Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Savcı ve hakim atamalarını HSK yapıyor. HSK’nın dördünü cumhurbaşkanı atıyor, yedisini TBMM seçiyor. Adalet bakanı ve yardımcısı da doğal üye. Onları da malum cumhurbaşkanı atıyor. Meclis’te de Cumhur İttifakı çoğunluğu var. Dolayısıyla bu sistemden devletle ihtilafa düşen vatandaş için meseleye özgürlükçü bakacak bir tablo çıkması çok zor.
Siyaset Bilimci Burak Bilgehan Özpek’in bu konudaki önerisine tamamen katılıyorum. Özpek, savcı ve hakimlerin de halk tarafından seçilmesini öneriyor. ABD’dekine benzer bir sistem.
Düz vatandaş gelirinin neredeyse yarısını vergi olarak veriyor. Resmen yemeyip yediriyor, giymeyip giydiriyoruz. Aslında bu tabloda devletin patronuyuz ama sürekli dayak yiyoruz. Madem aldığımı devlete veriyorum, o zaman, hayata özgürlükçü bir perspektiften bakan, vatandaşı haklı olduğu yerde hükümete de karşı koruyabilecek bir yargı sistemi istemek öz hakkım değil de nedir?
ABD’de başkan seçerken, herkes kendi bölgesinde görev yapacak savcıyı da hakimi de seçiyor. Savcı, hakim demokrat mı cumhuriyetçi mi, herkes biliyor ona göre oyunu atıyor.
Dört yılda bir beş yılda bir seçim baskısı altında olan yargı üyesi de karar alırken, iddianame yazarken asıl mesul olduğu tarafın halk olduğunu aklında tutuyor.
Neden olmasın?