Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti ezici çoğunlukla iktidara geliyor. İktidarın birinci ayında başbakan Adnan Menderes partisinin grup toplantısında: “Sandalyeye biz oturduk ama, bu sandalyenin alt tarafı bize ait değil” (Barış Bahçeci, Maliye Teftiş Kurulu 1879 – 2011, s.283). Bu sözler “Demokrat Parti’nin CHP ile hesaplaşacağına” işaret ediyor. Günümüzde AKP İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kuşatmayı yargı yoluyla uyguluyor, DP’nin CHP’yi kuşatması siyasi kararla gerçekleşiyor. Şimdi “diğer ayağımız geçmişte”, 1950’li yıllarda.
Günümüzdeki ‘turplara‘ gelirsek… AKP Demokrat Parti’den farklı olarak iki yoldan yürüyor. İlki, bitmez tükenmez ‘CHP’ye kayyım atamak‘ öfkesi. AKP, CHP’nin mallarıyla ilgilenmiyor, CHP’nin doğrudan kan dolaşımını tehdit ediyor. İkincisi, İstanbul’u seçimde kaybetmeyi içine bir türlü sindiremiyor. Dört koldan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne hücum ediyor. DP mal varlıklarını hedef alırken… AKP CHP kadrolarını tasfiye etmeye çabalıyor. Gözaltılar ve tutuklamalarda avukatların avukatları, eşler, ağabeyler, hiç fark etmiyor.
Bu hırsın çok acı sonuçları var. AKP İstanbul Halkı’nın iradesini hiçe sayarak… Su kaynağı, orman demeden, İstanbul’un hayat damarlarını kesiyor. İstanbul dahil, bütün Türkiye’yi etkileyecek, kaybetmeye mahkûm bir kumar.