• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Merkel devri bitti: Türkiye-Almanya ilişkilerini neler bekliyor?

28/09/2021 19:45

ANIL CAN TUNCER

@tunceranil


Almanya’da seçimler sonrası ortaya çıkan tabloda üçlü koalisyonu (SPD, Yeşiller, Hür Demokrat Parti) olası gören gazeteci Yücel Özdemir, Angela Merkel sonrası Türkiye ile ilişkilerde ciddi bir sarsılma olmayacağı görüşünde.

Fotoğraf: Reuters

Almanya’daki seçimleri, geçici sonuçlara göre Maliye Bakanı Olaf Scholz’u başbakan adayı gösteren Sosyal Demokrat Parti (SPD) kazandı. Parti 2017 seçimlerinde aldığı 20,5’lik oyu 25,7’ye yükselterek yıllardır süren düşüş eğilimini tersine döndürmeyi başardı.

Merkel başkanlığında 16 yıldır iktidarda olan Hristiyan Demokrat Birlik/Hristiyan Sosyal Birlik (CDU/CSU) ise yüzde 24,1 oy oranı ile tarihi bir düşüş yaşadı. Birlik partilerinin 2013 seçimlerinde yüzde 41,5 olan oy oranı 2017’de yüzde 32,9’a gerilemiş ve SPD ile ittifak zorunluluğu doğmuştu.

Uzun süredir iktidarda olmanın yıpratıcılığı ile birlikte Merkel’in vedasıyla güç kaybeden partinin adayı Armin Laschet, hükümeti kendilerinin kuracağı iddiasını sürdürüyor.

Tarihinin en yüksek oyunu (14,8) alarak ülkedeki üçüncü büyük siyasi güç konumuna yükselen Yeşiller ise beklenenden daha düşük gelen oran nedeniyle buruk.

2017’deki seçimlerde 10,7 seviyesinde oy alan Hür Demokrat Parti (FDP) ise yüzde 11,5’e ulaştı. Partinin ittifaklarda kilit rol oynayabileceği hakim.

Oyları azalsa da ırkçı ve göçmen karşıtı AfD’nin (Almanya için Alternatif) yüzde 10,3’lük oy oranıyla yerini sağlamlaştırdığı görülüyor.

Diğer yandan seçimlerin en fazla oy kaybedeni olan Sol Parti’de (Die Linke) ise hayal kırıklığı hakim. 

Tarihsel olarak Almanya ile önemli ekonomik ve politik ilişkilere sahip olan Türkiye’de de bu seçimler dikkatle izleniyor. Almanya’da yaşayan yaklaşık üç milyon Türkiye kökenli kişi de bir diğer önemli faktör.

Avrupa Birliği’nin lider ülkesi olan Almanya’nın Türkiye’ye olan bakışı  yeni koalisyon hükümetini kuracak partiler arasında yürütülecek müzakereler sonucunda şekillenecek.

Merkel, kendisi için zorlu bir dış politika meselesi olan Türkiye ile ilişkilerde denge kurabilmeyi başarabilmiş ve iplerin kopmasını önlemişti.

Almanya’da 26 Eylül genel seçimlerinde ortaya çıkan tabloyla birlikte Merkel’siz dönemi ve Türkiye açısından sonuçlarını Evrensel Gazetesi Almanya Temsilcisi Yücel Özdemir ile konuştuk.

‘Üçlü koalisyon daha olası’

Almanya’da seçimler sonrası koalisyon görüşmelerinin krize dönüşmeyeceği düşüncesinde olan Özdemir’e göre üçlü ittifak (SPD, Yeşiller, Hür Demokrat Parti) daha olası görünüyor: ”Seçimlerde aslında beklenen bir sonuç ortaya çıktı. Çünkü son haftalarda kamuoyu yoklamalarında zaten SPD’nin birinci, Hristiyan demokratların ise ikinci çıkacağı ifade ediliyordu. Ancak aradaki oy farkı tahminlerden düşük oldu. En azından 2-3 puanlık bir farkın olacağı tahmin ediliyordu.

Özellikle sosyal demokratların yaz aylarından önce yapılan anketlerdeki oy oranı yüzde 14-15’e kadar düşmüştü. Ancak yaz sonrasında artış sağlandı.

Bunun başlıca nedeni sel felaketi ve CDU/CSU’nun adayının daha fazla kişisel hatalar yapmasıyla birlikte sosyal demokratların sosyal konuları biraz daha öne çıkararak, bu çerçevede hareket etmesi oldu. SPD, 2005’te erken seçimleri kaybetmiş ve ondan sonra ikinci parti olmuştu. Bu aranın ardından tekrardan birinci parti oldu. Oluşacak koalisyonu ise herkes merak ediyor.

Seçim gecesi Alman televizyonlarında konuşulan konuların başında SPD’nin liderliğinde Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşillerin katılımıyla üçlü bir koalisyon hükümetinin kurulması geliyordu. Ancak özellikle Yeşillerle, FDP arasında bazı konularda derin görüş farklılıkları var. Bu konular için önceden bir araya gelip bir uzlaşmaya varacaklarını ondan sonra SPD ile koalisyon masasına oturacaklarını söylüyorlar. Bu ne kadar sürer bilmiyoruz. Ama SPD’nin başka bir seçeneği daha var: Hristiyan demokratlar öncülüğünde büyük koalisyon olabilir. Ancak Alman basınına göre, üç partili bir koalisyon hükümeti daha olası. Bu noktada ciddi bir krizin olması beklenmiyor. Bütün parti liderleri en kısa sürede hükümetin kurulmasını istiyor. Belçika ya da Hollanda’da da olduğu gibi aylar süren koalisyon görüşmeleri olmasın isteniyor ve ‘Noel tatili öncesinde bir hükümet kuralım’ deniyor.’’

‘Türkiye ile ilişkilerde ciddi sarsılma olmaz’

Özdemir, devletler arasındaki çıkar ilişkisine vurgu yaparak, koalisyonda Türkiye konusunda daha sert bir tutuma sahip Yeşillerin olması halinde bile Almanya’nın Türkiye politikasında ciddi bir sarsılma beklemiyor: ”Türkiye ile ilişkiler konusunda temel bir değişiklik beklenmiyor. SPD’nin başbakan adayı Olaf Scholz da Türkiye konusunda Merkel’in çizgisini devam ettirecek. Sığınmacılar anlaşmasından tutalım diğer konulara kadar, ‘iyi işler’ gözetilecek. Sosyal demokratların bunu geçmişte de yaptığını görüyoruz. Gerhard Schröder döneminde SPD yine Yeşiller ile koalisyon hükümeti kurmuştu. Schröder, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye adayı ülke olması konusunda epey çaba sarf etmişti. En çok tartışılan şey Yeşillerin koalisyon ortağı olmasının ilişkileri değiştirip değiştirmeyeceği… Bence değiştirmez. Çünkü devletlerin ilişkileri çıkarlar üzerinden devam ediyor. Yeşiller bazı eleştiriler yapabilir ama ama artık eski Yeşiller de yok. Yeşiller eskiden özellikle Kürt sorunu ve demokrasi konusunda daha sert muhalefet yapıp ve radikal bir tutum izliyordu. Ancak son birkaç yıldır daha uyumlu bir siyaset izliyorlar ve ülkenin çıkarlarına göre davranıyorlar. Bahsettiğim koalisyon döneminde dışişleri bakanı Yeşillerden Joschka Fischer olmuştu. O da Türkiye konusunda 1998-2005 arasında ciddi bir değişiklik yapmamıştı. Bu nedenle eğer SPD liderliğinde FDP ve Yeşiller koalisyonu kurulursa Türkiye ile ilişkilerde ciddi bir sarsılmanın olması beklenmiyor…”

‘Çevre konusunda duyarlı gençler Yeşiller’i seçti’

Bu seçimde oylarını en fazla arttıran parti olan Yeşiller’in, çevre konusunda duyarlı gençlerden destek topladığına dikkat çeken Özdemir, dünyanın gidişatı kötüye gittikçe desteğin artacağı görüşünde: ”Yeşiller’in oyları önceki anketlerde daha yüksek görünüyordu. Yaz tatili öncesinde bu oran yüzde 23- 24’lere kadar varmıştı. Onlara başbakanlığı alacak bir parti olarak bakılıyordu. Sonra adayları Annalena Baerbock’un kendi biyografisinde yapmış olduğu ‘güzellemeler’, yani kitaptaki manipülasyonların ortaya çıkması bunu tersine çevirdi. Baerbock’ın kişisel hataları nedeniyle oy oranları düştü. Ancak şu anda almış olduğu yüzde 14,8 de büyük bir başarı. Tarihlerindeki en yüksek orana ulaştılar. Şu anda oyunu en fazla artıran parti Yeşiller. Özellikle çevre konusuna duyarlı genç kesimlerin oy verdiği biliniyor. Bunu zaten başbakan adayları Baerbock dün televizyonda yapmış olduğu konuşmada da söyledi. Bu yükseliş ne kadar devam eder bilemiyoruz ama şunu görüyoruz insanların çoğu Yeşilleri küresel ısınma, çevre sorunlarından dolayı tercih etti. Dünyanın gidişatı bu konuda daha da kötüye gittikçe Yeşillerin oyları artacak.”

‘Irkçı parti, Almanya siyasetinde kalıcı ’

Irkçı ve göçmen karşıtı AfD’nin oy oranlarındaki düşüşe rağmen Almanya siyasetinde kalıcı hale geldiği tespitine katılan Özdemir, bu partinin bazı eyaletlerdeki yükselişinin tehlike çanlarını çaldığını söyledi: ”AfD daha kalıcı bir parti haline geldi. Geçen seçimlerde yüzde 12,6 oy almıştı şimdi 10,3. Yani 2,3’lük bir düşüş var ve parti bazı büyük kentlerde oy kaybetti. Buna rağmen kalıcı olma durumu doğru. Bu arada, ‘Querdenker’ dediğimiz corona inkarcıları gruplar ‘die Basis’ diye bir parti kurmuştu. Onlar da 600 binden fazla oy aldı. AfD’nin güç kaybı sebeplerinden birisi de bununla ilgili.

Diğer sebeplere bakarsak: AfD’nin asıl yükselişi 2017’deki seçimler öncesi çok tartışılan sığınmacılar krizi nedeniyle olmuştu. Çok sayıda sığınmacı Almanya’ya geldiğinde bu politikaya karşı propaganda yaptılar. Bu seçimlerde ise sığınmacılar yakıcı bir gündem olmadı. AfD’nin bu nedenle kullanacağı bir konu kalmadı. Kullanamadı çünkü suiistimal edilecek bir durumda değildi. Bu nedenle AfD kısmen kaybetti. Ancak bizler için tehlikeli olan şu: Doğu Almanya’da iki eyalette AfD birinci parti oldu. Bu durum da o bölgedeki sorunlardan ve dinamiklerden kaynaklandı. Bunun ne kadar devam edeceği de sol partilerin tutumuna bağlı.”

Sol Parti’deki düşüş

Özdemir, seçimlerde en çok oy kaybeden parti olan Sol Parti’nin kendi taleplerini duyurma konusunda yanlış politika izlediğini belirterek, SPD’nin Sol Parti’nin ifade alanlarına girmesine vurgu yaptı: ”Seçimin en büyük sürprizi Sol Parti’den (Die Linke) geldi. Anketlerde daha önce Sol Parti’nin yüzde 6 – 7 arasında oy alacağı belirtiliyordu fakat 4,9 aldı. Aslında barajın altında kaldı fakat Almanya’daki seçim yasasına göre, eğer bir parti bir seçim bölgesinin (299 seçim bölgesi var Almanya’da) üçünde doğrudan milletvekili kazanırsa o zaman yüzde 5 barajından muaf kalıyor. İşte Sol Parti bundan dolayı meclise 39 milletvekili gönderebildi.

Sol Parti’nin düşüş nedenlerinden bir tanesi de SPD’nin sosyal konuları önceki dönemlere göre daha güçlü bir şekilde ifade etmesi. Asgari ücretinin saatlik 12 avroya çıkacağı, kiralardaki fahiş zamların durdurulacağı, emeklilik konusunda bazı düzenlemeler yapılacağı, çocuk yoksulluğuna dair iyileştirmeler yapılacağı söylendi. Yani SPD giderek Sol Parti’nin ifade ettiği alanlara yöneldi.

Sol Parti ayrıca bu seçim sürecinde yanlış bir taktik de izledi. Seçimler yapılmadan birkaç hafta öncesine kadar. ‘SPD liderliğinde Yeşillerle birlikte bir sol hükümet kurmak istiyoruz. Bunun içinde programımız şudur’ diye açıklama yaptılar. Yani dereyi görmeden paçayı sıvadılar. Seçimlerde güçlü bir parti olmaya çalışmak yerine, dış politikada nelerden feragat edebileceklerini söylediler. Böylelikle nasıl ‘uzlaşmacı bir sistem partisi’ olduklarını anlatmaya çalışırken kendi taleplerini dile getirmek konusunda epey geride kaldılar.

Eski Doğu Almanya bölgesinde daha önce pek çok eyalette Sol Parti birinci oluyordu ancak onun yarattığı boşluğu AfD kısmi olarak doldurmuş sayılır. Tabii parti içerisinde bu durumun nedenleri şimdiden tartışılmaya başladı.”

‘Türkiye kökenli sayısında rekor yaşandı’

Seçimlerle birlikte meclise giren Türkiye kökenli milletvekillerinin rekor sayıya ulaştığını söyleyen Özdemir’e göre bu normal. Ancak yüzde 25’i göçmen olan ülkedeki temsiliyet yine de meclise aynı şekilde yansımıyor: ”Bu arada toplam 19 Türkiyeli de meclise girdi. Bu rekor bir sayı. Bugüne kadar ilk kez bu sayıda Türkiye kökenli milletvekili yer alıyor. Bunların 10’u SPD, beşi Yeşiller, üçü Sol Parti, bir tanesi de CDU’dan. Almanya’daki Türkiyeliler de daha fazla siyaset yapmaya çalışıyor. Partiler de ülkenin değişen demografik yapısına göre farklı kökenli adaylara daha fazla kapılarını açıyor. Bu normal bir durum. Keşke daha fazla olsa. Almanya nüfusunun yüzde 25’i göçmen. Ancak bunun yansıması mecliste aynı oranda değil. Ancak aşama aşama da olsa Türkiye kökenlilerin mecliste fazlalaşması partilerinden bağımsız olarak olumlu bir durum.”

‘Para musluklarının başındaki Scholz…’

Özdemir, SPD’nin oylarını arttırarak seçimleri kazanmasında başbakan adayı Scholz’un etkisine vurgu yaptı: ‘‘SPD’nin oy kazanmasında Scholz’un kişiliği ve profili önemli bir katkı sağladı. Daha önce çalışma bakanlığı yapmış, SPD genel sekreterliği yapmış, Hamburg’da açık arayla seçimleri kazanarak belediye başkanlığı yapmış birisi. Diğer yandan son dört yıldır da Merkel’in yardımcısı ve koalisyon hükümetinin maliye bakanlığı yaptı. Yani Almanya’da para musluklarının başında olan kişiydi. Almanya corona döneminde adeta muslukları açtı. Yardımlar ve işverenlere kısa çalışma ödeneği gibi şeyleri yapan kişi olarak da Scholz görüldü.”

‘Merkel’in halefi Lacshet çok pot kırdı’

Fotoğraf: Reuters

Merkel’in partideki halefi ve başbakan adayı olan Armin Lacshet ise bu süreçteki kötü performansıyla Scholz’a yolu açtı: ”Diğer taraftan Merkel’in partisinden olan rakibi Armin Lacshet de CDU içerisinde liberal bir profil çizse de doğal olarak Merkel çizgisindeydi. Ancak bu süreçte çok pot kırdı. Bireysel açıdan sel felaketinde Cumhurbaşkanı Steinmeier konuşurken arkasında gülmesinden tutalım da televizyon programlarındaki performansı sonrası  pek çok yerde artık ‘Lachet bir eyalet başbakanı olabilir ama Almanya’yı temsil edecek bir başbakan olamaz’ diye değerlendirmeler yapıldı. Bu nedenle devlet adamlığı ve güvenlik konusunda Scholz epey açık arayla önde gitti. Devlet içerisinden gelmesi ve programlarda hata yapmadan işi götürmesi önemli bir faktör oldu.”

‘AB konusunda Merkel çizgisini sürdürecek’

Özdemir’e göre müstakbel başbakan Scholz, AB konusunda Merkel çizgisini sürdürecek: ”Bütün Avrupa’nın gözü de Almanya seçimlerinde. Çünkü AB’de en büyük ekonomik gücü olan ülke. Bu ülkedeki seçimlerin sonuçları ve buradan çıkacak tablo illa ki Avrupa’nın yapısını etkileyecek. Ama Scholz zaten bu konuda Merkel çizgisinde. Yani diğer bütün ülkeleri bir arada tutma, Almanya’nın liderliğinde Fransa ile yakın ittifak konusunda – zaten TV programında, ilk ziyaret edeceğim ülke Fransa olacak dedi- bunu derinleştirme çizgisini devam ettirecek. AB’nin temel normlarına karşı olan Macaristan, Polonya gibi ülkelere AB komisyonu tarafından başlatılan yaptırımlar desteklenecek.”

Siyasette ‘Alman yolu’

Almanya’nın politik eleştirilere karşın ilişkileri koparmama -özellikle de ticari- siyasetine değinen Özdemir, bunun Alman sermayesinin istediği olduğunu ve başbakanın kim olduğundan bağımsız olarak geliştiğini söyledi: ‘‘Genel dünya aritmetiği içerisinde ‘Almanya nerede duracak’, ‘Transatlantik ilişkilere mi daha yakın olacak yoksa Rusya’yla ya da Çin’le daha yakın bir ilişkide mi olacak’ diye sorarsak… Bu seçimin sonucu Almanya’nın transatlantik ilişkilere daha yakın duracağını gösteriyor. Zaten ABD tarafında Biden da bunu ifade etmişti seçimlerden sonra. Özellikle Kuzey Akım-2’ye geçiş verilmesiyle birlikte önümüzdeki dönemde Almanya’nın çıkarlarının biraz daha transatlantik ilişkilere yakın durma yönünde olacağı tahmin edilebilir. Ama bu Rusya ve Çin İle ilişkileri yıkma anlamına gelmiyor. Merkel hep bu dengeyi sürdürmeye çalıştı.

Almanya, Rusya ile ticari ilişkileri sürdürmeye çalışırken Ukrayna’da başka bir pozisyon alabildi. Örneğin Kırım’ın ilhak edilmesine karşı çıkıldı. Fakat Putin’le ilişki de koparılmadı. Benzer bir ilişki de Çin’le. İster Uygurlar olsun ister Hong Kong. Eleştirildi ancak Almanya’nın dış ticaretinin en fazla olduğu ülke Çin oldu. Ticari ilişkileri engellemeyecek bir stratejisi var. Bu Alman sermayesinin izlediği ve istediği yol. Scholz da bunu yapacak. Rusya ve Çin eleştirisinde SPD’ye göre biraz daha radikal düzeyde olan Yeşillerin hükümete girmesiyle eleştirilerin dozajı artabilir. Ancak bu, ülkelere yaptırımların artacağı anlamına gelmez. Benzer şey Türkiye ile de ilgili. Yeşiller daha radikal eleştiriler yapıyor ama burada da Türkiye ile ticari ilişkilerin zarar görmeyeceği bir çizgi tutturulacağını düşünüyorum.

Bu denge durumu Merkel çizgisinden ziyade Almanya’nın çizgisi. Alman yolu diyorlar buna. Kesin bir kutba entegre olmadan Almanya’nın çıkarlarını gözetecek politikalar izleme. Yani Almanya’nın çıkarları Rusya ile ticari ilişkileri sürdürdürmeyi gerekiyorsa -ki gerektiriyor- sırf ABD istedi diye Rusya ile ilişkileri bozmayacaklardır. Aynı şekilde Çin ile de… Almanya uzun süredir AB ekseninde Fransa ile birlikte bir ayrı bir güç merkezi oluşturmak istiyor. Bu transatlantiğe, ABD’ye yüzde yüz yaklaşmaya çekince koyuyor. Tamamen ilişkileri koparmıyor ama o noktada da kendini gözetiyor. Her ülkenin kendi çıkarlarını merkeze aldığı bir dönemden geçiyoruz. Alman sermayesi bunu istediği için Merkel olsun Scholz olsun Armin olsun bu çizginin sürmesi zorunlu. Sol koalisyon olsaydı bile bu çizginin süreceğini düşünüyorum. Ekonomik yatırımlarının bu şekilde sürmesinin bir zorunluluk olduğunu herkes biliyor. Bu nedenle Merkel çizgisi bunu iyi ifade ediyor. Örneğin Türkiye-Yunanistan geriliminde Merkel devreye giriyor ve denge sağlıyordu. Almanya bir süre daha başbakanın kim olduğundan bağımsız olarak bu dengeyi sürdürecek.”

‘Berlin’de kadın belediye başkanı seçildi’

Özdemir, genel seçimlere ek olarak iki eyalette de yerel yöneticilerin belirlendiğini kaydetti. Özdemir, Berlin’de tarihte ilk defa kadın belediye başkanı seçildiği bilgisini vererek buradaki barınma sıkıntısına dikkat çekti: ”Genel seçimlerin dışında iki eyalette de yerel yöneticiler için seçim yapıldı. Bunlar Berlin ve Kuzey Almanya’da bir eyalet. İkisinde de SPD ve kadın adaylar kazandı. Ayrıca iki gün önce Berlin’de bir halk oylaması vardı. Burada elinde üç binden fazla konutu olan emlak şirketleriyle ilgili olarak kamulaştırma oylandı. Referandumda yüzde 56 evet çıktı. Berlin’in yeni belediye başkanı da bunu uygulayacaklarını söyledi. Yani referandum kabul edildi. Önümüzdeki dönemde Almanya genelinde Berlin çapında 200 bine yakın konutun belediye tarafından satın alınarak uygun kiralarla insanlara verilmesi planlanıyor.”

Almanya’da seçimin galibi Sosyal Demokrat Parti

Kategori:Diken özel

SON HABERLER

İstanbul'da IŞİD operasyonu: 13 şüpheli gözaltında

İstanbul’da IŞİD’e düzenlenen operasyonda 13 şüpheli gözaltına alındı.

İran Atom Enerjisi Kurumu dahil: 18 kurumla, 20 kişinin mal varlığı donduruldu

Türkiye’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararı üzerine 18 kurum ve 20 kişinin mal varlığı donduruldu. Listede İran Atom Enerjisi Kurumu da var.

Sumud Filosu'nda vatandaşları alıkonulmuştu: Kolombiya İsrailli diplomatları sınırdışı edecek

Küresel Sumud Filosu’nda iki vatanadaşı alıkonan Kolombiya ülkesindeki tüm İsrailli diplomatları sınırdışı etme kararı aldı. İsrail, Gazze’ye giden Küresel Sumud Filosu’nun 44 gemisinden 19’unu durdurmuştu. Aralarında İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’in de olduğu onlarca aktivist alıkonulmuştu. Filonun Türkiye Delegasyonu, 28 Türk aktivistin alıkonulduğunu açıklamıştı. Ülkenin Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, İsrail’in Kolombiya’daki tüm diplomatlarını sınırdışı edeceklerini duyurdu. […]

İsrail, Sumud Filosu'nun 19 gemisini durdurdu: 28 Türk aktivist alıkonuldu

İsrail, Gazze yolundaki Küresel Sumud Filosu’nun 18 gemisini durdurdu.

Filonun Türkiye Delegasyonu, 28 Türk aktivistin alıkonulduğunu açıkladı.

Gram altın güne rekorla başladı – 2 Ekim 2025

Şu an (saat 9:09) 5.177,602 liradan işlem gören gram altın yine rekor kırdı.

mRNA aşıları: Bilim dünyasında 30 yıllık yolculuk
Türk Toraks Derneği başkanı: En çok grip-Covid ayrımında zorlanacağız

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 893 gündür hapiste

YAZARLAR

Karar vermenin yorgunluğu

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Gölgelerin arasına taşınan sır; Claudia

Ayhan Tinin

İmzalı ve Birinci Baskı Kitaplar Müzesi

C. Hakkı Zariç

Yerli ve milli Nokta.

Mustafa Alp Dağıstanlı

Düşünceye tolerans hava gibi su gibi bir ihtiyaç

Murat Sevinç

Apti'ye veda: Şekerim, benim fıtratım böyle…

Murat Sevinç

Mutluluk dayatması

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

GÜNÜN 11’İ

Damla Doğan Tuncel: 300 okula temizlik robotu; bu robotlar ne yapacak?

Mustafa Mutlu: Hüso baba gördüğün gibi asıl haberi kendine saklaman bile seni kurtaramadı

Deniz Zeyrek: Kurtulmuş 'meşruiyet' konulu güçlü mesajını verirken 'kimi çevreler' diyerek acı gerçeği saklamaya çalıştı

Hasan Cemal: Necati Zincirkıran kendi döneminin efsanesiydi, 'gazete mutfağı'nın inceliklerini ondan öğrendim

Didem Eryar Ünlü: Trump kendi siyasi tabanı uğruna gezegenin geleceğini hiçe saymaya devam edecek

Asena Özkan: Spor medyası artık sporu sadece futbol olarak kabul ediyor ve okurla izleyiciye de bunu aşılıyor

Hediye Levent: Barışa merhaba hezeyanları bütün sesleri bastırmış olsa da, plan Gazze'ye vedanın ağıdı!

Zeynep Altıok Akatlı: Sahibine 'başarı' getiren zehirli iklim, muhalefet cephesinde de kimi aktörlerin söylemlerine sızmış durumda 

Barış Terkoğlu: Murat Bardakçı ve İlber Ortaylı, Fatih Altaylı dosyasına görüş vermiş

Esfender Korkmaz: Türkiye'nin sosyal konut politikası yoktur, hiç olmadı

İbrahim Kiras: Trump'ın planını Hamas'a kabul ettirmeleri beklenen İslam ülkeleri hükümetlerinin, bunu kendi kamuoylarına kabul ettirmeleri zor

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×