Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Anahtar kavramımız ‘asabiyet.’ Karşı görüşe söz hakkı verilmeyen kanallarda da asabiyeti görürsünüz. Nalıncı keseri gibi hep kendilerine yonttuklarına, kendilerine verilen ‘misyon’a uygun davranmak için birtakım tezler geliştirmeye çabaladıklarına tanık olursunuz. Bunlardan en hoşuma gidenler Nurettin Nebati döneminde ‘heterodoksi’yi savunurken Mehmet Şimşek gelince hızla dönüp rasyonaliteyi savunmayı başarabilen iktisat gurularıydı.
Asabiyetin insana neler yaptırdığına dair asıl güzel örnekleri iktidar taraftarlarıyla muhalefet taraftarlarının aynı ekranda konuşturuldukları kanallarda bulursunuz. Asabiyetin bir ilkesi vardır. Cahiliye Araplarında müesses bir ilkedir bu. “Haksız olduğunda bile kabilene arka çıkacaksın.” İslam Ansiklopedisi’nde gördüm, bu ilkeyi Cahiliye dönemi şairlerinden Cündeb bin Ahmer b. Temim “İster zalim ister mazlum olsun kardeşine yardım et” mısraıyla şiirleştirmiş.
Sımsıkı sarıldık cahiliye asabiyetine. Bizim parti söylediyse, ya da bizim liderimiz söylediyse doğrudur, güzeldir. Başka parti veya başka partinin lideri söylediyse yanlıştır ve çirkindir. Aynı sözü bile söyleseler, bizimkisi doğrudur onlarınki yanlıştır. Kendi kabilesinin yaptığı yolsuzluklara karşı alabildiğine müsamahakâr, alabildiğine kör birtakım kabile üyeleri, başka kabile hakkında yolsuzluk iddiası ortaya atıldığında alabildiğine ceberut. Çünkü, bizim yolsuzluğumuz bile güzel! Din neresinde bu cahiliye asabiyetinin?