Tabii ki tam bunu kastetmedi ama en güzel yine Arınç ifade etti: Biz iktidara mahkum ve mecbur bir partiyiz. Biz iktidarda olmalıyız.
Yüzde 34 ile iktidar olabilmiş bir parti, oyları veya oy oranı düşse de, yüzde 41’le de iktidar olabilecek bir partidir, o ayrı. Oylarından ötürü bunu hak eder; bu da ayrı. Ama ‘mecburiyet’in bir kısmı hakikaten ‘mahkumiyet’le ilgili.
İktidar, hatta iktidarda sadece bir ‘Politbüro’ çok şeyi gizlemek, AKP’ye oy verenlerden dahi saklamak zorunda. Panik sık sık bu yüzden oluyor.
(…) ‘Mecburiyet’ işte, ‘güzel hareketler’in yanında ve ardından… ‘Örtülü, sıfırlı, kutulu, kuytulu, sinsi’ ne iş varsa, onların potansiyel ‘mahkumiyet’idir.
Bunların bir kısmı akçalı; havuz arsızlığı vesaire gibi ‘para’ kriter… Bir kısmı ise ciddi ciddi ‘para’militer! Libya’dan Suriye (ve Irak’a), Afrika’nın ‘iç’ işlerine, ‘dünya devleti’ hevesiyle girilmiş ne varsa.
Çok sık söylediğim şey: Devletler böyle işleri yapar! Ama bu, o işlerin meşru, yasal olduğunu, suç olmadığını göstermez!
Gizleyebildiğin sürece, gizlidir. Çorap sökülmeye başladı mı, koku yayılır. Suç, ortaya çıkmadığı sürece sadece suçtur… Ortaya çıkınca ‘mahkumiyet’ kapıya dayanır!