Evet, kapsama alanı çok genişledi ‘yerli-milli’ piyasanın. İlgili ilgisiz bütün kapılara uyan bir maymuncuk desek yeridir. Bakın, AKP’liliğiyle ünlü Nihat Doğan isimli “büyük düşünür” bile, hakkındaki ‘küçük kızları evinde alıkoymak’ iddiasına karşı kendisini nasıl savunmuş: “Milli bir adam istemezler, özellikle Türkiye’nin bölünmesi noktasında verilen yoğun bir saldırı devam eder ve gün geçtikte artarken, bizim de özellikle toplum refleksini dinamikleme noktasında çok önemli direniş hatlarından olduğumuzu herkes biliyor. Gerek 15 Temmuz’da, 17-25 Aralık’ta, demokrasinin ve milletin yanında durduğumuz için ve milleti de tetiklediğimiz için, mazlumların, fakirin, fukaranın, garibin, çoluğun çocuğun yanında durduğumuz için Nihat Doğan çok önemli bir simgedir. Nihat Doğan’ı yok ederlerse, diğer direniş hatlarını yok etmek kolaydır…”
Nihat Doğan’dır işte, gülüp geçilir demeyelim lütfen!
Bugün memleketin ahvali için ‘yerli-milli’ diye önümüze konulan birçok menünün tadı, Nihat Doğan’ın bu tiradından çok daha tercihe şayan değil ki. Ne kadar ‘yerli ve milli’ olduklarına dair yemin billah edenlerin, ekonomideki krizi ‘dış güçlerin komplosu’yla açıklamaları; “Onların doları varsa bizim de Allahımız var” savunuları; ortada salınıp duran büyük ‘enkaz’dan, yurdum insanının ‘yastık altındaki’yle çıkılabileceği çağrılarına karşın, ‘milli-yerli’ yap-işletçiliğin dövizle garantörlüğünde ısrar edilmesi; İdlip’te Rusya’nın, Menbiç’te ABD’nin yörüngesinde dolaşarak Suriye batağından çıkılabileceği beklentileri, vs… hangisi, Nihat Doğan’ın “yerli-milli direniş hattı” hikâyesinden daha inandırıcı sayılabilir ki?!