Emperyalistler arasında Ukrayna üzerinden yaşanan gerilim, ister açık bir çatışmaya dönüşsün ya da ister kriz geçici olarak dondurulsun. Her durumda Ukrayna tıpkı Suriye gibi artık emperyalistler arasındaki paylaşım mücadelesinin bir alanı durumundadır ve bu mücadelenin taraflarının Ukrayna’yı kaybetmemek için her şeyi göze alacaklarına şüphe yoktur.
Böylesi bir tabloda Erdoğan iktidarının ne ‘arabulucu’ olma ne de bir ‘denge’ siyaseti uygulayarak gelişmeleri kendi lehine çevirme şansı bulunmuyor. Aksine gelişmeler, “NATO’ya bağlıyız” açıklamasında olduğu gibi Erdoğan yönetimini emperyalistler arasındaki egemenlik mücadelesinde daha açıktan tutum almaya zorlayan bir noktaya doğru ilerliyor. Emperyalistler arasındaki egemenlik mücadelesinin böylesine geniş bir alana yayıldığı böylesi bir süreçte bir alandaki gelişmenin diğer alanları etkilemesi, mesela Ukrayna krizinde ortaya konacak tutumun Erdoğan iktidarının Doğu Akdeniz, Suriye ve Ortadoğu politikası için de sonuçları olması kaçınılmaz görünüyor. Geçtiğimiz hafta Lazkiye’deki Hmeymim hava üssünden kalkan Rus uçaklarının Suriye jetleri ile GolanTepeleri’ni de içine alan alanda ortak hava devriyesi gerçekleştirmesi de Ukrayna krizinin tırmandığı bir süreçte Suriye üzerinden verilmiş bir mesaj olarak anlam kazanıyor.
Uzatmadan söylersek; emperyalistler arasındaki paylaşım mücadelesinin giderek kızıştığı bir süreçte Erdoğan yönetiminin Türk tekelci burjuvazisinin bu mücadeleden pay kapması için sürdürmeye çalıştığı politika, Türkiye halklarını kuzeyde de güneyde de yeni tehditlerle yüz yüze bırakmaktan başka bir sonuç doğurmuyor.