Pek ‘Derviş’ tanımına uymasalar da herkes gibi iktidarı elinde tutanların ‘fikri neyse, zikri de aynı’.
“Fikri iktidarımızı tesis edemedik” deyiverdi, bir üniversitede yaptığı konuşmada. Bu, aslında belli bir fikir etrafında değil, çıkar etrafında, rant etrafında, günlük fırsatlar ve imkânlar etrafında politika belirleyen ve kendilerini ‘sanki, oturulup enine boyuna ölçüp biçilmiş bir fikrin savaşçıları gibi pazarlayan’ bir siyasetin duvara toslamasının itirafıdır.
Malum cenahın sağlam bir ideolojik tabanı olaydı, tam olarak onun plan, program ve stratejileri istikametinde mücadele eder ve sözünü ettikleri ‘maddi ve fikri zemini’ tesis edebilirlerdi. Oysa ki öyle bir zemin olmadığını, sadece hileli-hurdalı seçim ve referandumlarla iktidarda kalabilmenin, her biçimde yarattıkları kendi ‘zenginleri’ aracılığı ile biriktirilen-bölüşülen rantı da iktidarda kalmanın bir aleti olarak kullandıklarını herkes biliyor artık.
Bu temelde bir iktidarın, klasik manada bir ‘fikri zemini’ olabilir mi?