Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
İki lider yan yana geldiğinde gerçekleştirilen görüşmeler somut olarak iki kişinin görüşmesi olduğu kadar, soyut olarak iki halkın, iki ekonominin karşılaşması mesabesindedir. Halkların oylarıyla seçtikleri ve dış temaslara gönderdikleri liderler kendi benliğinde tecessüm etmiş halk yargısı ve kanaatini yansıtır. Çünkü o benliği, o kişiliği o halk oyları ile seçip, işbaşına getirmiştir.
Siyasinin arkasında görünen hayal, siyasiyi seçen halk ve bu halk ve bütünselliğin yarattığı ekonomidir. Tarafların yöneticileri bu mesajları okuyarak karşının gücü hakkında kendi liderini gerekli bilgilerle donatır.
Meseleye bu açıdan baktığımızda, Büyük Ortadoğu Projesi’nde görev tevdi edenle, görevi kabul edip, uygulayan arasındaki görüşmede kimin ne durumda olacağı çok açık değil midir?
Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi Türkiye’nin değil, ABD’nin İsrail birlikteliğinde oluşturduğu bir mega projedir. Görüşmede birinci derecede önemli konu Türkiye’nin uçak ihtiyacı mı, yoksa ABD’nin gözünü diktiği değerli metal ve Ortadoğu meselesi midir?
Bu durum, ulusumuzu adeta hiçe sayarak içe ve dışa yönelik politikalar arasındaki muazzam farktan da çok net olarak anlaşılmıştır. Böylesi politik gaf ve açıklarla yüklü bir siyasi politikanın baş mimarı projenin hamisine karşı ancak nezaket konuşmaları yapabilir.
Trump’ın dil-ucu ifadeleriyle sarfettiği, “Benim iyi dostum, iyi anlaşıyoruz, akıllı adam” gibi pohpohlayıcı ifadeleriyle yeni görevlerle dönülünmez, umarım!