Asıl marifet, herkesin zaten bildiğini resmi gezide yüksek perdeden muhattaba söylemek değil, o muhattabı izlediği yanlış politikaları değiştirmeye ikna etmektir.
Bu gerçekleşmeyince, meydan elbette sessiz sedasız diplomasinin gücünü kullananlara kalıyor. Gazze söz konusu olduğunda Çin bugünlerde “sessiz diplomasiyi” en başarılı yürüten ülke olarak öne çıkıyor. Pekin, son bir hafta içinde İsrail saldırıları altındaki Filistinliler açısından çok önemli iki gelişmeye imza attı;
* İlki, Çin’in tüm Arap dünyasını Gazze meselesinde -AK Parti hükümetinin oynamak istediği ancak pek kabul görmeyen- arabulucu rolüne ikna etmesi oldu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı önümüzdeki hafta Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarının Gazze meselesini görüşmek için Çin’i hep birlikte ziyaret edeceklerini açıkladı. Burada, Arap bakanlar neden Gazze meselesine çözüm için yakındaki Türkiye yerine, binlerce kilometre ötedeki Çin’e gidiyorlar diye düşünmek gerekir elbette.
* İkincisi ise, Çinli lider Şi’nin San Francisco’da ABD Başkanı Biden’la görüşmesi sonrasında, Washington yönetiminin Filistin meselesi konusunda- küçük de olsa- olumlu yönde kımıldama işaretleri göstermesi oldu. Beyaz Saray’da Ortadoğu’dan sorumlu diplomat olarak görev yapan Brett McGurk ilk kez, Hamas’ın aldığı rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ciddi bir ateşkesten bahsetmeye başladı. Bitmedi; ABD Başkanı Joe Biden da, hem Gazze ile Batı Şeria’nın Filistin yönetimi altında birleştirilip, iki devletli çözümün devreye sokulması konusunda, hem de özellikle Batı Şeria’da Filistinliler’e saldıran İsrailli yerleşimcilere yaptırım uygulanabileceğine ilişkin işaret verdi.
Tüm bunlar şunu gösteriyor; Sessiz diplomasi her zaman hamasetten daha yararlıdır…