Doğan Grubu, iktidar yanlısı basının ‘marka’ kalemlerinden Abdülkadir Selvi’yi transfer etti.
AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yılmaz savunucularından Selvi, Gezi eylemleri sırasındaki ‘Kabataş yalanı’nın yayılmasında başı çeken isimlerdendi.
Selvi, 15 yıldan beri AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın destekçisi Yeni Şafak gazetesinde hem köşe yazıyor, hem de Ankara temsilciliği yapıyordu.
‘Göklerden’ değil Doğan Grubu’ndan…
Yeni Şafak’ın gedikli ismi, 31 Mart günü kaleme aldığı yazıda, “Ceketimi alıp gidiyorum. Bir de kalemimi aldım yanıma” diyerek gazeteciliği sürdüreceğini ima etmiş, Sezai Karakoç’un ‘Ne yapsalar boş Göklerden gelen bir karar vardır’ dizesinin de yer aldığı şiirinden bir alıntı yamıştı.
Ancak Hürriyet’in bugünkü duyurusuyla, Selvi’nin ‘göklerden gelen karar’dan ziyade Doğan Grubu’ndan gelen teklife kulak verdiği anlaşıldı. ‘Usta gazeteci Hürriyet’te’ başlığıyla verilen sürmanşetteki duyuruda şu ifadeler yer aldı: “Hürriyet’in zengin yazar kadrosuna bir isim daha katılıyor. Ankara kulislerinin nabzını tutan usta gazeteci Abdülkadir Selvi bundan böyle köşe yazılarıyla Hürriyet’te yer alacak.”
Akif Beki’den sonra ikinci
Böylece Doğan Grubu bir dönem Erdoğan’ın danışmanlığını yapmış Akif Beki’den sonra iktidara yakın bir ismi daha Hürriyet’e katmış oldu.
Son olarak, Ankara’da 35 insanı hayatın kaybettiği gün “Bir süre terörle yaşamaya alışmamız gerekiyor” diye yazdığı için şimşekleri üzerine çeken Selvi, 15 yıla yakın bir süredir AKP’yi ve başbakanlığından itibaren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı savunan nice yazıya ve televizyon performansına imza atmış bir isim.
İşte Hürriyet’in ‘usta gazeteci’sinin son dönemki yazılarından bazı seçmeler:
– Erdoğan nefreti aydınlarımızı zehirliyor. Onlar için çifte standart uyguluyorlar demeyeceğim, tek bir standartları var. O da Erdoğan düşmanlığı…
– Gezi olayları ve 17-25 Aralık süreçlerinde, tam ‘bu iş bitti’ denildiği anlarda Türkiye adeta küllerinden yeniden doğdu.
– Bu kez YPG sana atıyorum ABD ve Rusya sen dinle hesabı oldu. Stratejik anlamı büyük bir operasyon yapıldı.
– Biri (Kenan Evren) darbeci, diğeri (Tayyip Erdoğan) darbelerden hesap soran adam. Biri darbe ürünü, diğeri demokrasinin simgesi.
– Bugün Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Demirtaş’ın ittifak etmişçesine Erdoğan’a saldırmalarının nedeni çok belli. Erdoğan bu milletin değerlerini ayağa kaldıran lider oldu. Bu milletin Osmanlı’dan bu yana özlediği kudretli liderliği gösterdi. Erdoğan sadece Türkiye’nin değil, İslam dünyasının umudu oldu. Ezilmiş, horlanmış, işgalin, zulmün her çeşidini yaşamış olan İslam dünyası adına yürekli bir ses oldu. Gazzeli Yusuf, Bosnalı Muhammet, Arakanlı Yakup biliyor ki sesini duyacak, kendisine sahip çıkacak Erdoğan diye bir lider var.
– (17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları hakkında) Erdoğan’ın kalemini kıran uluslar arası Yahudi diasporası, ihaleyi paralel yapıya vermişti. ABD’de yaşamanın, uluslar arası çapta girilen ilişkilerin bir bedeli olmalıydı. İhale almışlardı. Onun gereğini yerine gireceklerdi.
Dahası için tıklayın
‘Kabataş korosu’nun en önündeydi
Selvi ayrıca Gezi eylemleri sırasındaki ‘Kabataş yalanı’nı yayan ‘koro’nun da önde gelen üyelerindendi.
İşte o günlerde ve sonrasında yazdıkları:
– Kabataş İskelesi’nin karşısına geçerken bir grup eylemciyi görüyor. Bunların Gezi eylemcileri olduğunu fark ediyor, hatta çevre ve ağaç eylemi yaptıkları için de en ufak bir rahatsızlık hissetmiyor. Ama ne oluyorsa o sırada oluyor. Grubun içinden birkaç kadın, ‘Tayyip’in…’ diyerek önce sataşmaya daha sonra saldırmaya başlıyorlar. ‘Ne geldiyse bundan geldi’ diyerek başörtüsünü çekiyorlar, genç anneyi tekmeleye başlıyorlar. Bu sırada grubun içinden bazı erkekler de vurmaya başlıyor. Olay yerindeki bir adam müdahale edip, genç anneyi kurtarmaya çalışıyor. Onu da dövüyorlar. Bebek arabasını parçalıyorlar, genç anneyi tekmeliyorlar. Bu arada, ‘Bu sefer devrim yapıyoruz, sen de gideceksin Tayyip de gidecek’ diye bağıranlar, ‘Tayyip’i asacağız’ diye öfke nöbetine tutulanlar var.
– Kabataş olayıyla birlikte ben artık kadın erkek eşitliğini bıraktım, bu ülkede kadınlar eşit mi? Gezinin simgesi kırmızılı kadınla, gezinin mağduru Zehra Develioğlu’nu eşit sayıyor musunuz? Hani bunlar kadın hakları savunucusuydular: Zehra Develioğlu kadın değil mi? Hani bunlar basın özgürlüğünü savunuyorlardı: Elif Çakır, Halime Kökçe gazeteci değil mi? İyisi mi bundan sonra başörtülü kadınlara yanlarında MOBESE kamerası bulundurmayı şart koşalım. İstanbul’daki MOBESE kameralarının yazılımını gerçekleştiren firmanın paralel yapıya ait olmasını en azından sorgulanması gereken bir nokta olarak görmüyor musunuz?
– 28 Şubat’ın Fadime Şahin ve Emire Kalkancı operasyonuna benzer Kabataş Gelini operasyonuna soyunanlar hevesiniz kursağınızda kalacak. Paralel yapı bu kez başörtüsü düşmanlarıyla elele verdi Kabataş’ta alçakça saldırıya ugrayan Z.D’nin şikayet dilekçesinden utanacaklar. Ben Kabataş olayında bir kadını bir anneyi savundum. Şeref duyarım. Servis edilen görüntü üzerinden kadını linç edenlere ise bu ayıp yeter.
– (‘Kabataş yalanı’nın ‘saçmasapan bir kurgu’ olduğunu yazan Star yazarı Cem Küçük’e hitaben): “Demek Kabataş olayı kurguydu ha… Kabataş olayı, 11 Haziran 2013 tarihinde ilk olarak Erdoğan tarafından kamuoyuna duyuruldu. Cem Küçük o zaman ilk kurguyu Erdoğan mı yaptı? O zaman ikinci kurguyu da Erdoğan yaptı demek ki. Çünkü 15 Şubat 2014 tarihinde, “(…) Adli Tıp raporlarını nereye saklayacaksınız? Savcının tespiti, adli tıp raporları ortada. Bundan kurtulamayacaksınız. Tarih sizi affetmeyecek” demişti. Yetmedi mi?
Üçüncü kurguyu da Tayyip Erdoğan mı yaptı? Çünkü 6 Mart 2014 tarihinde şöyle konuşmuştu: “Bir anne yanında çocuğu olduğu halde Kabataş’ta tacize maruz kaldı.”
Kabataş kurguydu diyen Cem Küçük, o zaman Erdoğan’ı da kurgu yapmakla suçladığının farkında mısın? Vicdansız adam. Geziciler bundan rahatsız olabilir. Peki sana ne oluyor?