Bu ülkenin bilcümle rejim muhalifi, yazanı, çizeni, itiraz edeni, sorgulayanı, solcusu, sosyalisti, emekten ve özgürlüklerden yana insanı, halkın derdini dert edinip onlara ses olmaya çalışanı gibi, ben de dün sabah evden çıkarken bir kat daha tedirgindim.
Çünkü bir katil daha salıverilmişti sokaklarımıza.
Hani, Hrant Dink’in kullandığı o unutulmaz ve anlamlı cümledeki “güvercin tedirginliği” içinde yürüdüm, sabahın kör karanlığında.
Şöyle demişti Hrant:
“Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim. Ama biliyorum ki, bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce…”
Tarif ettiği o tedirgin ruh hali, bir şekilde “biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz” diye iyimser bir “temenniyi” de içeriyordu Hrant’ın sözleri.
Ama temennisi gerçekleşmedi.
Vurdular Hrant’ı.
Alçakça, ensesinden 2 kurşunla.