Dün Türkiye, yanıbaşında kendi akrabalarını, kilometrelerce uzaktan gelip IŞİD diye bombalayan; yetmezmiş gibi bunu bir de Türkiye hava sahasını ihlal ederek yapmaya çalışan bir Rus uçağını düşürünce bile Rusya’yı haklı bulacak kadar Türkiye ile bağlarını koparmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğunu öğrendik.
Galiba onlarla birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Türkiye, dış politikada da kendi yolunu çiziyor. İttifaklar içerisinde kalarak kendi pozisyonlarını inşa ediyor, savunuyor.
Bunun arkasında Erdoğan ve Davutoğlu’nun özgüven sahibi ve ayakları yere basan dış politika perspektifleri var. Bu artık Türkiye’nin yeni dış politika perspektifi.
Ama Türkiye IMF’yle göbek bağını koparmasa, ekonomik olarak kendi ayakları üzerine duramasaydı bu, bu kadar kolay olmazdı.
Tam da bu noktada 10 yıldır ekonomiyi Erdoğan’ın liderliğinde istikrara kavuşturan, krizler karşısında güçlendiren Ali Babacan-Mehmet Şimşek-Erdem Başçı üçlüsünün de başarılı performanslarının hakkı teslim edilmeli.
Bugünlerde haksız eleştiriler alsa da dün koltuğunu Mehmet Şimşek’e devreden Ali Babacan genç yaşında, kimse onu tanımazken oturduğu koltuğu 10 yıl boyunca bütün krizlere karşı doldurdu, sessizce ve sadece işine odaklanarak bakanlığın hakkını verdi.
Türkiye’deki muhafazakâr gençler için de bir rol model oldu.
Şimdi yeni bir kadroyla AK Parti yola devam edecek.
Ali Babacan’a ise 10 yıl boyunca zaman zaman artan eleştiriler karşısında bile sesini yükseltmeyen, işini yapan bu mütevazı ama büyük performansı için herhâlde bir teşekkür borcumuz var.