• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Ülkemizi bu hale siz getirdiniz

20/07/2016 08:57

 

levent gultekin kelleLEVENT GÜLTEKİN

acikcenk@gmail.com / @acikcenk

14 yıldır ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Yetki de sizde güç de.


Suriye, Mısır, İsrail, Rusya ile ilişkilerin bu halde olması sizin politikanız sonucu.

Barış süreci de sizin kararınız, yeniden çatışmacı politikaya dönüş de.

Cemaat’le dost olan, onları devlette büyük bir güç haline getiren de siz, sonra dönüp onunla düşman olan da.

Eğitimde, ekonomide, medyada… Yani demem o ki ne istediyseniz yaptınız.

İktidarınızın ilk yıllarında bazı zorluklar vardı. O zorlukları aşmanızda her kesimden insan size destek oldu.

Fakat gücü tam ele geçirince kimseyi dinlemez oldunuz. Kimsenin herhangi bir konuda sizin herhangi bir politikanızı değiştirmeye gücü yetmedi.

Zaten bütün güç sizde olduğu için bir desteğe de ihtiyacınız yoktu.

Eleştirileri, uyarıları görmezden geldiniz. Sadece görmezden gelmekle kalmayıp eleştirenleri düşman ilan ettiniz.

Muhaliflerin “Öyle yapmayın, o uyguladığınız politika yanlış” dediği ne varsa uyguladınız ve hüsranla bitti.

Söyleyin, Allah aşkına hangi işi daha iyi yapacaktınız da ‘ülke düşmanı bu kesimler’ sizin elinizi tuttu, size engel çıkardı? Hangi konuda kendi istediğiniz politikayı uygulayamadınız?

Buna rağmen sırf “Öyle yapmayın” diyenleri düşman ilan ettiniz. Yetmedi, hakaret ettiniz, iftira attınız, aşağıladınız, ekmeğinden ettiniz.

Toplumu ‘biz ve onlar’ diye ayırdınız. İnsanların kıymet verdiği, önemsediği değerlere saygı duymadınız. Kimsenin görüşüne, fikrine, önerisine zerre kadar kıymet vermediniz.

Ve bütün bunların sonunda dünyayla ilişkiler zedelendi. Bütün dünyanın parmakla gösterdiği ekonomi zayıfladı. İç barış yara aldı. Toplumun yarısıyla kavgalı hale geldiniz.

Bu kargaşayı, zayıflığı fırsat gören kimi akılsızlar alçakça bir darbeye yeltendi. Size karşı yapılmış görünse de esasında ülkemize yapılmış bir saldırıydı bu.

Yıllarca düşman ilan ettiğiniz, ekmeğiyle oynadığınız, hakaret ettiğiniz, aşağıladığınız muhalif kesim geçmişi problem etmeden bu saldırının karşısında durdu. Her alanda açıkça sizin yanınızda yer aldılar. “Bu, ülkemize yapılmış bir saldırı, şimdi hepimizin birlik olma zamanı” diyerek ülkeye yapılan bu alçak saldırıya karşı yekvücut oldular.

Evet, kimileri ilk dakikalarda bu darbenin bir kurgu olduğunu söyledi. Böyle düşünmeleri saçma, çocukça. Fakat böyle düşünmekte pek de haksız sayılmazlar. Çünkü gücünüzü artırmak için o kadar çok yalan söylediniz, o kadar çok hileye başvurdunuz ki insanların aklına böyle şeyler gelmesi normal hale geldi.

Buna rağmen yine de kimse bu canice planlanmış darbeye destek vermedi. “Şimdi siyasi kavga zamanı değil, birlik olalım, bu felaketi atlatalım” diyor insanlar.

Fakat siz hâlâ başka bir havadasınız.

Hukuku bütünüyle hiçe sayıyorsunuz. Yıllarca Cemaat’i eleştirmiş, darbeye açıkça karşı duran haber sitelerini kapatıyorsunuz. Baskıcı politikalara devam ediyorsunuz. Bu alçak saldırıyı ideolojik ve siyasi bir kazanıma dönüştürme derdindesiniz.

Ülke yıkılıyor, siz ideolojik kazanım peşindesiniz.

İdeolojik olarak kazandınız, kazandınız sonra? Nereye varacaksınız bu kazançla?

İslam cumhuriyeti mi ilan edeceksiniz?

Diyelim ettiniz. Ne olacak? Dinle devleti birleştirdiğinizde nereye varacaksınız? Dinle devleti birleştirip de sanatta, bilimde, teknolojide, ahlakta herhangi bir konuda varlık gösterebilmiş, mesafe kat edebilmiş tek bir ülke var mı?

Demokrasi olmazsa, özgürlükler olmazsa, sağlıklı işleyen hukuk sistemi olmazsa bu ülke ayakta kalamayacak, bunu göremiyor musunuz?

Ülke bir saldırı altında. Kardeş kardeşe silah çekmiş, yüzlerce insanımızı kaybetmişiz. Meclis bombalanmış, Emniyet bombalanmış. Devlet ağır bir yara almış. Siz kalkmış, “Taksim’e Topçu Kışlası yapacağız, kimse engelleyemez” diyerek yeniden toplumu ayrıştırıyorsunuz.

Derdiniz iç savaş çıkarmak mı? Ne elde edeceksiniz bununla?

Bütün gücü ele geçirmişsiniz. Kimse size “Gözünün üstünde kaşın var” diyemiyor. Bütün kurumları istediğiniz gibi dizayn ediyorsunuz.

Buna rağmen yetmiyor. Ağzınızdan tatlı bir söz çıkmıyor. Toplumu birleştirecek, bütünleştirecek bir dil kullanmıyorsunuz. Sıcak bir cümleniz yok. Bu alçakça saldırıya karşı çıkmış insanlara bir kadirşinaslık gösteremiyorsunuz.

Sorumluluk makamında olan siz. Fakat o kadar sorumsuz, o kadar düşüncesiz davranıyorsunuz ki ne yapacağımızı şaşırıyoruz.

Ülkeyi yönetenler olarak siz bizi sakin olmaya, birliğe, bütünlüğe çağıracağınıza biz sizi sorumlu davranmaya, dikkatli olmaya çağırıyoruz.

Olacak şey mi bu Allah aşkına? Nedir derdiniz gerçekten? Ne istiyorsunuz bu ülkeden? Ülkemize bir saldırı varken hâlâ niye içeride ayrıştırıcı bir dil kullanıyorsunuz? ‘Dış düşmanlar’ ülkemizi yok etmek istiyorlarsa niye içeride bir bütün olmamızı engelliyorsunuz? Niye onların ekmeğine yağ sürüyorsunuz?

Bırakın da bu saldırıya karşı birlik olalım. Bütün olalım. El ele verelim de bu felaketin üstesinden gelelim.

Başbakan Binali Yıldırım’ın birleştirici, bütünleştirici konuşmalarını, bu felaketi atlatmak için nasıl çırpındığını hepimiz görüyoruz. Fakat “Asarız”, “Keseriz”, “Yıkarız”, “Gerekirse Topçu Kışlası’nı da yaparız” diyerek onun çabalarını bile boşa çıkarıyorsunuz.

Hakikaten anlaşılır gibi değil.

Diğer taraftan uyguladığınız politikalarla siyasi kazanımı insanlığının önüne koyan bir güruh yarattınız.

Sabah akşam sosyal medyada önüne gelene tehditler savuruyor. “Öyle yapmayın, şöyle yapın” diyen herkese, “Kes lan sıra sana da gelecek” gibi ipe sapa gelmez tehditler savuruyorlar.

Ne yapacaksınız? Hepimizi öldürecek misiniz? Ya da toplama kampına mı götüreceksiniz?

Hakikaten bu dille, bu üslupla, bu yaklaşımla nereye varacaksınız?

Önüne gelene tehdit savuran bu vicdansızlara Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in bir sözüyle cevap vereyim: “Eğer katil olmak ile kurban olmak arasında bir tercihe zorlansaydık kuşkusuz kurban olmayı tercih ederdik.”

Biz katil olmayı reddettik. Kurban olma pahasına hem de.

Peki ya siz?

 

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Levent Gültekin

SON HABERLER

Kuvvetli sağanak bekleniyor: 20 ile sarı ve turuncu kodlu uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) sağanak yağış beklentisiyle 20 ili sarı ve turuncu kodla uyardı.

İçişleri Bakanlığı uyardı: Sel, yıldırım, kuvvetli rüzgar, hortum…

İçişleri Bakanlığı, Türkiye’nin birçok bölgesinde kuvvetli sağanak yağış beklendiğini duyurarak vatandaşları uyardı.

28 Şubat davası: 13 kişiye 'darbe girişimine yardım' suçlamasıyla 18'er yıl hapis

Yargıtay’ın bozma kararının ardından emekli orgeneraller Orhan Yöney, Şükrü Sarıışık ve dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz’ün de aralarında bulunduğu 16 ismin yeniden yargılandığı 28 Şubat davasında karar açıklandı.

Halep'te SDG ve Suriye güvenlik güçleri arasında çatışma

Suriye’nin kuzeyindeki Halep kentinde, omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalar çıktı.

Afife Ödülleri töreninde Tamer Karadağlı'ya teşekkür yuhalandı

27’nci Afife Tiyatro Ödülleri töreninde ‘En iyi kadın oyuncu’ ödülünü alan Sükut Işıtan’ın konuşması sırasında Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’ya teşekkürü salonda yuhalamalara neden oldu.

Darbenin önlenmesi demokratik bir geleceğe adım attığımız anlamına gelmiyor
Darbeye karşı çıkmak görevdir ve o çocukları linç eden sürü, demokrat değildir

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 897 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir illüzyon: Çalışırsan başarırsın

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

'İnsan Avı: Usame Bin Ladin': Belgesel mi istihbarat operası mı?

Ayhan Tinin

Edebiyat Müzesi… Şiir Kütüphanesi… Nâzım'ın bavulu küçük İskender'de mi?

C. Hakkı Zariç

Türkiye'nin yeni dili

Mustafa Alp Dağıstanlı

Sürtünmesiz dünya

Diken

'Av'ını kaybetse de muhabbeti bâki tutanların mekânı 

Behzat Şahin

Memleketin geleceği hangi fotoğrafta?

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Örsan K. Öymen: Faşizm, 1930'larda Almanya'da ırkçılık, 2010'larda Türkiye'de dincilik temelinde ortaya çıktı

Erdal Sağlam: Ekimde faiz indirimi yapılmaması gerekiyor

Orhan Uğuroğlu: Erdoğan, Fidan'ı dışladı; Hamas'la diyaloğa Kalın'ı yolladı

Zeynep Gürcanlı: KAAN uçağı için, daha geçenlerde Endonezya ile 'satış sözleşmesi' imzalanmamış mıydı?

İpek Özbey: 'İstanbul'dan başka yerde yaşayamam' diyenlerin artık söyledikleri tek şey var; 'Emekli olduğum gün kaçacağım'

Deniz Zeyrek: Mehmet Şimşek'e soruyorum; yabancı sermaye neye güvenerek Türkiye'ye gelecek?

Gökhan Aktürk: İtalyan hocayı düşünceli günler bekliyor

Yıldıray Oğur: Sumud tecrübesinden herkese ve her kesime çıkarılacak dersler var

Bekir Ağırdır: 'Çalışırsan sınıf atlayabilirsin' umudu, yerini 'Çalışsan da yaşlılıkta yoksullaşacaksın' hissine bırakıyor

Faruk Bildirici: Anadolu Ajansı editörleri kendilerine yeni bir iş edindi; Hakan Fidan'ı düzeltmek

Mehmet Y. Yılmaz: Can Holding'i bu işe yönelten meğerse 'bir devlet büyüğü' imiş

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×