BÜNYAD DİNÇ *
Günler sonra tekrar yağmur yağıyor. Planım başkaydı ama eve kapanmak zorunda kaldım.
Hadi şu daha önce ‘HOME OF… ÇUVALLAMA’ başlığı altında bir göz attığımız Türkiye tanıtım afişlerinin fotoğraflarına bir daha bakayım dedim. Hay bakmaz olaydım. Hani şeytan dürttü derler ya, öyle bir şey.
Neden bilmiyorum, belki kasvetli havadan, belki bilinç altıma daha evvel bir sebepten yerleşmiş. ‘Home of Summer Time’ önüme geldi. On saniye kadar dikkatlice bakınca ilk jeton düştü.
Bir bungalov deyip geçmeyin
Yahu arka plandaki çardakların ışığı kabaca soldan geliyor da, ön plandaki çocuk ve adam ışığı sağdan alıyor. Bayrak direğinin gölgesinin de olmadığını fark ediyorum. Çocuğun her iki kolunun alt kısımlarında, kumun üzerine bakışlarım kitleniyor. “Oha ulan, böyle bir şeyi nasıl yaparlar!” diye bağırıyorum. Bir bungalovu kopyalayıp öbür tarafa da koymuşlar. Böylece işin içine ve daha derinlere dalmaya karar veriyorum. Üstten insanlara bir an temiz su gibi gözükse de, altta düşündüğümden fazla balçık olduğunu fark etmem zaman almıyor.
‘Home of Summer Time’ afişinde çok ilkel bir photoshop marifetiyle kumsal dekore edilmiş ve üstüne orada olmayan bir adam ve çocuk eklenmiş. Yani ülkemizin herhangi bir yerinde bu şekilde olmayan bir kumsal ve orada yaşanmamış bir an… Anlayacağınız, reklamcı ve tasarımcıların can simidi olan ‘kreatif çalışma’ klişesi yine kendini göstermiş.
Kültür Bakanlığı’nın kendisi bile kullanmış!
Sanki bu coğrafya da bir Patara, bir İztuzu, bir Belek, bir Çıralı kumsalı yokmuş gibi ve oralardan fotoğraf çıkmazmış gibi. Bu, sahip olduğumuz coğrafyaya hakaretten başka bir şey değil. Çok kısa bir araştırmadan sonra şunu buluyorum: Bu çocuk ve adam görüntüsünü bizden önce cümle alem tepe tepe kullanmış. Orijinal ve yeni bir şey değil. Bitmedi: Fondaki kumsal görüntüsü evvelki yıllarda başka bir düzenlemeyle yine Kültür ve Turizm Bakanlığı afişinde kullanılmış. Bütün bir afiş koca bir yalan, anlayacağınız.
Medusa, her yerde Medusa…
‘Home of Medusa’ afişinde hani gülümseyen kız var ya, birçok yerde böyle gülümsüyor.
Bodrumlu aşıklar her yerde
‘Home of Bodrum’ afişindeki aşıklar umarım sonsuza kadar her yerde böyle kalırlar.
Bedavaya aydınlanın!
‘Home of Enlightment (Aydınlanma)’ afişinin görseliniyse isteyen herkes kullanabilir. Zaten daha evvel kullanılmış. Hatta kullanmak için bir ödeme yapmanız bile gerekmiyor, yani beleş. Bir sitede ‘Free Download’…
Efes de ‘ucuza gitti’
‘Home of Ephesus (Efes)’ afişini yine aynı siteden beleş alabilirsiniz. Kampanyaya harcanan milyonlarca doları düşününce akıllıca bir yaklaşım.
Sörfçüler bizim için çalışmış!
‘Home of Windsurfing (Dalga sörfü)’ de malum beleş siteden. Adamlar sanki bizim için çalışmış. Yalnız, beleş olunca başkaları da kullanıyor tabii. Devletimiz bunu engellesin. Rezil olmak var.
Wikipedia varken…
‘Home of Virgin Mary (Meryem Ana)’: Bence Wikipedia’da kullanılmış bir fotoğrafı photoshoplamak dahiyane bir fikir. Buranın görüntüsünü başka bir yerde bulmak mümkün değil!
İlyada oku oku bitmemiş
‘Home of Iliad (İlyada)’: Bu İlyada destanı beter bir kitap. Baksanıza, kız dünyanın her yerinde oku oku bitirememiş.
Başka Topkapı var mıydı?
‘Home of Topkapı’: Gelelim Topkapı’sız Topkapı afişine. Görünen o ki, biz bu görsele fon olarak ezelden beri takığız.
Kapadokya’da da aynı takıntı
‘Home of Wellness’ ve ‘Home of Cappadocia (Kapadokya)’ afişlerinde aynı takıntının emareleri var.
Aman nazar değmesin!
Ve, ‘Home of the Eye Bead (Nazar boncuğu)’ ile ‘Home of Aphrodisias’.
Mardin’den Midyat’a
Yukardaki bilgiler ışığında herkes istediğini düşünsün. Ama ‘Home of Mardin’ afişi hakkında hiç kimse istediğini düşünemez! Kestirmeden söyleyeyim: Kullanılan fotoğraf Mardin’e ait değil, Midyat’ın genel görünümü. Birilerinin hemen cinlik yaparak “Ama Midyat da Mardin il sınırları içinde” dediğini duyar gibi oluyorum. ‘Home of Bodrum’ afişine de ‘Home of Muğla’ yazmış olsalardı hayatta sesimi çıkarmazdım.
Asıl meseleyse böyle muhteşem bir coğrafyaya sahip, kültürel ve tarihsel zenginliği kelimelerle ifade edilemeyecek bu toprakların tanıtımı için bir kısmı kendine ait olmayan görsellerle yamalı bohça, yalan yanlış afişlerin hazırlanmış olması. Üstüne basarak söylüyorum; ülkemiz fotografik anlamda kesinlikle böyle manevralara ihtiyaç göstermeyecek kadar sonsuz imkân sunar. Aksi beceriksizliktir ve asla kabul edilemez.
Bu kafayla gösterecek güzellik de kalmayacak
Merak etmeyin bu toprakların güzelliklerini insanlara gösterirsek korkup kaçmazlar. Hatta bu güzellikleri göstermek için acele etmekte yarar var. Çünkü bu kafayla gidersek gösterecek bir güzellik kalmayacak. Ondan sonra istediğiniz kadar memleketi photoshoplarsınız.
HOME OF… ÇUVALLAMA
Bütün bu yazdıklarımdan yanlış bir sonuç çıkarmamak gerektiğini özellikle belirtmek istiyorum. Bu son kampanya böyleydi de önceki senelerdeki daha mı iyiydi? Hayır. Al birini vur ötekine.
Sadece bu son afişlere ve kampanyaya yüklenmek büyük yanılgı olur. Afiş üretiminde oradan biraz tuğla, burdan biraz tahta, şuradan biraz branda, gecekondu inşa eder gibi ortaya çıkarılan görseller ilk defa kullanılmıyor.
Ezelden beri aynı anlayış
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yıllar boyunca ürettirdiklerine bakarsanız büyük bir çöp yığını göreceksiniz. İlk anda ‘çöp’ kelimesi ağır ve saygısızca gelebilir ama yetersizliklerini ancak böyle ifade edebiliyorum.
Özellikle belirtirim ki, o çöplerin arasında hatırı sayılır sayıda fotoğrafım var. Afişler, broşürler, kitapçıklar, haritalar ve bunun gibi şeyler ezelden beri aynı anlayışın ürünleri olarak sunuluyor. Yani değişen bir şey yok.
Önemli olan, artık bu coğrafya ve tarihsel kültürün hakkıyla yansıtıldığı, eli yüzü düzgün basılı görsel malzemelerin üretilmesinin sağlanması.
Türkiye bir çikolata ya da deterjan değil
Ayrıca, bu iş öyle reklam ajansları arasında ihaleler düzenlemekle olmaz. Türkiye bir çikolata veya deterjan değil.
Takdir edersiniz ki, ülke bir tüketim malzemesi değildir. Gerçi, ülkemizin genel durumu, ona tüketim malzemesi olarak baktığımızı gösteriyor.
Başka diyarlarda ülke tanıtımı konusunda daha donanımlı ve bilgili reklam ajansları olabilir, ama bizde durum hiç de öyle değil.
Nereden mi biliyorum?
Çünkü yıllar içinde fasıllalarla Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan veya özel kuruluşlardan bu gibi turizm tanıtımı işlerini alan ajansların bazılarıyla, fotoğrafçı olarak temasım oldu. Birçok görüşmemde karşımda ne istediğini net olarak bilmeyenler buldum.
Memleket masa başından göründüğü gibi olsa…
Bir seferinde şöyle bir istek gelmişti: “Bize öyle bir fotoğraf gerekiyor ki, içinde tarih, deniz, dağ, kum, güneş, insan olsun.”
Tek bir görselde olayı bitirmeye çalışmanın, mantıklı gözükse de, pratikte mümkün olamayacağını anlatmaya çalıştım. Başarılı olduğumu söyleyemeyeceğim.
Anlayacağınız, masa başında oluşturulan ileri fikirlere memleketin havası suyu pek itaat etmiyor. Aslında böyle tecrübeler yaşamış olmam gerekmiyor; şu ana kadar üretilenlere bakarak bir sonuca varmak gayet mümkün.
Reklamın reklamı
Bir ‘kreatifliktir’ gidiyor. Afili cümlelerle süslenen sunumlar falan. Duyan da ciddi bir iş yapılıyor zannediyor.
Bu kampanyaları yapan reklam ajanslarının en iyi yaptıkları şey, kampanyalarının reklamını yapmak; Türkiye ahalisine yutturmak. Yani reklamın reklamını yapmak ayrı bir çaba.
Halbuki asıl işi doğru dürüst yapsalar ürün de parlar, kendileri de. Ayrıca ‘lansman’ adı altında ‘Bu işi biz yaptık’ demek için debelenmeye gerek kalmaz. Ama galiba bu da ayrı bir bütçe olarak düşünülüyor.
Doğru olan, birilerinin, “Bu işi onlar yapmış!” demesidir. Aradaki farkı anlamışsınızdır.
Mevcut Türkiye markası afişle değişseydi…
Tekrar bu son kampanyaya dönersek…
Afili yazılardan öğreniyoruz ki, bu çalışmalarla Türkiye’yi turizm amaçlı tanıtımın ötesinde bir marka haline getirmek hedefleniyor. Söylemesi bile havalı da, nasıl olacak?
Ülkenin şu anki haline bakarak, gazete, televizyon ve internet gibi dev iletişim ağları sayesinde bütün dünyaya yayılan haberlerle insanların kafasında oluşmuş ‘Türkiye markası’nı bir düşünün. Diyorsunuz ki, ben bunu yukarıdaki afişlerle ve benzer kurgularla değiştiririm ve yeni bir Türkiye imajı yaratırım. Bu, bir anlamda ‘yalan söylenecek’ demek oluyor; kendinizden başkasının inanmayacağı bir yalan.
Bu markayı reklam yaratmadı
Zahmet etmeyin, yalan söylemeyin ve doğru bir turizm tanıtımı yapın, yeter. Türkiye zaten dünyada bir marka. Ve bu markayla imajı reklam ajansları veya tanıtım afişleri yaratmadı.
Ülkelerin marka içeriğinin değiştirilmesi de bir reklam ajansının harcı değil. Demem o ki, çaya biraz şeker ilave ederek tatlandırmak gibi bir iş değil bu. Çok daha derin bir konu.
Bütçe meselesine girince kalp kırmamak mümkün değil
Son olarak özellikle belirtmek isterim ki, bu kampanyanın milyonlarca dolarlık bütçesine girmedim. İnternetten beleşe indirilebilecek ve daha önceki afişlerde kullanılmış fotoğraflarla ‘yürütülmüş’ bir kampanya için bu kadar para döküldüğünü (paranın çok büyük kısmı photoshop çalışmalarına gitmiş olmalı) göz önünde tutunca, bütçe meselesine girersem kırıcı olabileceğimi biliyorum çünkü.
Kişisel denetimimi kaybetmeyerek, marka algımı yüksek tutmam lazım.
Home of Çuvallama
* Bünyad Dinç Güneş gazetesi, Atlas dergisi, NTV Tarih gibi pek çok yayında fotoğrafçı ve yazar olarak çalıştı.
Aynı zamanda dağcı olan Bünyad Dinç, hem uğraştığı projeler dolayısıyla hem de keyif için Anadolu’yu adım adım dolaşan ve bilen, şehirde yaşamak zorunda kalmış bir doğa adamıdır.
Tarihin izlerini arazi üzerinde sürme ve keşifler yapma konusunda mahir biridir.