddete uğradı.
Diken’e konuşan, Türkiye Acil Tıp Derneği (TATD) Başkanı Prof. Dr. Serkan Yılmaz, acillerdeki şiddet sorununu ve buna zemin hazırlayan sorunları anlattı.
Aciller, hastanelerin önemli ve özel alanlarından biri. Çünkü burası, 112 ambulansları ve bir şekilde ulaşan-ulaştırılan hayati riski bulunan hastalara acil müdahale edilen servisler. Trafik kazaları, silahlı yaralanmalar, kalp krizleri, inmeler, travmalar, zehirlenmeler ve daha pek çok akut sağlık sorunu, 24 saat boyunca buralarda çözülüyor. Pek çok insan, ölümün kıyısından yaşama çekiliyor.
Ancak sadece gerçek acil vakalar gitmiyor. Ne zaman isterse başvurma hakkı olduğunu düşünen, poliklinikten randevu alamayan, MR çektirmek isteyen, kendini kötü hissettiği için ‘sarı serum’ sipariş eden kısacası hayati riski bulunmayan yüzlerce hasta, kendisini ciddi sorunu olan biri olarak görüyor ve acilleri dolduruyor. Hastaların sadece yüzde 20’si gerçek acil, yüzde 80’i ise polikliniklerde çözülebilecek, aciliyeti olmayan sorunları için işgalci. Acile geldikleri için de ‘hızlı’ müdahale bekliyor. En fenası da hayati riski bulunan acil hastalara zamanında ve gerektiği gibi müdahale edilmesini engelliyorlar.
Hayat kurtarılan aciller, sağlıkta şiddetin en yoğun yaşandığı yerlerden biri. 1 Ocak 2020-31 Aralık 2020 tarihleri arasında, 11 bin 942 beyaz kod (Sağlık Bakanlığı’nın sağlıkta şiddet birimi) verildi. Sağlıkçıların en sık şiddete maruz kaldığı birimler, poliklinikler (3 bin 695) ve aciller (3 bin 440). En çok beyaz kod başvurusu, devlet hastanelerinden (4 bin 226) yapıldı. İkinci sırada araştırma ve eğitim hastaneleri (2 bin 541), üçüncü sırada da aile sağlığı merkezleri (2 bin 96) yer aldı. Sağlık çalışanları içinde hekimler (6 bin 319) şiddete en sık uğruyor.
Yüzde 98’i en az bir kez şiddete maruz kaldı
Türkiye Acil Tıp Derneği (TATD) ‘acillik olan aciller’ ile ilgili geçen yıl Acil Servislerde Şiddeti Önleme Raporu hazırladı. Yaşanan sorunları ortaya koyan ve çözüm önerileri getiren rapor, Cumhurbaşkanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, TBMM Meclis Sağlık Komisyonu, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Radyo Televizyon Üst Kurulu ile paylaşıldı.
Raporda yer alan, ülkenin farklı bölgelerinden 816 acil tıp uzmanı ile yapılan anket de acillerde yaşanan şiddeti gözler önüne seriyor. Ankete göre:
*Acil tıp uzmanlarının yüzde 7’si hayatı tehdit eden (silah, kesici alet vs.) saldırıya uğradıklarını, yüzde 17’si ağır fiziksel darp, yüzde 40’ı ise hafif fiziksel darba maruz kaldıklarını ifade etti.
*Yüzde 70’i ağır sözlü hakarete uğradıklarını ve küfür işittiklerini, yüzde 77’si ise bağırma, tehdit gibi sözel hakareti uğradıklarını bildirdi.
*Acil tıp uzmanlarının yüzde 98’i meslek yaşantıları boyunca en az bir kez şiddete maruz kaldı. Yüzde 38’i ise meslek yaşantıları boyunca 10 kez ve üzerinde şiddete maruz kaldı.
*Yüzde 97’si acillerde özel güvenlik görevlilerinin, yüzde 71’inde polisin, yüzde 50’sinde jandarmanın, yüzde 5’inde bekçilerin bulunduğunu bildirdi. Buna karşılık, acil tıp uzmanlarının yüzde 85’i güvenlik görevlilerinin, yüzde 71’i polislerin, yüzde 66’sı jandarmanın görevlerini yeterince iyi yapamadıklarını düşünüyor.
*Acil tıp uzmanlarının yüzde 90’dan fazlası Sağlık Bakanlığı, sağlık il müdürlükleri ve hastane idarecilerinin mevcut yetkilerini kullanarak şiddet olaylarını önlemeye yönelik yeterli çaba sarf etmediklerini düşünüyor. Yine yüzde 90’a yakın bir kısmı il emniyet müdürlükleri ve valiliklerin yeterli önlemleri almadıklarını düşünüyor.
Cezalar şiddeti azaltmıyor
*Acil servislerin yüzde 99’unda girişte silah, bıçak gibi aletlerin rutin kontrolü asla yapılmıyor. Bu riskli alanlara hasta ve yakınları silah ve bıçakla rahatlıkla giriyor.
*Acillerde şiddet olaylarının önemli bir kısmında hasta yakınları rol oynuyor. Acillerin sadece yüzde 15’inde bir ziyaretçiye izin veriliyor, yüzde 57’sinde refakatçi kontrolünün olmadığı sadece abartılı sayılara izin verilmiyor, yüzde 26’sında ise hiç kontrol yok. Doktorların yüzde 89’u ziyaretçi kabulünün şiddeti artırdığını düşünüyor.
*Acil tıp uzmanlarının neredeyse tamamı (yüzde 99’u) şiddet uygulayan kişilere verilen cezaların yetersiz olduğunu düşünüyor. Yüzde 82’si cezaların artırılmasının şiddet olaylarını azaltacağına inanıyor.
*Daha önce şiddete defalarca başvurmuş, cinayet işlemiş, sağlık çalışanını darp etmiş kişiler normal bir bireymiş gibi hastanelere ve acil servislere girebiliyor. Acil tıp uzmanlarının yüzde 71’i en azından daha önce sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uyguladığı bilinenlerin sağlık sisteminde bir şekilde kayıtlı olması gerektiğini düşünüyor.
Beyaz kod vermeye bile zaman yok
Diken’e konuşan, TATD Başkanı Prof. Dr. Yılmaz, acillerdeki şiddet sorununu ve buna zemin hazırlayan sorunları anlattı.
Yılmaz sağlık sektöründe şiddetin en yoğun yaşandığı yerin acil servisler olduğunu söyledi: “Çünkü acillerde her sözlü taciz, şiddet ve küçük itişmeler, kakışmalar beyaz koda bildirilmiyor. Acil servislerin hepsinde, çok büyük ihtimalle her gün sözlü taciz ve şiddet yaşanıyor. Fakat bunun beyaz koda dönme oranı polikliniklerden çok daha düşük. Nedeni, işimizi yapmaya devam etmek zorunda olmamız. Bir sonra gelen, daha acil durumla ilgili işimizi bırakarak, beyaz kod vermek, raporlamak, ifade vermeye zaman ayırma konusunda acil sorun yaşıyoruz. Ancak ortalık zarar görürse, fiziksel şiddet olursa veya kesici, delici aletle yaralanmada olay oluyor, duyuluyor. Aslında bizim acil servislerimiz şu anda şiddetin en çok yaşandığı yer. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.”
Nüfusun iki katı sayıda acile başvuru yapılıyor
Acillerdeki ‘kabalalık’, hastalara ayrılan sürenin azalmasına yol açıyor. Hastanelere yılda yapılan 600 milyon kez poliklinik başvurusunun yaklaşık 150 milyonu acil servise gidiyor. Başka bir deyişle, her dört hastadan biri acil servislerde bakılıyor. Yılmaz, “Bu çok büyük bir rakam. OECD ülkelerinin hiç birinde nüfusundan daha fazla sayıda acillere başvuru sayısı yok. Mesela 250 milyon nüfuslu ABD’de, bunun yarısı kadar acil servislere başvuru var. Başvuranların ise yarısı gerçek acil vakalar. Bizde bu oran ters, gelen hastaların yüzde 80’inden fazlası acil olarak değerlendirilmeyecek vakalar” dedi.
Adı acil ama vakaları değil!
24 saat içerisinde müdahale edilmediği sürece ölüm veya bir uzvunu kaybetme tehlikesi olan hastalara acil deniyor. Acillerde bu tanıma uyan hasta sayısı bizde sadece yüzde 20’ler civarında. Yüzde 80’i aslında birinci basamakta ya da polikliniklerde değerlendirilip tedavilerini alabilecek hastalar.
Yılmaz, şöyle devam ediyor: “Hal böyle olunca acillerde çalışan hekimler hastalarına daha az zaman ayırabiliyor. Oysa aile hekimi ya da polikliniğe gidildiğinde hastayı daha önceki tahlillerine de bakarak değerlendirebilir. Acile gelen hastaya üç-dört soru sorduktan sonra bir karar vermek zorundayız. Çünkü dışarıda bekleyen onlarca hasta var. Günde 2 bin hasta gelen bir acil serviste, 5 doktor çalışıyorsa, kişi başına düşen hasta sayısı yaklaşık 400. Doktorun 24 saat nöbet olduğunu düşünürsek saatte 10-15 hasta görüyor demek. Yani hastaya 4-6 dakika ayrılabiliyor. Bu kimseyi tatmin etmez, beni de tatmin etmez. Düşünün babanız acilde ve hekimin ayırabileceği süre bu kadar.”
Ortamdaki işleyiş kısırdöngüye dönüşmüş. Bir yardan sistemi meşgul eden gerçek olmayan ama yüksek talepleri olan hastalar ve yakınları, diğer yanda örneğin trafik kaza geçiren gerçek bir acil hastalar. Haliyle gerçek acil hastaya yönelen doktor, yetişme telaşıyla işini yapmaya çalışırken diğer hasta ve yakınlarının tepkisiyle, beteri şiddetiyle karşılaşıyor.
Yılmaz, “Şehir hastaneleri gibi, 2-3 dönüm hatta 5-6 dönüm üzerinde kurulmuş acil servisler var. İçeride 10 kişi çalışsa da her yere yetişemeyen, zaman ve hasta baskısı altındaki doktor anksiyete yaşıyor. Ortam, doktorla hasta arasında bir sürtüşmenin olması için çok kolay bir zemin hazırlıyor. Bu nedenle acil servisler şiddetin en çok yaşandığı yerler” diye konuştu.
Sağlık sistemi iyi olsa, aciller bu kadar yığılmaz
Peki acil olmayan vakalar neden geliyor? Hükümetin iktidara geldiğinden beri uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlıkta şiddeti artıran önemli faktörlerden biri oldu. Koruyucu hekimlik uygulamalarının yürütüldüğü birinci basamak sağlık hizmeti geliştirilmek yerine, kaldırıldı ve aile hekimliği getirildi. Söylediklerinin aksine, aile hekimliğiyle sağlık sistemi basamaklandırılmadığı gibi hastalar tarafından tedavi yönelik yerler olarak algılandı.
Yılmaz bu dönüşümün sonuçlarını şöyle anlattı: “Sağlıkta dönüşüm programı, sağlık talebiyle ilgili alışkanlarımızı değiştirdi. Sağlık talebi, hastanelerine (daha çok üçüncü basamak hastanelerine) kaydı. Sistem hastanelere başvuruyu azaltmadı hatta tersine hem ikinci ve üçüncü basamak hastanelerde polikliniklerin hem de acil servislerin yükünü artırdı. Şu anda acil olmayan yüzde 80’inin yarısından fazlası birinci basamaklarda çözülebilecek problemlerle acil servislere geliyor. Herkes çözümünü, çaresini hastanelerde arıyor. Tonsilit (bademcik iltihabı) olan hasta üçüncü basamak hastanesine, kulak burun boğaz uzmanı profesöre muayene olmaya çalışıyor. Gırtlak kanseri hastasıyla, tonsilit aynı poliklinik sırasına giriyor. Randevu bulamadıklarında acil servislere taşıyor. Ya da direkt acil servise gelerek, hastanede muayene olmak istiyorlar. Şu anda, gerek birinci basamak gerekse hastanelerdeki polikliniklerden sağlık hizmeti alamadığı için acil servislere doluşan insanlarla karşılaşıyoruz. Bu tatminsizlik, acil serviste de iş yükünü artırınca hekimde gerginlik yaratıyor. Hocalarımızdan biri derdi ki, ‘Acil servislere başvuran her bir gereksiz acil hasta, sağlık sisteminin çalışmadığını, işlemediğini gösteren bir delildir’. Acilin kalabalığının ve artan şiddetin net nedeni, sağlık sisteminin genel olarak iyi işlememesidir.”
Tırnağının beyazı yok diye gelen hasta var
Acillere gelenlerin önemli bir kısmı da, acil tıp uzmanlarının deyimiyle ‘sekonder kazanç’ peşinde. Örneğin ikinci basamak bir hastanede karaciğerinde kitle şüphesi bulunan ve ileri tetkikler için üçüncü basamak hastaneye yönlendirilen hasta, üniversitenin ya da araştırma ve eğitim hastanesinin ilgili polikliniğinden randevu alamayınca aciline gidiyor. Yılmaz, “Polikliniklerde hizmet alamama sorunları var hastaların. Bazıları hastaneye giriş yeri olarak acilleri görüyor. ‘Beni sen yatır ya da burada yapılması gereken tetkiklerimi yaptır’ diyor. MR çektirebilmek için olmayan şikayetlerini söylemeleri çok karşılaştığımız bir şey. Mesela bel fıtıklarında MR çektirmek istiyor. Bizim açımızdan bunun endikasyonlar ı(belirtiler) çok net. Bunu da biliyorlar ve acile geldiklerinde MR isteyelim diye örneğin bacaklarının uyuştuğunu söylüyorlar. Acilin bir sınırı olduğunu bilmemek en büyük sorunlardan biri. İlginç şikayetlerle gelen hastalar oluyor. Tırnağının beyazı olmadığı için acile gelen hastam oldu.”
Şiddet halk sağlığını tehdit eder boyutta
Acil tıp asistan hekimliğine başlayanların yüzde 7’si ilk altı ay içerisinde istifa ediyor. Yılmaz, istifalarda şiddetin önemli bir payı olduğunu söylüyor: “Acil serviste hastasıyla kavga edip, bir süre sonra anksiyete yaşayıp uzun bir süre işine konsantre olamayınca ‘Ben burada yapamayacağım’ diye istifa eden asistanım var. Şiddeti uygulayanların tutuklu yargılanması gerekiyor. Çoğu tutuklu yargılanmıyor. Çok komik ve cüzi cezalar alıyorlar. 3-4 kere adliyeye gidiyoruz, 730 küsur lira para cezası alıyorlar, bitiyor. Siyasetçisi, hukukçusu, kamu yöneticisi, kolluğu hep beraber toplumsal bir kampanyayla artık dur demeliyiz. Zira halk sağlığı sorununa dönüştü. Halk da kaybediyor.”