Berlin Duvarı’nın yıkılması, Doğu Bloku’nun dağılması ve Sovyetler Birliği’nin (SSCB) çökmesiyle başlayan “tek kutuplu” dönemi ABD Başkanı George Bush “Yeni Dünya Düzeni” olarak ilan etmişti. Nihayetinde ABD ve Avrupalı müttefikleri “Soğuk Savaş”tan galip çıkmış, kontrol edemedikleri ülkeler ve bölgeleri adım adım kontrol altına almaya, sömürmeye başlamıştı.
Uluslararası ilişkilerde “Yeni Dünya Düzeni”nin ilan edildiği 1990’dan bu yana olup bitenlere bakarsak; dünya değişik aşama ve gelişmelerden geçerek ABD ve müttefiklerinin her şeyi kontrol ve dizayn ettiği dünya olmaktan çıktı. Bu süreçte Soğuk Savaş yıllarında NATO şemsiyesi altında bir araya gelen kapitalist-emperyalist ülkeler arasında paylaşım mücadelesine bağlı gerilim ve çatışmalar yaşansa da esasta bir kopuş olmadı. ABD, bütün gerilim ve krizlere rağmen Soğuk Savaş’tan kalma denklemi korumayı başararak bugünlere geldi. İttifakın dağılmamasının arkasında, “Yeni Dünya Düzeni”nin hep olduğu gibi devam edemeyeceği, yeni rakiplerin ya da güç merkezlerinin oluşacağı gerçeği yatıyordu.
Bugün ise Batı’nın emperyalist-kapitalist hegemonyasının sarsıldığı, karşısına yeni bir rakibin, güç merkezinin kurulmakta olduğu bir evreden geçiyoruz.