• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Hayallerinizi çimentoya gömmeyin!

15/04/2014 08:56

 

mertMERT YILDIZ

mertyldz@gmail.com

İstanbul’u düşünün Orhan Veli gibi.


Bir şehir ki nice medeniyetlere başkentlik yapmış, tarih sahnesinin nice büyük oyuncularını ağırlamış, kendine hayran bırakmış.

Uğruna savaşlar verilmiş, Konstatin’i, Fatih’i, Muhteşem Süleyman’ı, Atatürk’ü konuk etmiş, tüm doğal ihtişamıyla dünyanın pek çok şehrini kıskandıran, doğasıyla ve coğrafyasıyla ziyaretçileri kendine hayran bırakan İstanbul’u düşünün.

Suç ortağıyız

Peki, İstanbul gibi doğal güzelliği, tarihi zenginlikleri ve coğrafi konumuyla öne çıkan bir şehri, gökdelen inşaatlarıyla yapaylaştırarak gelecek nesillere karşı bir suç işliyor olabilir miyiz? Kentsel dönüşüm ifadesi  yalnızca kulağa hoş gelen bir pazarlama jargonu ve bu suçu meşrulaştıran bir tamlamadan mı ibaret?

Eğer ortada işlenen bir suç varsa, bu elbette pek çok farklı kişi ve kurum tarafından el birliğiyle işleniyor. İnşaat şirketleri şuursuzca bina dikerek, belediyeler rant arayışı içinde denetimi ve düzenlemeyi göz ardı ederek, İstanbul halkı ise yapılan inşaatları satın alarak bu suça ortak oluyor.

Suçun en büyük işbirlikçilerinden İstanbul halkı bu denklemde en çok üzülen olacak. Çünkü konuta harcadığımız milyonlarca liranın fırsat maliyeti gelecek nesilleri beklemeye gerek kalmadan bugünün İstanbullularını da direkt olarak ve an itibariyle ilgilendiriyor.

Screen Shot 2014-04-14 at 19.00.29

Zihinsel yanılgı ve bir balonun anatomisi

2010 yılının başında İstanbul’un güzide gökdelenlerinden bir ev satın aldıysanız, evin fiyatının üç yıl içinde yüzde 70’e yakın artmış olması size kendinizi ünlü yatırımcı Warren Buffet gibi hissettirebilir. Acaba hislerinizde haklı mısınız?

Aslında, evin toplam fiyatını nakit olarak ödemediyseniz paranızı bankada mevduata koymanız daha karlı bir yatırım olurdu.

Birinci tabloda göreceğiniz gibi, konut kredisi faizlerinin hala çift hanelerde olduğu bir ülkede konut yatırımından yüksek gelir elde etmeniz oldukça zor.

20140415 mert1

İşin içine komisyonları, evi bulmak için harcanan emeği vb. katarsanız, bankaya gidip mevduata para yatırmanın, krediyle ev almaktan çok daha zahmetsiz ve karlı bir iş olduğunu görebilirsiniz.

İşin maddi tarafını geçelim.Sonuçta, istediğinizde başınızı sokacak bir eviniz olduğunuzu varsayarak, İstanbul’da ev sahibi olmanın sosyal bir getirisi oluğuna odaklanalım.

O gökdelenlere taşınırsanız, sosyal getiri tarafından da baktığınızda, düşük doluluk oranları sebebiyle bir süre sonra hayalet şehirde tek başına yaşadığınız hissine kapılabilirsiniz. Bu gökdelenler henüz bitmeden tamamen satılmasına rağmen, doluluk oranlarının ve kiraların düşük olması denklemde bir gariplik olduğuna işaret ediyor. Konut fiyatları ciddi biçimde artarken kiraların sabit kalması ortada bir balon olduğunu düşündürüyor.

20140415 mert2

1990’ların kötü mirası

1990’lardaki çarpık kapitalizm ve ahlaki çöküntünün geride bıraktığı bir kültürel miras olan finans sektörüne karşı şüphecilik, bankaları hortumlanan kurumlar, finansal piyasaları bir çeşit kumar olarak algılamamıza  sebep oldu. Bankalara ve piyasalara güvenmediğimiz için tasarruflarımızı çimento ve çeliğe gömmemiz o yıllarda oluşan bu güvensizliğin bize bıraktığı bir miras.

Bir de kayıt dışı ekonomi var tabii. Gayri meşru yollardan elde edilen gelirleri bankacılık sistemine sokmamak için bu tür yatırımlar ideal bir yöntem olarak görülüyor.

Screen Shot 2014-04-14 at 19.00.53

Tipik bir balon

Sonuç olarak ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: İçinde yaşamak için değil, tasarruf aracı olarak alınan konuta talep artıyor, talep artışı daha fazla gökdelenin inşa edilmesine sebep oluyor, gökdelen artışı da şehrin dokusuna ihanet ederek şehri tanınmaz hale getiriyor. Kullanım değeri olmayan bir malın fiyatının durmadan artması ise tipik bir finansal balona işaret ediyor. Her şey bu şekilde devam ederse bu balon hiç patlamayabilir. Ama patlamaması hem maddi hem de manevi açıdan daha büyük bir tehlike.

Konuta verilen önemin coğrafi koordinatları

Ülkemizde konut sahipliğinin bir de sosyo-kültürel boyutu var. Bir erkek için kendine ait bir evinin olması, bir kadın tarafından tercih edilme sebebi olabilir ve evlilik şansını artabilir. Kişinin kirada yaşaması ise bizim kültürümüzde maddi durumunun iyi olmadığının bir göstergesi olarak algılanabilir. Halbuki, Avrupa’daki istatistiklere bakınca durumun bizdekinin  tam tersi olduğunu görebilirsiniz. Avrupa’nın en zengin ve en gelişmiş ülkelerinde konut sahipliği bizden bile düşük. Hatta konut sahipliği ve gelişmişlik arasında bir ters orantı var.

20140415 mert3

Zengin ülkelerde konut sahipliği düşük, fakir ülkelerde ise yüksek.  Yukarıdaki görsele bakarsanız dikkatiniz ilk olarak Türkiye’ye yönelecektir. Türkiye’nin konut sahipliği oranındaki bir ülkede aslında kişi başına gelirin mevcut durumdan üç dört kat daha fazla olması gerektiğini görebilirsiniz.

Ama aslında görseldeki daha ilgi çekici nokta  konut sahipliği oranı yüksek ülkelerin ortak yönü. Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz, Kıbrıs… Bu ülkelerin hepsi son beş yıldır ismi krizle birlikte anılan ülkeler.

Hepsinin ekonomileri son beş senedir ya daralıyor ya da büyümüyor. Hepsinde işsizlik özellikle gençler arasında çok yüksek. Hepsi katma değeri düşük ekonomiler. Ve son olarak hepsi Güney Avrupa’da.

20140414 gokdelen1

İsviçre’de kiracı mı Yunanistan’da ev sahibi mi?

Diğer yandan Kuzey Avrupa’da ise tam tersi bir eğilim var. İsviçre, Almanya, Fransa, Hollanda, Danimarka gibi ülkelerde konut sahipliği düşük. Tüm bu ülkeler Avrupa’daki krizden az etkilenen, büyüyen, işsizliğin göreli olarak düşük ve katma değerin yüksek olduğu ülkeler. Bu bağlamda, İsviçre’de zengin olup kirada mı yaşamak istersiniz yoksa Yunanistan’da  düşük gelirli olup ev sahibi mi olmak istersiniz?

Konut sahipliğinin fırsat maliyeti

Yukarda bahsi geçen eğilim kimseyi şaşırtmamalı. Eğer tasarruflarınızı konuta yatırırsanız, katma değer yaratmayı bekleyemezsiniz. Bir konutu yapan üç ana madde çimento, çelik ve hava zaman içinde değerlenen mallar değil. Tasarruflarını bu şekilde yöneten ülkelerde katma değer düşük olur, çünkü katma değer yaratacak projeler ve işler gerekli kaynağa ulaşamaz. Kuzey Avrupa’nın güneye oranla başarısının sırrı da işte bu; tasarrufların daha üretken yatırımlara yönelmesi ve bunun sonucu olarak büyüme ve istihdam.

Tüketime değil üretime

Tasarruflarımızın ekonomiye katma değer sağlaması için öncelikle bankacılık sektörünün insiyatif  alması gerekiyor. Toplanan mevduatlara karşılık açılan krediler tüketime değil, ülkeye katma değer sağlayacak ve iş imkanı yaratacak KOBİ’lere yönelmeli. Diğer taraftan da devletin KOBİ kurmayı desteklemesi ve özendirmesi gerekiyor.

20140414 gokdelen2

Bankalar ve devletin kabuk değiştirmedeki rolü son derece kritik fakat her şeyi devletten veya bankalardan beklemek de yanlış. Bizler de birey olarak tasarruflarımızı korku içinde maddi güvence sağlamak için değil, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için kullanabiliriz. Ev almak yerine, kendi işimizi kurmak, daha riskli fakat hem maddi hem de manevi anlamda daha tatmin edici bir tercih olabilir.

Kendi işinizi kurmak veya yönetmek istemiyorsanız, tasarruflarınızı bir melek yatırımcıya verip başkalarının işine ortak olabilir, farklı tiplerde iş modellerine küçük miktarlarda para yatırarak riski de dağıtabilirsiniz.

Betonla değil, fikirle

Her şey kendimize güvenmekle başlıyor. Bizleri konut yatırımının en sağlam, en karlı yatırım olduğuna inandıran bu zihinsel yanılgının farkına varıp varlık algımızı çimento ve çeliğe endekslemekten vazgeçmeliyiz. Bize en kısa yoldan, en risksiz maddi getiriyi sağlayan beton uzun vadede maneviyatımızı ve hayallerimizi rehin alıp bizi mutsuz kılabilir.

Kalıcı bir biçimde mutlu olmak için, reklamlarda gösterildiği gibi hayallerimizi tuğla ve betonla değil, fikirlerle süsleyip tasarruflarımızı bu fikirleri hayata geçirmek için kullanmalıyız. Böylelikle, topraklarında gökdelenler yerine umut ve mutlu nesillerin yetişeceği bir İstanbul hayaline birlikte ulaşabiliriz.

Mutlu büyük aile

Kategori:Analiz

SON HABERLER

Enkaz altındaki hastaya tedavi rehberi hazırlayan Prof. Dr. Sever'e onur ödülü

Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Tıp Ödülleri’nin Tıp Onur Ödülü’ne afet tıbbına önemli katkılar yapan nefrololoji uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever layık görüldü.

2025 Nobel Fizik Ödülü sahiplerini buldu

2025 Nobel Fizik Ödülü ‘elektrik devresinde makroskopik kuantum mekanik tünelleme ve enerji kuantizasyonunun keşfi’ nedeniyle İngiliz John Clarke, Fransız Michel Devoret ve ABD’li John Martinis’e verildi.

Yılın ilk dokuz ayında 290 kadın katledildi

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) verilerine göre yılın ilk dokuz ayında 290 kadın erkekler tarafından katledildi.

Morgda karışıklık: Yanlışlıkla defnedilen cenaze mezardan çıkarıldı

Uşak’ta morgda çıkan karışıklıkla yanlış alınarak defnedilen cenaze mezardan çıkarılarak yakınlarına teslim edildi.

Charlie Kirk öldürülmeden iki gün önce mesaj atmış: İsrail davasından çekileceğim

ABD’li sosyal medya fenomeni ve yorumcu Candace Owens’ın paylaştığı mesajlara göre Charlie Kirk ölmeden önce “İsrail yanlısı davadan çekileceğim” demiş.

1 Mayıs, 2 Erdoğan
Fisk: Maskesi düşen Erdoğan dandik bir diktatöre dönüştü, sarin iddiası ikna edici

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 898 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir illüzyon: Çalışırsan başarırsın

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

'İnsan Avı: Usame Bin Ladin': Belgesel mi istihbarat operası mı?

Ayhan Tinin

Edebiyat Müzesi… Şiir Kütüphanesi… Nâzım'ın bavulu küçük İskender'de mi?

C. Hakkı Zariç

Türkiye'nin yeni dili

Mustafa Alp Dağıstanlı

Sürtünmesiz dünya

Göksun Yazıcı

'Av'ını kaybetse de muhabbeti bâki tutanların mekânı 

Behzat Şahin

Memleketin geleceği hangi fotoğrafta?

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Ahmet Taşgetiren: Türkiye'nin yeni bir fotoğrafa ihtiyacı var; cumhurbaşkanı, liderleri davet etsin

Yılmaz Özdil: 'Muhalefete muhalefet edilmez' lafı Kılıçdaroğlu döneminde icat edilmişti

Abdulkadir Selvi: CHP'nin oylarında artış var; dışarıdan müdahaleler her zaman mağdura yarar

Kamil Tekin Sürek: Türkiye'de ve Irak, Suriye'de PKK silahsızlandırılacak, bunlar Trump döneminde halledilecek

Ertuğrul Özkök: Fatih Altaylı çok önemli bir karar aldı

Nevşin Mengü: Savcı ve hakimleri ABD'deki gibi halk seçsin

Murat Çelik: Ödediğiniz rakam ucuz mu, pahalı mı, tam ederi mi; siz anlayabiliyor musunuz?

Murat Muratoğlu: Mehmet Şimşek konuya 'İngiliz kaldı!'

Orhan Bursalı: Şimşek, Karahan altınlara takacaklarına, Türkiye ne yapmalı bu konuya bakmalılar

Necmettin Batırel: Size bir başka güzel rakam vereyim

Damla Doğan Tuncel: Altın piyasasına bir müdahale mi başlıyor?

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

 
×