İstanbul’da olduğumda akşamları Nişantaşı, Teşvikiye ve Akaretler civarında volta atmak, sonra da bir kafeye oturup geleni geçeni seyretmek zevk aldığım bir eğlence. Avrupa’da, özellikle İtalya’da aynı şeyi yapmaya bayılıyorum. Sanırım İtalyanlar bu akşam yürüyüşlerine ‘passeggiata’ diyor. Bunun için giyinip kuşanıyorlar. Ben şahsen bakımlı, neşeli ve güzel insanları bir arada görmekten mutlu oluyorum. Onların neşesi bana sirayet ediyor adeta.
Nişantaşı ve civarı genelde böyle… Buna karşılık birçok semtte gürültüden ve gördüğüm bazı çirkinliklerden strese giriyorum. Nişantaşı kafeleri bu stres zehrinin panzehri! Oturup bir şeyler atıştırmak ve içmek çok keyifli. Ucuz mu? Elbette değil. Ama öte yandan kiralar ve maliyetler de ortada. Bu yüzden ortam düzgün, servis güleryüzlü ve yemek de kötü değilse mutlu oluyorum.
Kısa aralıklarla denediğim Delicatessen ve Foxy de bu özelliklere sahip mekânlar… İkisinin de ortamı rahat. Yemekler belli bir düzeyin altına düşmüyor, en azından çaba gösterildiği belli.