Cumhurbaşkanı özgür basın şampiyonluğumuzu “Çok iddialı konuşuyorum” diyerek felsefeden müspet ilimlere taşıdı, “Gerekirse hesabını kitabını yaparız” da dedi.
Bence bu felsefeyle hesap da kitap hiç gerekmez!
Konuşmanın bir bölümü “Özgürlük felsefesi”nden “Tutukluluk felsefesi”ne geçişti. “Bu operasyonda içeri alınan gazeteci de işte legal görünüm altında illegal bir yapının şekillenmesinde gayreti olanlar arasında” dedi. Ortada henüz bir dava, bir iddianame dahi olmadan hakikaten ciddi bir felsefi önerme bu!
Orada da kalmadı, “Belki onunla beraber başka alınan da olacaktır, olabilir” diyerek, Marx’ın“Filozoflar dünyayı yorumlamakla yetindi; oysa sorun onu değiştirmektir” önermesine nazire yaptı.
Sayın okur; burada “alınan”ı “alınganlık” manasında alıyorsanız, alınmayın ama bir şey anlamamışsınız demektir. Türkçe felsefe dilinin “içeri alınma”lı kavramsal sıçraması dikkat çekici.
“İçalım, İçealım, İçealalım, İçevarım felsefesi” olarak “Düşünüyorum, öyleyse varım” felsefesini aşıyor; hatta onu da farklı düşündüğü için içeri alabiliyor; bu olacaktır, olabiliyor! Çünkü “içeri alınınca” içeride de düşünüp var olabilirsin Descartes!
Cogito ergo sum; cogito ergo içeride otursun! Bunları böyle felsefi biçimde özgürce tartışabildiğimiz sürece sorun yok!