Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Ülkedeki iktidarın bu süreci kendi politik çıkarları için araçsallaştırmaya çalışmasının en önemli göstergesi, sorunu “PKK’nin silah bırakma ve kendisini feshetmesi”ne indirgemesidir. Oysa PKK’nin ortaya çıkması ve son 40 yılda on binlerce insanın ölümüne; büyük bir ekonomik ve sosyal yıkıma yol açan çatışmalı süreç, Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikalarının bir sonucuydu.
Saray rejimi, PKK’nin silah bırakma kararını Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözümünün bir fırsatına dönüştürmek yerine “Sorunun sonucu ortadan kalkarsa sorun da kalmaz” yaklaşımını sergilemekte ısrar ediyor. Çünkü kendi bekası ve kader birliği yaptığı tekelci burjuva gericiliğin çıkarları için bu baskı rejimine dört elle sarılmaktan başka çare göremiyor. Bu noktada, iktidarın operasyonlarına hedef olmaya devam edeceği anlaşılan ana muhalefet partisi CHP ile ülkedeki emek ve demokrasi güçlerinin bu gelişmeler karşısında nasıl bir tutum alacağı, alması gerektiği önem kazanıyor.
Şurası açıktır ki, şu an ana muhalefette bulunan devletin kurucu partisinin bile yapılan operasyonlarla terör parantezine alındığı bir siyasal iklimde silah bırakma kararı, her şeyden önce iktidarın en önemli silahlarından birinin (terörizm korkuluğunun) elinden alınması ve demokrasi mücadelesinin ilerletilmesi bakımından ciddi bir olanak sunuyor.