Eski Şansölye Merkel, “Almanya ekonomisi, güçlü bir Türkiye istiyor. Ekonomik olarak zayıf ve istikrarsız bir Türkiye, kimsenin çıkarına değil” demişti.
Dönemin ABD Başkanı Trump’ın, Türkiye’yi, ekonomisini mahvetmekle tehdit ettiği sıraydı. Merkel’in 2018’deki sözleri, Türkiye’ye destek olduğu kadar Trump’a da cevaptı.
Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’la hep Merkel’den daha iyi anlaştı. Macaristan Başbakanı Orban’la hep Fransa Cumhurbaşkanı Macron’dan daha iyi anlaştığı gibi.
Trump’la Orban’ın ortak özelliği, göçmen karşıtı ve Müslüman düşmanı aşırı sağcı olmaları.
Şimdi Avrupa’da Trump’la Orban’ın rüzgârı esiyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın yükselişi, Fransa’dan Belçika’ya iktidarları sarstı. Almanya’dan Avusturya’ya, siyasette deprem yaşanıyor.
Hâliyle merak ve endişe uyandırıyor; aşırı sağa kayan bir Avrupa, Türkiye için iyi mi, kötü haber mi? İktidar açısından tehdit mi, fırsat mı?
İslam ve göçmen karşıtı siyasetçilerin Avrupa’da iktidara gelmesi, Erdoğan’ın Almanya ve Fransa’da da Orban, Trump kafasıyla muhatap olması demek. Yani iktidar için ilk başta iyi haber, iş tutma fırsatları sunabilir.
Çünkü aşırı sağ da Merkel gibi, göçmen belâsından korunmak için istikrarlı, güçlü bir Türkiye isteyecektir.
Fakat bu aynı zamanda Türkiye üstündeki baskı ve tehdidin artması demek. O da iç siyasette karşı tepkiyi yükseltecek ve AK Parti’den Yeniden Refah’a, merkezden radikal sağa kayışı hızlandıracak.
Avrupa’nın siyaseten istikrarsızlaşması da Türkiye lehine olmaz, iktidara da pek yaramaz sanki.