Türkiye’de seçimler oluyor, süreçler yaşanıyor, art arda reformlar yapılıyor; bir ülke baştan ayağa değişiyor. Referanslar, meşruiyet kavramları yenileniyor, tabular yıkılıyor. Yasaklar özgürlüklerle yer değiştiriyor, ülkenin flu renkleri netleşiyor.
Üstelik bütün bunlar kansız, darbesiz ve şiddetsiz oluyor. Pek az demokrasinin yaşayabileceği muazzam değişim yine demokrasi içinde adım adım gerçekleşiyor.
Şimdi Yeni Türkiye’nin final sahnesi kuruluyor. 38 gün sonra, 10 Ağustos’ta vesayetin son perdesini indirmek üzere Cumhurbaşkanlığı seçimi için sandık başına gideceğiz.
Bugünün kavramlarına ve bugünün parametrelerine takılıp kaldığımız takdirde 28 Ağustos sonrasını anlamak mümkün değildir.
Siyasetçilerin nutuklarına, televizyon ekranlarına, gazete köşelerine bakıyorum ve bugüne kadar irili-ufaklı bütün değişim süreçlerini ıskalamış veya fark edememiş veyahut da fark etmek istememiş olan bir sınıf yine aynı noktada ısrar ediyor. Kemalist siyaset, medya ve akademi sınıfının yaşanan muazzam değişimi anlama ve kavrama faaliyeti internette laf yetiştirme düzeyini aşamıyor.
Bir hayat geçiyor, bir ülke değişiyor ve bir tarih yazılıyor ama eski Türkiye elitleri ısrarla bütün bu yaşananlara gözlerini kapatıyor.