Sevgili dostlar, özgürlük-güvenlik dengesi insanın doğasında olan, bilinç ve bilinçaltı dinamiklerimize kadar işlemiş ve insanoğlu varoldukça “sorgulanmaya” devam “edecek bütünsel bir kavram. Aslında birey düzeyinden toplumsal bilince kadar her düzeyde devam eden bir sorgulama, bir çatışma… “Doğru denklem” nasıl bir oranda oluşmalı veya nasıl bir sentez oluşmalı sorularına da verilecek kesin bir cevap yok.
Denge, tam olarak optimal noktada oluşmaz ise ortaya “ikisinden birini abartmış hastalıklı toplumlar” çıkabilir. Bu noktada en önemli görev topluma yön veren mekanizmalara ve alt dinamiklere yön veren düşüncelerimizi şekillendiren toplum önderlerine düşüyor.
Son olarak; insanoğlu dünya üzerinde yürümeye başladığı günden itibaren “güvenlik arayışına” girmiş, doğaya karşı savaşında ve kalabalık yaşama geçtiği andan itibaren de güvenlik-özgürlük dengesini sağlamaya çalışmıştır…
Güvenlik-özgürlük dengemizin, sokakların yakılarak bozulmaya zorlandığı bir dönemden geçerken; “optimal noktayı” bulmak, dünya halklarına mal etmek ve sağlıklı sosyal yapılar kurmak hedefimizin oynanan her türlü oyuna rağmen devam etmesi gerektiğinin ve edeceğinin de altını çizerek bitirmek istiyorum…